Bir Noel Şarkısı/ A Christmas Carol, Charles Dickens'ın unutulmaz ikonik eserlerinden biridir. Kitap, 178 yıl önce bugün (19 Aralık 1843) yayımlanmış ve ilk basımından bu yana sayısız oyun, opera, bale ve filme uyarlanmıştır. İsminde, dini çağrışımlı Noel kelimesinin geçmesine karşın aslında dini esinli bir eser olmayan 'Bir Noel Şarkısı', Viktorya İngiltere'sinden günümüze değin popülaritesini kesintisiz sürdürmüştür.
Erken sanayi kapitalizmiyle Viktorya İngilteresi, sınıfsal farklara dayalı korkunç eşitsizliklerin yaşandığı, yoksulluğun ahlaki bir sorun olarak algılandığı veya hatta bütünüyle görmezden gelindiği bir toplumdur. Noel'de şölenin keyfini çıkaran zenginler, diğer yanda ise çalışma evlerinin (workhouse) korkunç koşullarında yaşamaya ve çalışmaya mahkûm çocuklar vardır. Sahnesini böylesi bir Noel atmosferine kuran 'Bir Noel Şarkısı', karamsar ama etkili hikâyesiyle, dönemin toplumsal adaletsizliğine yönelik sert fakat hümanist bir eleştiridir.
'Bir Noel Şarkısı' sembolik bir anlatımın tercih edildiği, yoksulların kötü koşullarını gözler önüne sermek için Noel'de geçen hayaletli folk hikâyelerinin kullanıldığı basit bir alegoridir. Dickens, derdini bir hayalet hikâyesiyle anlatmayı tercih etmesinin gerekçesini, bu dünyanın kanlı canlı yoksullarındansa, öbür dünyanın hayaletlerinin Viktoryalılar'ın ilgisini daha çok çekeceğiyle açıklar ve kitabına, 'Noel için Bir Hayalet Hikâyesi' alt başlığını verir. Hikâyenin ana karakteri Ebenezer Scrooge, yoksulların içinde bulunduğu kötü koşullara karşı oldukça duyarsız, onlara nefrete benzer duygular besleyen, üst sınıfın bencil bir temsilcisidir. Dickens, ardı ardına üç hayaletle karşılaşan Scrooge'un karakterindeki dönüşümü kitabın merkezine yerleştirir. Bu şekilde, bireysel düzeyde de olsa değişimin mümkün olduğunu göstermek ve varlıklı insanların hayırsever ve sosyal açıdan duyarlı vatandaşlara dönüşmelerini teşvik etmek ister.
Scrooge; Noel'den nefret eden, kendisinden başka kimseyi umursamayan cimri, zalim ve açgözlü bir tefecidir. Yanında çalışan Bob Cratchit de dahil olmak üzere çevresindeki insanlara karşı acımasız ve duygusuzdur. Ama yıllar önce ölen iş ortağı Jacob Marley'in ruhu bir Noel arifesinde ona görününce işler değişir ve dönüşümün hikâyesi başlar. Zamanında kendisi gibi açgözlü ve bencil olan Marley, eğer bu şekilde yaşamaya devam ederse, kendisiyle aynı kaderi paylaşacağı ve sonsuzluğu azap içinde geçireceği konusunda Scrooge'ı uyarır ve üç farklı hayaletin onu yakında ziyaret edeceğini bildirir. Scrooge aynı gece içinde geçmiş, şimdi ve gelecek Noel hayaletleri tarafından ziyaret edilir.
Üç hayaletin üçü de hikâyede farklı sembolik işlevlere sahiptir. Geçmişin hayaleti hafızayı temsil eder ve Scrooge'a, sokakları gezdirip çocukluğunun Noellerini gösterir. Bu hayaletin eşliğinde, yalnız ve yoksul çocukluğunu bir seyirci gibi izleyen acımasız ve duygusuz Scrooge'da ilk değişimler başlar, duygulanır ve sertleşmiş kalbi yumuşar.
Birinci hayaletin gösterdiği çocukluk sahneleri gerçek görüntülerdir. Geçmişin hayaleti onu etkilemiştir, ama Scrooge henüz teslim olmamıştır. Şimdinin hayaleti ise hayırseverliği, başkalarını anlamayı ve Noel ruhunu temsil eder; Scrooge'ın elinden tutup ona yeğeninin ve çalışanı Bob Cratchit'ininki de dahil olmak üzere Noel'i kutlayan mutlu insanları gösterir. Scrooge, onları sadece seyretmekle kalmaz; kendisi hakkındaki konuşmalarını da duyar. Böylelikle Scrooge, düşmanca duygular beslediği yoksulların aynasında kendisini ilk kez görür ve içinden itiraz etmek gelir. Ama sesini duyuramaz. İkinci hayaletin yardımıyla duyduğu, insanların kendisi hakkındaki düşünceleri doğru düşüncelerdir. Şimdinin hayaleti de onu etkilemekte başarılı olmuştur, ama Scrooge halen teslim olmamıştır. En korkunç hayalet, geleceğin hayaletidir ve ölüm korkusunu temsil eder. Hayalet Scrooge'a gelecekteki ölümünün koşullarını, hatta kendi mezar taşını gösterir. Gösterilen mezar taşı, Scrooge'ın kaderini sembolize eder; onu tanıyanlar için önemsiz, yalnız ve soğuk bir ölüm. Ama bu kader değiştirilemez değildir. Çünkü başlangıçta Scrooge'ın da şüphelendiği üzere hayaletlerin hiçbiri gerçek değilse bile - bütün bunlar rüya mıydı - üçüncü hayaletin gösterdiği gelecek, kendisinin de inanabileceği gerçekçi bir gelecektir. Geleceğin hayaleti Scrooge'ı etkilemiş, ve kötü adam, Noel sabahına artık iyi bir adam olarak uyanmıştır.
Scrooge'un yaşam öyküsü ile Dickens'ınki arasında bazı benzerlikler olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki Scrooge, Dickens'ın 'bir zamanlar ne olduğunu ve ne olabileceğini hayal etmesidir'. Charles Dickens, yoksulluğu ve çocuk işçiliğini bizzat yaşayan ve romanlarında kendi hayatının zorlu deneyimlerinden sıklıkla yararlanan bir yazardır.
Aslında 1812'de orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Fakat normalde iyi maaş alan donanma memuru babasının savurganlığı yüzünden ailesi yoksulluğa sürüklenir. Babası borçları nedeniyle, Charles dışındaki tüm aile üyeleriyle birlikte, 1824'te Marshalsea borçlular hapishanesine gönderilir (mahkûmların hapishanede aileleriyle birlikte kalabilmesi o dönemde olağan bir uygulamaydı). Okulu bırakmak zorunda kalan 12 yaşındaki Charles ise bir fabrikada çalışmaya başlar. İşi, ayakkabı cilası kavanozlarına etiket yapıştırmaktır ve haftanın altı günü çalışır. Babasına kalan bir mirasla borçlar ödenince Charles'ın üç yıllık çocuk işçiliği de sona erer ve Charles okula geri döner. Ama ağır sanayi koşulları altındaki bu üç yıllık çocuk işçiliği hayatında derin izler bırakır. Çocukların sömürülmesini ve işçi sınıfının ızdırabını yakından gözlemlediği bu yıllardaki deneyimleri, yazacağı romanların temaları olarak geri döner. En ünlü romanlarından ikisinde (David Copperfield ve Büyük Umutlar) bu deneyimlerini kurgulaştırır. Hem ayrıcalıklıların hem de sömürülenlerin bakış açısını romanlarında incelikli ayrıntılarla yansıtır.
Dickens 1843'te beşinci çocuğu yoldayken yoksulluğun eşiğindeydi. Büyüyen ailesini destekleyebilmek için çok satacak yeni bir kitap yazmak istiyordu. Bir Noel Şarkısı, işte bu koşullarda ortaya çıktı. Fakat yazımındaki bu maddi kaygıya karşın, kitap, Viktorya toplumunun en çaresiz üyelerinin insanlık dışı koşullarına ve gördükleri kötü muamelelere karşı kuvvetli bir mesaja dönüştü. Dickens, 1843'ün başlarında, madenlerde ve fabrikalarda çalıştırılan kadın ve çocukların düşük ücretleri ve tehlikeli çalışma koşullarıyla ilgili bir parlamento raporu okumuştu. Raporda kadın ve çocukların çok kötü koşullarda, yetersiz ücret karşılığında ve günde 11-16 saat çalıştırıldığına dair bilgiler vardı. Raporla gün ışığına çıkan en vahim şey ise bu koşulların istisna değil, yeni sanayileşmiş Britanya'daki yoksulların çocukları için kural olduğuydu. 1830'ların İngiltere'sinde yoksulların siyasi veya ekonomik hiçbir temsili yoktu. Özellikle çocuklar sıklıkla kötü muameleye, çok kötü çalışma ve yaşam koşullarına maruz kalıyordu. Viktorya Dönemi'nin bu koşulları, dönemin ekonomik gelişmesinin çocuk işçiliğiyle karakterize edilmesine neden olmuştu.
Çocukların çalıştırılması özellikle tercih ediliyordu. Çünkü çocuklar ucuz iş gücüydü ve daha da önemlisi parmakları küçük ve hünerliydi. Ama makineler tehlikeliydi. 'Manchester'da yüzlerce sakat Tiny Tim vardı'. Çocuklar sekiz yaşlarında madenlerde çalışmaya başlıyordu. Daha küçüklerine rastlamak da mümkündü. İngiliz kömür madenlerinde on yaşından küçük çocukların çalışması - 1842 Ağustos'una kadar - tamamen yasaldı. Ortalama bir işçi ailesi o kadar az kazanırdı ki sadece karınlarını doyurabilmek için çoğu zaman tüm aile üyelerinin madenlerde günlerce çalışması gerekirdi.
1830'larda İngiltere, kırların çevresindeki tarımsal bir ekonomiden, sanayi kentlerinin doğduğu endüstriyel bir topluma doğru hızla dönüşüm geçiriyordu. Dickens'ın zamanında ülkenin sanayisi gibi nüfusu da hızla değişiyor ve büyüyordu. Aşırı nüfusla ilgili endişeler başlamıştı. Nüfus üzerine çalışan ünlü iktisatçı Thomas Robert Malthus, popülasyonun kıtlık, savaş veya hastalık gibi etmenlerle 'kontrol altında tutulmaması' durumunda toplumları bir felaketin beklediğini öngörüyordu.
1841'deki nüfus sayımı bu endişeyi besledi. İngiliz tarımının, yaklaşık 29 milyonluk bir nüfusu besleyemeyeceği konusunda ciddi kaygılar oluştu. Aşırı nüfus baskısı, Bir Noel Şarıkısı'ndaki diyaloglara da yansıdığı üzere yoksulların nüfusun gereksiz bileşenleri, veya daha da kötüsü nüfusun kalanına bir yük olarak görülmesini yaygınlaştırdı. Bunun da etkisiyle, 1834'ten itibaren, yardım almak isteyenler için daha katı kuralların uygulanması anlamına gelen tartışmalı Yoksullar Yasası uygulamaya sokuldu. Yasanın metni, Viktorya dönemi orta sınıfının çok çalışmanın erdemlerine yaptığı vurgunun çarpıtılmış bir ifadesiydi. Orta sınıfın değer sistemi, kazanılan zenginliği ahlaki erdemin bir işaretine dönüştürüyordu.
Ekonomik başarı, Tanrı'nın dürüst bireylerin çabalarını desteklediğinin bir işaretiydi ve yoksullar, tembel oldukları ve cezalandırılmaları gerektiği için yoksuldu. Bu nedenle, çalışma evlerinin aylaklığa karşı daha caydırıcı hale getirilmesi gerekiyordu. Çalışma evlerinde, bu ideolojinin de etkisiyle yoksullara kasten sert davranılıyor, çok ağır koşullarda çalıştırılıyor, kötü ve yetersiz yiyecek veriliyor ve çok kalabalık ortamlarda yaşamak ve uyumak zorunda bırakılıyordu. Bu caydırıcı uygulamalarla daha az insan yoksul yardımına başvuracak ve sonuçta, toplumdaki yoksul oranı 'makul' bir düzeye ulaşacaktı.
Adı açıklanmayan hayırsever bir avukatın Bir Noel Şarkısı'nda ifade ettiği gibi, çalışma evleri birçok kişinin gitmektense "ölmeyi tercih edeceği" bir yerdi. Scrooge'un buna yanıtı ise, dönemin sınıfsal nüfus ideolojisiyle tamamen uyumluydu: "Eğer ölmeyi tercih ederlerse, bunu yapıp fazla nüfusu azaltsalar iyi olur." Dahası, birinin işini kaybetmesinin bir çalışma evine gitmek zorunda kalması anlamına gelebileceği, birçok işletme sahibinin çalışanlarını daha fazla sömürebilmesi için tıpkı istihdam dışı atıl emek ordusu gibi uygun bir zemin sağlıyordu. Dickens'in kuvvetle eleştirdiği Yoksullar Yasası 1948'e kadar yürürlükten kaldırılmadı.
Yapımlarına 1834'ten sonra başlanan ve yoksullara korku salan çalışma evleri, Dickens'in romanlarının da etkisiyle, hızla sanayileşen Viktorya İngilteresi'nin acımasız koşullarının bir simgesi haline gelir. Dickens toplumsal yorumuyla siyaset ve edebiyat arasında bağlar kurarak, o güne değin kurumsal bir temsilcisi bulunmayan yoksullara, işçi sınıfına ve sesi olmayanlara ses verir. Dickens'ın çağdaşı ve bilinen hayranlarından olan Karl Marx, Dickens'ın İngiliz kapitalizminin 'sosyal ve siyasal gerçeğini tüm profesyonel politikacılar, yayıncılar ve ahlakçıların toplamının yapabileceğinden daha fazla dünyaya duyurmasını' takdir eder.
Bir Noel Şarkısı'nın tohumları, esas olarak, imalat işçilerine yetişkin eğitimi sağlayan Athenaeum yararına bir konuşma yapmak üzere 5 Ekim 1843'te Manchester'a yaptığı bir gezi sırasında atılır. Bu gezi sayesinde Dickens yoksulların günlük yaşam mücadelelerine yetişkinliğinde bir kez daha yakından tanık olur. Başlangıçta, yoksul çocukların kötü koşullarını ele almak ve işçilerle işverenleri bir araya getirmek amacıyla 'Yoksul Adamın Çocuğu Adına İngiltere Halkına Çağrı' adlı siyasi bir bildiri yazmayı planlar. Ancak, onun sosyal adalet söylemlerini kimsenin umursamayacağından endişelidir. O nedenle siyasi bildiriden vazgeçer ve dönemin acımasız koşullarına dikkât çekmenin, bunu da daha geniş bir kitleye ulaştırabilmenin bir yolu olarak, yoksulların mücadeleleri etrafında inşa edilmiş bir Noel hikayesi yazmaya karar verir. Üç hayaletin ziyareti yoluyla bireysel kurtuluş şansı verilen ve bu şansı kullanarak değişmeye karar veren Scrooge'ın hikâyesi, Londra ve Manchester'da yoksulların korkunç çalışma koşullarına tanık olan Dickens'ın, toplumsal dönüşümün imkânlarını üst sınıfta aradığı, hümanist bir umuttur.
Bir Noel Şarkısı kitlelere ulaşmada başarılı olur. Noelden bir hafta önce yayınlanır ve birkaç gün içinde, o dönem için iyi bir rakam olan yaklaşık 6000 kopyası satılır. Kitap duygusal ve samimi tonuyla, ilk yayınlandığı günden bu yana o kadar sevilir ki Dickens'ın ismi Noel kutlamalarıyla geri dönülmez bir şekilde ilişkilendirilir ve yazar, Noel'in nasıl görüldüğü ve yaşandığı konusunda modern zamanlara kadar ulaşan kalıcı izler bırakır. Bir Noel Şarkısı'ndan önce Noel herkes için bir kutlama değildi. Kitap Noel'in kökeni olmasa da, Noel geleneğini oluşturan belirli unsurları popüler hale getirdi. Bugün dahi sürdürülen Noel gelenekleri, aile üyelerinin bir araya gelmesi, hediye alışverişi, hindiler, ökseotu ve cömertlik fikri büyük oranda Charles Dickens'ın edebi hayal gücüne dayanır. Dahası Dickens, dayanışmayı ve empatiyi şölen sezonunun kalbine yerleştirir. Scrooge, Tiny Tim ve manevi kurtuluş hikayesi şimdiye kadar anlatılan en popüler Noel hikayesi olur.
Öte yandan, Bir Noel Şarkısı'nda ezilen sınıflar pasif ve mağdur kalabalıklardır. Dünyanın hayırlarına dönüşmesi, üst sınıfların hayırseverliğine ve bu sınıftan insanların bireysel dönüşümüne bağlıdır. Birinci hayalet gelecek ve ona, bir zamanlar onun da çocuksu bir masumiyete sahip olduğunu hatırlatacak, ikinci hayalet yanlış bir hayat yaşadığını gösterecek ve üçüncü hayalet, bir gün onun da öleceğini bildirecektir. Değişimi kabul eden Scrooge'lar kurtulacak ve sanki onlarla birlikte, onların bir fonksiyonu olarak yoksullar da kurtulacaktır. Henüz ortalıkta dördüncü bir hayalet de yoktur. Köktenci toplumsal dönüşümlerin yasalarını gösteren bir hayalet… Gerçi belki de bunu hayal etmek için henüz fazla erkendir. Ama takip eden birkaç yıl içinde bu da olacak ve Avrupa'nın üzerinde yeni bir hayalet dolaşacaktır.