Hafızalara kazınmış, malum 11 Eylül 2001 saldırısından sonra Afganistan'daki "Taliban" yönetimine karşı "Sonsuz Özgürlük" adı altında başlatılan harekât başarısızlıkla sonuçlandı. Amaç, uluslararası terörle mücadele çerçevesinde, ABD liderliğinde ve Kuzey Atlantik İttifakı Örgütü (NATO), desteğiyle Afganistan'daki Taliban rejimini devirerek ülkenin "demokrasiye geçiş" sürecini başlatmaktı. Geçen 20 yıl boyunca ne Afganistan'da yönetimin medenileşmesi söz konusu oldu, ne de Taliban'ın varlığı son buldu.
Washington yönetimi tam 20 yıl sonra, saldırının yıl dönümü olan 11 Eylül 2021 tarihine kadar Afganistan'daki askerlerini çekme kararı aldı. Ve çekilirken de Kabil Havalimanı'nın kontrolü ve sorumluluğunu Türk askerine devretme teklifi yaptı. Bu öneri, Brüksel'de 14 Haziran'da gerçekleşen Biden-Erdoğan görüşmesinin en önemli konusu oluverdi. Türk askeri zaten "eğitim" amaçlı olarak Afganistan'da belirli ölçüde varlığını sürdürüyor. Ancak bu yeni görev, hem içeride hem de dışarıda nasıl bir etki yaratır?
ABD, yola çıkarken amaçladığı hedeflere ulaşamadı. 20 yıllık zaman diliminde sahada tam hakimiyet sağlayamadı, ciddi kayıplar verdi. Ayrıca Afganistan toplumunda bu işgalin etkisiyle Taliban'a sempati duyanların sayısında artış oldu. ABD kamuoyunda da tepki gördü. Sonuç olarak ABD başarısız bir işgalin ardından çekilirken Türkiye'ye Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın sorumluluğunu teklif etti. Bu teklif, muhakkak ki zor günlerden geçen Türkiye-ABD ilişkilerini yeniden olumlu bir atmosfere sokabilir. Ama diğer yandan da Türkiye açısından Afganistan nezdinde riskler barındıran bir sürecin başlaması anlamına geliyor. İçeride ciddi tartışmalar getirmesi beklenen bu durum için AKP yönetimi, siyasi, mali ve lojistik destek istiyor. Ve bölgede Pakistan ve Macaristan'la birlikte kalma önerisi getiriyor. Taliban ise, Türkiye ile etnik, kültürel ve tarihi bağlar nedeniyle beklenen "olumlu" görüş belirtmek yerine, Türkiye'yi bölgede istemediğini, NATO'nun bir parçası olması nedeniyle Doha Antlaşması çerçevesinde Türk askerinin de Afganistan'dan çekilmesi gerektiğini söylüyor.
Türkiye'nin, Macaristan ve Pakistan'ı da sürece dahil etmesi, hem istihbarat anlamında, hem de maliyet açısından elini daha da güçlendireceği muhakkak. Pakistan istihbarat olarak, Macaristan ise AB üyeliği nedeniyle mali olarak bu sürece katkı sağlayabilir. Ancak Türkiye'nin NATO ülkesi olarak değil, Afganistan'ın dost ve kardeş ülkesi olarak bölgede bulunduğu tezini işlemesi gerekiyor. Çünkü Türk askerinin Afganistan'da ki varlığının olumlu bir etkisinin olması, ancak Taliban'ın bu varlığı kabullenmesinden geçiyor. Bu kabullenme gerçekleşmediği takdirde Türk askerinin bölgede görev yapması son derece riskli ve tehlikeli hale gelir. Bu nedenle ABD'nin teklifini reddetmesi gerekir. NATO bünyesinde değil, Türkiye-Afganistan arasında yapılabilecek ikili bir anlaşma ile bu misyonun gerçekleşmesi de gündeme gelebilir ve Taliban'ı ikna edici olabilir.
Taliban bölgeye son derece hakim. ABD'nin çekilmesiyle birlikte Kabil'de de etkisini artıracaktır. Hatta ülkede geçiş hükümetine girerek iktidarı paylaşması bekleniyor. Halen Türk askerini "yabancı asker" olarak gören Taliban nasıl ikna edilecek? Ankara'nın bu görevi üstlenmesi, ABD ile "giderek büyüyen" ikili sorunlara bir çözüm olacak mı, yoksa sadece sorunlar yumağı bir süre buzdolabına mı koyulacak?
Yanıt bekleyen sorular bunlar...