Evlere kapalı kaldığımız şu günlerde, eminim siz de benim gibi ev dekorasyonu ile daha çok ilgilenmeye başladınız.
Evime yaptığım küçük dokunuşların beni bu dönemde nasıl mutlu ettiğini anlatamam.
Değişen duvar renkleri, eklenen yeni minderler, minik aksesuarlar evimin enerjisini değiştirdi. Fakat hiçbir şey beni taze bir çiçek kadar mutlu etmiyor.
Yaşadığım şehir de çiçekler konusunda oldukça cömert. Sokak çiçekçilerinin yanı sıra, marketlerdeki çiçek köşeleri, bu pazarın en büyük satışının yapıldığı yerler.
Tarihte her zaman aşkın ve kutlamaların en büyük sembolü olan taze çiçek, doğumdan ölüme kadar olan yolculukta insanın yanında olmuş. Onlara isimler koymuşuz, duygularımızı daha iyi ifade edebilmek için aracı olmuşlar. Çiçeklerin evrensel bir lügatı olmuş.
Bazı İngiliz aileler çiçekleri sembol olarak aile arması bile yapmışlar.
Bunu bilmiyordum; Myrtle aşkı simgeleyen çiçek olup gelinlerin el çiçeklerinde kendini göstermiş. Kırmızı güller sevgililer gününün sembolü olurken, sarı gül aldatılmanın sembolü olmuş.
Birlikte çalıştığım iç mimar, bu dönemde benim eve olan ilgimi daha da arttırdı. Biraz orayı burayı karıştırırken kendimi Instagram'da çiçekçilerin sayfalarını takip ederken buldum. Sonra gelsin YouTube videoları falan.
Biraz merak etmeye başlayınca da, pazarın büyüklüğünü ve son dönemdeki dinamiklerini öğrendim. Online hayat bu dünyada da büyük değişim ve dönüşüm başlatmış.
Covid döneminde İngiltere'de taze çiçek tüketimi bir yıl önceye göre yüzde 75 artmış. Sonra merak edip biraz daha rakamlara bakınca çiçek sektörünün büyüklüğünün müzik endüstrisinin büyüklüğü ile aynı olduğunu gördüm. Önce inanamadım, ama rakamlar doğruydu. Pazarın büyüklüğü 2.2 milyar pound idi.
Çiçek alanların yüzde 60'ı benim gibi, çiçeği kendi evleri için alıyorlar. Ortalama bir ingilizin taze çiçek bütçesi yılda 36 pound.
Tüm Avrupa'ya çiçekler Hollanda'dan gidiyor. Tabi ki, İngiltere'ye gelenlerin de yüzde 90 ı Hollanda'dan. Brexit sonrası çiçek fiyatlarının hemen etkilenmesi beklenmese de, uzun dönemde gümrük tarifeleri nedeniyle fiyatların artabileceği konuşuluyor.
Londra'ya geldiğimden beri çiçekle ilgili fuarları, bahçeleri, parkları, sokak pazarlarının hepsini gezdim.
En büyük ve en güzel çiçek fuarı Chelsea Flower Show. Her yıl Mayıs ayında Royal Hospital Chelsea'de şahane bir festival ile kutlanıyor.
Fuar sadece bir showroom alanı değil, aynı zamanda yarışmaların da düzenlendiği, dünyaca ünlü bir platform.
Ben 2-3 kez gittim. Fuara 150 bine yakın ziyaretçi geliyormuş. Kraliyet ailesinin katılımı da ayrı bir medya gündemi yaratıyor. Özellikle İngiliz kültüründeki bahçe ve çiçeğin önemini bu fuara gidince anlıyorsunuz. Ben ilk gittiğimde, ne yalan söyliyim köyden indim şehire gibi, ağzım bir karış açık, hayranlıkla gezdim fuarı. İçinde bahçe malzemeleri, heykeller, birbirinden güzel çiçek düzenlemeleri var. Ülkenin kültür zenginliği ve köklülüğü burda bile insanı etkiliyor.
Biletler için link: RHS Chelsea Flower Show 2021
Aynı hafta Sloane Street, Kings Road, Duke of York Square ve Pavillion Road gibi şehrin en turistik yerlerinde de çiçekten yapılmış heykeller ve birbirinden güzel süslenmiş vitrinler Şehre ayrı bir ilgi yaratıyor. Medya bütün hafta nerdeyse bu festivali anlatıyor.
Tabi bunları görünce, bir iletişimci olarak, keşke bizde bu tip etkinlikleri yapıp canım şehirlerimizi marka olarak daha iyi tanıtabilsek diye düşünüyorum.
Turist, bir şehre sadece tarihi güzelliği için değil, aynı zamanda düzenlenen sanat aktiviteleri ve festivaller içinde geliyor. Laleleriyle meşhur İstanbul'a ne de yakışır böyle bir festival.
Hem şehrin marka gücünü arttırır, hem de ekonomiye büyük katkı sağlar.
Hatırlıyorum, mart ayındaki ilk büyük karantinadan çıkışta İngilizler çiçekçilerin önünde kuyruk olmuştu. Bu bir kültür, toplumun yaşamının parçası. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; estetik kaygısı, doğa sevgisi yüksek toplumlar şehirlerine de, evlerine de iyi bakıyor.
Bu ilgiyi televizyon programlarında da görüyorsunuz. Çiçek ve bahçe bakımı ile ilgili saatler süren programları var.
Şehrin iki ucunda büyük iki taze çiçek pazarı var. Covid öncesi hiç üşenmeden Bethnal Green'deki Colombia Road Çiçek pazarına gidip çok keyifli pazar sabahları geçirirdim. Taze çiçeklerimi hem daha uygun fiyata alır, hem de güzel kahvaltımı ederek sokak müzisyenlerini dinleyip etrafı izlerdim.
Kafelerdeki ürünlerin çoğu organik ve birbirinden lezzetli olurdu. Muffinler, mis kokan kahveler… Ve tabi ki; almond milk, oat milk ile. O sıralarda kahvesini normal sütle içen de pek yoktu hani… Vegan friendly olmak büyük bir akımdı. Geçmiş zaman ekiyle konuşuyorum hakikaten her şey geçmişte kaldı. Hayatımızdan koca bir yıl gitti. Doya doya gezip dolaşamadan. Şimdi oralar nasıl hiçbir fikrim yok.
Şehrin doğusu, trendlerin çıktığı, çoğunlukla sanatçıların yaşadığı bir bölge. Bu pazara ürün getirmek isteyenlere bu ruhu iyi anlamalarını öneririm.
Şehrin batısında da nispeten daha yeni, Chiswick Flower Market var. Her ayın ilk pazar günü Chiswick High Road'da kuruluyor.
Aralıkta kısmen karantina kalkacak. Ben de maskemi takıp sabahın ilk saatlerinde orada olacağım.
Bu pazar yerleri, o bölgenin lokal iş yerlerine çok büyük hareket getiriyor. O günü burada geçiren insanlar alışverişlerinin yanı sıra; kafeleri, restoranları dolduruyorlar.
Kar amacı gütmeyen lokal dernekler tarafından yönetilen bu etkinliklerin yarattığı gelir de, o bölgeyi güzelleştirmek için harcanıyor. Geçen sene bu etkinliklerden 250 milyon pounda yakın bir gelir sağlamış.
Çiçek pazarında da online giderek büyüyor. Özellikle Covid bu pazarın hızla büyümesinde önemli rol oynamış. Şu anda pazarın yüzde 10'u online sitelerden yapılıyor. Instagram ve iyi yapılmış web siteleri, çiçek severlerin işini çok kolaylaştırıyor.
Bu sitelere yıllık üye olduğunuzda her hafta taze çiçeğiniz kapınıza ücretsiz teslim ediliyor.
Ben bu hafta çiçeklerimi Freddie's Flowers'dan ısmarladım. Kutuyu açmak bile çok zevkliydi. İçinde çok güzel bilgilendirici kartlar var, iki tane de çiçek besini. Size çiçeğinizi nasıl düzenleyeceksiniz ve suyunu nasıl değiştireceksiniz, anlatmışlar.
Bu pazardaki fırsatı görüp kendi yaratıcılığını ekleyen Onacara'nın sahibi Ayşem'in hayalleri de çok büyük. Pazardaki fırsatı iyi görmüş. Her birisi farklı bir çiçek ve hediyelerle oluşturulmuş paketler, çok güzel kutularda geliyor. Bazen sadece çiçek göndermek istemeyebiliriz, onun yanına ekleyeceğimiz küçük objeler aslında verdiğimiz hediyeyi biraz daha özelleştirir. İşte Ayşem de bu noktadan hareket ederek bir yolculuğa çıkmış. Çiçek paketlerinin içinde Türkiye'den genç sanatçıların el yapımı ürünleri var. Dilerseniz çiçeğinizin yanına ya bir mug, ya bir küpe, ya da bir vazo koyabiliyorsunuz. Hepsi birbirinden zevkli parçalar. Kutuya koyduğu kartlarda sanatçılar hakkında bilgiler de var. En çok bu fikri sevdim. Zaten bir hediyeyi özel kılan da bu değil mi? Bravo Ayşem. Eminim çok başarılı olacaksın. Yolun açık olsun.
Size bir iki tane de online çiçek sitesi önerisi verip haftaya görüşmek dileğiyle diyorum. Kalın sağlıcakla...