Baştan söyleyeyim: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, temel hukuk kurallarının uygulandığı, yargının bağımsız ve etkin olarak görev yaptığı, özgürlüklerin ihlal edilmemesi için azami dikkatin gösterildiği bir ülke. Halbuki Türkiye artık bu demokratik değerlerden giderek uzaklaştı.
Ancak özellikle son yıllarda AKP'nin, KKTC'yi siyasi alışkanlıklarına benzetme çabası ve hatta "doğrudan müdahalesi", ülkenin "demokratik" yapısını sarsar hâle getirdi. Adada bu hafta sonu "Cumhurbaşkanlığı" seçimleri var. Tayyip Erdoğan'ın aleni, meydan okurcasına ve hiç üstünü örtmeden KKTC Başbakanı Ersin Tatar'a verdiği destek, adada adeta "deprem" yarattı. Tatar'ın, kendi hükümet üyelerine hiç bilgi vermeden Türkiye'ye gitmesi ve Erdoğan ile ortak açıklama yaparak "Kapalı Maraş'ın açılacağını" söylemesi, ada halkı üzerinde nasıl bir etki yaratacak? Üstelik bütün bu gelişmelerden KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın haberinin olmaması halkın benimseyeceği bir durum değil.
Tatar'ın partisi UBP, ülkede "AKP'nin Kıbrıs Temsilciliği" gibi görev yapıyor. Ersin Tatar açıkça Erdoğan'ın AKP'nin desteği ve dolayısıyla Türkiye'nin gücünü arkasına alarak seçimlere giriyor.
Bugüne kadar seçimlere ve Kıbrıslı Türklerin kamusal alanına yapılan müdahaleler Kıbrıslı Türklerde hep ters tepti. Daha çok bu müdahalelere karşı direnmeye yönlendirdi ve kenetledi. Hatta bu müdahale, Kıbrıslı Türk kimliğine yönelik bir tehdit ve korku unsuru olarak algılandı.
Çünkü AKP'nin hem Türkiye'de hem de dış politikasına hakim olan "İhvancı", otoriter ve dindar bir toplum yaratmaya yönelik siyaseti, KKTC halkının kimyasına ve anlayışına hiç uymuyor. Kıbrıslı Türk'ün kültüründe var olan ve doğrudan kimliğine ve toplumsal yapısına sinmiş olan "laik" ve batılı halini değiştirmek mümkün değil. Buna kalkışmak, onların mücadele azmini körükler. İşte bu nedenle, adadaki seçimlere Türkiye'den müdahale ve bir adayı destekleme girişimleri, ancak o adayın karşısındaki kişiyi güçlendirir.
Kıbrıslı Türkler bu pazar günü sandık başına gidecekler ve cumhurbaşkanı veya devlet başkanını seçmek için 10'uncu kez oy kullanacaklar. Bu seçimlerde ilk kez "aday enflasyonu" yaşanıyor. Tam 11 aday var. Dört aday ön plana çıkıyor. Mevcut Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri Tufan Erhürman, Ulusal Birlik Partisi Başkanı Ersin Tatar ve Bağımsız olarak katılacak olan Serdar Denktaş. KKTC Anayasa'nın 99. maddesine göre, Cumhurbaşkanı seçilebilmek için seçimde kullanılan geçerli oyların yüzde 50'sinden bir fazlasını almak gerekiyor. Adaylardan hiçbiri bu oy oranına ulaşamazsa, seçim ikinci tura kalacak ve bir hafta sonra en çok oyu alan iki aday arasında seçim yapılacak ve en çok oy alan aday Cumhurbaşkanı seçilecek.
Beş yıl önce "Asrın Projesi" olarak açılışı yapılan ve KKTC'ye Mudanya'dan deniz altından döşenen borularla su taşınma olayı, bu seçimlerde "malzeme' konusu yapıldı. Erdoğan'ın favorisi "yandaş" 5 firmadan biri olan "Kalyon İnşaat"ın üstlendiği bu proje, 9 ay önce "boruların patlamasıyla" sekteye uğramıştı. Ne yapıp ettiler, projenin maliyetine yakın bir para ile onarımı gerçekleşti ve seçimlerden birkaç gün önce Erdoğan-Tatar ikilisi patlayan boruların tamirini "törenle" duyurdular. Boruların patlaması nedeniyle ilgili firmayı cezalandıracağına ve de hatta KKTC'yi 9 ay boyunca susuz bıraktıkları için özür dileyeceklerine, "Tatar'a destek" töreni ile algı yönetildi.
Peki "Kapalı Maraş'ın açılması" ile ilgili duyurunun aslı nedir? Maraş her zaman adadaki sorunun müzakerelerinde bir "sorunu çözme" konusu olarak gündeme gelmiştir. Ve zaten bu karar sadece Maraş'ın "ziyarete açılımı"dır. Kapalı Maraş'ın açılışı değil. Ancak bu konu apar topar "seçim malzemesi" ve "Tatar'ı destekleme" amacıyla gündeme getirildi. Kıbrıslı Türklerin bu nedenle oylarını Tatar'a yönlendireceklerini hiç sanmam. Üstelik AKP, Türkiye'nin uluslararası alanda önemli bir koz olarak müzakere masasında kullanabileceği bir kozunu boşa harcıyor, eli zayıflıyor.