‘Sarı Yelekliler’ eylemini, sadece ‘Akaryakıta yapılan zam’ olarak algılamamak gerekiyor. Bu zam, neden ‘bardağı taşıran son damla’ oldu? Bunu görmek için, Macron’un hangi şartlarda seçildiğini incelemek, halka karşı takındığı ‘üstten bakan’ ve ‘küstahça’ tavrını göz ardı etmemek gerekiyor.
Günlerden beri, Fransa’da başlayan, Belçika ve Hollanda’ya da sıçrayan bir ‘Sarı Yelek’ hareketini görüyoruz. Yüzlerce kişi yaralandı, gözaltına alındı. Hatta iki kişi hayatını kaybetti.
Fransa’da yaşanan bu ‘Sarı Yelek’ gösterileri nedir? Neden bir anda ‘fosforlu sarı güvenlik yeleği’ni giyen sokağa fırladı ve yakıp yıkmaya başladı? Kimdir bu sarı yelekliler? Onları kim destekliyor ve arkalarında kimler var?
Olayları tetikleyen akaryakıta yapılan zam mıdır? Neden bu boyuta ulaştı?
Başta şunu vurgulayalım. Olayları Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un tavrı ve siyasetinden bağımsız düşünemeyiz. Göstericilerin arkasında sağlam bir muhalif ideoloji olmadığı görülüyor. Ekolojik endişeleri hiçe sayan, içlerinde aşırı sağ sempatizanları, hatta homofobik muhafazakâr kesimden insanların bulunduğu bir hareket olduğu anlaşılıyor. Ortak duygu, Macron’un ‘ultra-neoliberalizmi’ne karşı birleşilmesi…
Ama çok kısa sürede Sarı Yelekler’e verilen destek büyüdü. Ve tüm Fransa kamuoyu bu taşkınlığı, ‘Akaryakıt zammının bardağı taşıran son damlası’ olarak açıkladı.
Demek ki zam kararına kadar bardak dolmuştu… Zam ise bardağın taşmasına neden oldu.
Neydi bardağı dolduran?
-Macron, arkasında sağlam bir siyasi parti ya da bir güç olmadan seçilmişti ve zayıf karnı ‘siyasi kimliksizliği’ idi.
-Merkez sol (Sosyalist Parti) ve merkez sağın (Cumhuriyetçiler) güçsüz olduğu bir dönemde, soldan Jean-Luc Mélenchon’un liderliğindeki ‘La France Insoumise’ ve aşırı sağdan da Marine Le Pen’in Milliyetçi Cephesi ile başa baş kalmış ve bu iki parti arasından sıyrılarak Cumhurbaşkanı olmuştu.
-Yani, Fransız seçmenin yüzde 82’si, ilk turda Macron’a ve temsil ettiği programa oy vermedi. İkinci turda ise aşırılara karşı verilen oyları alarak seçildi.
Ancak Macron bu ‘kerhen’ aldığı oyları ‘tam destek’ oyları gibi algılayarak, arkasında kitlesel bir destek olmamasına rağmen kararnameler yoluyla bir dizi ultra-neoliberal düzenleme yaptı. Söz konusu düzenlemeler arasında, Fransa’nın en varlıklı kesimini kapsayan servet vergisinin kaldırılması ve çalışanların işten çıkarılmalarını kolaylaştıran ‘iş yasası’nın bulunması, bardağın dolmasını kolaylaştırdı.
-Buna Macron’un vatandaşları çoğu zaman ‘aşağılayan’ ve ‘küstahça’ denilebilecek tavrı, bu yönde ifadeleri eklenince öfke arttı.
Bir işsiz gence, ‘Şu sokaktan karşıya geçsem iş bulurum’ demesi, yani işsizliğin Fransızların çalışmak istememesinden kaynaklandığı yönünde bir ifade kullanması halkı çok kızdırdı. İş kanununa karşı çıkanları, ‘Tembel, sinik’ olarak adlandırması, bir konuşmasında Fransız halkını “Değişime karşı çıkan Galyalılara” benzetmesi öfkeyi artırdı, yumrukların sıkılmasına neden oldu.
İşte bence, ‘Sarı Yeleklileri’ sokağa çıkartan unsurların başında bu ‘kibirli’ ve ‘halkı aşağılayan’ sözler oldu.
24 Kasım’da sokağa çıkan kesimin eylemleri giderek destek buldu. Cumhurbaşkanı Macron’un aslında eylemleri yatıştırmak amacıyla yaptığı, ancak tam tersi etki yapan konuşması da bu desteği artıran unsur oldu. Macron, herhangi bir alanda geri adım atmayı düşünmediğini, akaryakıt zammının ‘ekolojik’ nedenlerle yapıldığını ve halkın bunu anlamadığını söyledi. Bu konuşma, halkın biraz daha ‘Sarı Yelekli’lerin bu isyanına destek vermesine neden oldu.
‘Sarı Yelekliler’ eylemini, sadece ‘Akaryakıta yapılan zam’ olarak algılamamak gerekiyor. Bu zam, neden ‘bardağı taşıran son damla’ oldu?
Bunu anlamak için, Macron’un hangi şartlarda seçildiğini göz ardı etmemek, halka karşı takındığı ‘üstten bakan’ ve ‘küstahça’ tavrını görmek gerekiyor.