Kuzey Kıbrıs’ta siyasete hep ‘yolsuzluk ve rüşvet’ iddiaları karıştı. Bu nedenle de siyaseten ‘istikrarlı’ bir ülke olamadı. 36 yıllık geçmişine şimdi 35’inci hükümeti ekleyecek. Neredeyse her yıl bir hükümet…
Yine ‘sil baştan’…
Hükümet krizi, Maliye Bakanı olarak görev yapan Serdar Denktaş’ın oğlunun sahibi olduğu üniversiteye arazi tahsis etmesiyle oluştu. Biri 57, biri 63, diğeri de 2 dönüm üç ev ile üç araziyi, oğlunun sahibi olduğu üniversiteye kiralaması…
Ve bunu koalisyon ortaklarından gizlediği yönündeki iddialar.
Halbuki 460 gün önce Cumhuriyetçi Türk Partisi Başkanı Tufan Erhürman ‘Başbakan’ olarak göreve başlarken, en büyük mücadelesini ‘yolsuzluk ve rüşvete’ karşı vereceğini söylemişti. Şeffaflık siyaseti uygulayacağını belirtmişti.
Hatta soruşturma altında olan dosyaları tek tek kamuoyuna açıklamıştı.
-Romanya üzerinden İngiltere’ye ihraç edilmesi planlanan hellimle ilgili yolsuzluk soruşturması,
-Telekomünikasyon Dairesi Milenyum Kartları soruşturması,
-Akaryakıt Yağ Alımları tahkikatı,
-Ercan Havaalanı'yla ilgili yolsuzluk dosyaları,
-Geçitkale-Meriç-Lefkoşa enerji hattı ile ilgili dosyalar,
-Elektrik Kurumu hurda trafo ve malzemeyle ilgili usulsüz alım ve satışlar,
-Akdoğan Belediyesi, Mehmetçik Belediyesi’ndeki dosyalar,
-Mara Monte ve Lara Beach’in kiralanması,
-Devlet Piyangosu ve Kasa ve Banka hesapları denetim raporu…
Erhürman’ın görevinin başında saydığı, tahkikatı devam eden ya da soruşturmaları sonuçlanan bazı dosyalar…
Bu ülkede yolsuzluk ve rüşvet hep konuşuldu ve hep Türkiye medyasına nazaran ‘daha özgür’ olan yerel medyada yazıldı, çizildi.
Bundan birkaç yıl önce, yine Serdar Denktaş’ın oğlunun adının karıştığı bir rüşvet olayı KKTC’yi karıştırmıştı. Dedesi ile aynı adı taşıyan Serdar Denktaş’ın oğlu Rauf Denktaş, bir otele kaçak kat, bir başka otele ise kumarhane izni çıkarmak için rüşvet almakla suçlanmıştı. ‘Kumarcılar Hanı’ onarmasında da benzer iddialar gündeme gelmişti.
Eski Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun kızı, Remziye Canaltay’a Lefkoşa’nın göbeğinde beş yıldızlı bir otel için büyük bir arazi tahsis edilmesi, eski Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün büyük bir grupla Türkiye’ye, kızının üniversite mezuniyet törenine gitmesi ve masrafı devlete ödetmesi vs…
KKTC’de yolsuzluğa neden olan en önemli iki etken bulunuyor. Hem “yetki tekeli” hem de “hesap soramama” mevcut. Bu durum aşılamıyor. Adil ve etkin olmayan yargı sistemi, hesap verebilirlik ve denetim mekanizmalarının eksikleri nedeniyle sorun hiç bitmiyor.
KKTC, ‘Uluslararası Şeffaflık Derneği’ tarafından her yıl yayımlanan ‘Yolsuzluk Algı Endeksi’ sıralamasında 100 üzerinden 43 ile yüzlerce ülkenin gerisinde kalıyor.
Şimdi hükümet dağıldı ve olan, enerjisi ve güven veren kişiliğiyle Başbakan Tufan Erhürman’a oldu. Bir de tabii KKTC halkına…
36 yılda 35’inci hükümet, en geç 15 gün içinde kurulacak. Bu kez, Ulusal Birlik Partisi (UBP) ile Halkın Partisi’nin (HP) ikili koalisyon kurması bekleniyor. Mecliste iki partinin toplam 30 oyu var ve 50 sandalyeli mecliste güvenoyu alabilecekler.
Ama bu gidişle ‘yolsuzluk ve rüşvet’ konuları hiç bitmeyecek. KKTC’nin adı adeta bu konularla özdeşleşti…
Yazık bu cennet ülkeye…