Hava güzel olunca Londra'nın tadına doyum olmuyor. Parklar doluyor, insanlar gülümseyen yüzlerle dolaşıyor. Bazen maskeleriyle yumuşacık bakan gözleri görünce içim ısınıyor.
Artık yeniden şehirde yürüyerek ya da toplu taşıma araçlarını kullanarak seyahat etmeye başladım. Şehrin 7 aydır gitmediğim her köşesine gidesim var.
Hava güzel olduğunda en popüler şey parklarda güneşlenmek ve piknik yapmak. Uzun süre evlerde kapalı kalınca kimsenin eve giresi yok.
Bazen ben de tek başıma pikniğe gidiyorum, yanımda oturan tanımadığım birileriyle sohbet etmek de ayrıca çok hoş oluyor. Bazılarıyla sonradan bile görüşmeye devam ediyorum. Dünyanın her yerinden insan var bu şehirde ve sürprizlerle dolu.
İşte bu yüzden de şehir çok ilgi çekiyor ve kimseyi yabancılaştırmıyor... Adeta kucaklıyor...
Çok sık; tanıdıklarımdan ve okurlardan Londra'da emlak piyasası ile ilgili sorular alıyorum. Son yıllarda çok sayıda Türk Londra'ya taşındı; kimi çocuklarının okulu için, kimi iş sebebiyle. Bazıları da ikinci ev olarak kullanıyor. Aslında bu sadece Türklere özgü değil. Dünyanın her tarafından insan geliyor İngiltere'ye, özellikle de Londra'ya. Japon, Rus, Arap, Çinli, İtalyan, Meksikalı her milletten taşınan var. Bu yüzden de dünyanın en pahalı şehri Londra. Çünkü talep hiç bitmiyor, kriz dönemlerinde bile.
Vergi avantajları, yaşam kalitesi, şeffaf hukuk sistemi, kendinizi çok fazla dışlanmış yabancı hissetmemeniz, eğitim-kültür ve sanat dünyası, restoranları, parkları, finansal piyasasıyla her zaman cazip bir çekim merkezi olmuş Londra. Brexit'e rağmen bu durum şimdilik değişmedi.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson geçtiğimiz hafta çalışanlara iş hayatına dönüş için çağrıda bulundu. "Tedbiri elden bırakmadan çalışmaya üretmeye devam" dedi. Trafiğin yoğun olduğu "Rush Hour" saatleri dışında metrolar genelde boş. İnsanlar yoğun saatlerde metroya binmekten kaçınıyorlar.
Londra'da yüz maskesini genelde herkes kullanmaya başladı. 24 Temmuz sonrasında ise alışveriş merkezleri ve marketlerde kullanım zorunlu olacak. Şimdilik İngiltere geriden gelse de süreci hiç fena yönetmiyor.
Emlak piyasası baya açıldı. Evlerdeki pul vergisinin (Stamp Duty) inmesi piyasaları hareketlendirdi. 2021 Mart'a kadar bu vergi 500 bin pounda kadar hiç alınmayacak. Ben de artık buralı oldum, bir evim olsun istiyorum ama dediğim gibi burası çok pahalı bir şehir. Krizlerden bile çok etkilenmiyor. Zannettim ki şimdi kriz falan ev fiyatları ucuzlar, tam alım zamanı. Evet, öyle olsa da yüzde 10'ların üstünde bir düşüş yok. Londra'da daire almak çok iyi araştırmayı gerektiriyor, hele Londra'nın merkezinde almak istiyorsanız.
Freehold, share of freehold, Leasehold gibi terimleri önce öğrenmeniz lazım. Türkiye'den farklı olarak burada birçok ev kraliyet geleneğinden dolayı "Leasehold" yani uzun dönemli kiralama gibi, genelde 90 yıllık dönemler. Ama Freehold, yani tapusunu alabileceğiniz evler de var.
İki tane çok meşhur ev bulabileceğiniz web sayfası var. Bir tanesi rightmove diğeri prime location.
Buralarda kendiniz için uygun olduğunu düşündüğünüz özelliklerle ev aramaya başlıyorsunuz. Bulduğunuz ve hoşlandığınız ev, sizi bir emlak ajansına yönlendiriyor.
Ben hemen hemen her gün 1 saat falan bilgisayarın önünde bu aramayı yapıyorum, sonra emlak şirketleriyle görmek istediğim evleri dolaşıyorum. Yorucu ama bir o kadar da zevkli.
Sistem çok şeffaf, bu bahsettiğim sitelerde ajansların koydukları bilgiler var.
Her şey net bir şekilde tanımlı. Evlerin oturma planlarından tutun da okula hastaneye yakınlıkları hangi metro durakları kaç dakika yürüyüş mesafesinde gibi.
Hatta bu evin ilk satış fiyatı, etrafta buna benzer dairelerin yakın tarihte kaça satıldığı gibi gayet faydalı bilgilere şeffaf bir şekilde ulaşabiliyorsunuz.
Tabi Londra'yı ve bölgeleri iyi bilmeniz lazım.
Bazı semtlerin bazı caddeleri iyiyken hemen arkasındaki cadde bir nedenle tercih edilmiyor olabilir. Yakınında mesela Council House (sosyal konut) denen evler olabilir. Bu evler düşük gelirli insanların kullanımı için devlet tarafından kısa dönemlik ihtiyaç sahiplerine verilen evler. Eviniz bu bölgeye yakınsa hemen ucuza ev buldum diye sevinmeyin, satarken çok zorlanabilirsiniz.
Yani ev alırken pek çok kritere dikkat etmek gerekiyor.
Şehre talep olunca yeni yapılan inşaatları pazarlayan da çok. Özellikle İstanbul'da bu tip tanıtım toplantıları yapılıp bu evler pazarlanıyor. Evet her şey yeni, evler de çok güzel ama bu evler o kadar da hızlı değer kazanamayabilir. Çünkü bu evler Londra'nın dönemsel karakterlerini taşıyan binalar olmuyor.
O evi al başka bir şehre koy, pek bir şey fark etmiyor. Böyle evleri alınca da ya öğrenciler ya da yabancılarla dolu oluyor. Dolayısıyla günün sonunda binalar pek de değer kazanamıyor.
Özellikle şimdi sıralayacağım bu bölgelerde yeni inşaatlar yapılıyor. Battersea park, Chelsea Harbour, City of London'da Canary Wharf, Islington, Ealing Broadway. Bu tip evlerden almak insanlara cazip gelse bile, yatırımın dönüşü için bilin ki, uzun bir vadeye ihtiyaç olabilir.
Victorian ya da dönem evleri daha değerli. Bunlar kırmızı tuğlalı ya da beyaz büyük evler. Genelde Mayfair, South Kensington bölgelerinde 18. yüzyıldan kalan bu evler şehre güzellik veren çok estetik yapılar. Bazıları büyük, Mansion House dedikleri, yan yana bloklardan oluşuyor. Oldukça pahalı olan bu apartmanlar 4,5 katlı oluyor. Sonradan asansör eklenmiş olanların fiyatları da zaten daha pahalı. Bu binalar daha da kıymetli ve sayıları da az. Asansörü olmayanlara artık amazon çalışanları da teslimat yapmıyor. Yalnız ya da çocuksuzlar üst katları tercih edilebilir. Ama satarken de alıcısı sınırlı bu evlerin. Genelde içleri de bakım istiyor.
Lower Grand Floor denilen, girişin altında olan daireler de böyle zor satılanlardan. Ama bunların da bazıları çok güzel olabiliyor. Dubleks olup bahçeye direkt ilişkili olanlar en popülerleri. İşte o zaman alıcı için daha cazip hale gelebiliyor bu evler.
Londra'da bir de şöyle bir şey var; bazı blokların birlikte kullandıkları (communal garden) özel bahçeleri oluyor. Bunların daire sahiplerinde anahtarları oluyor ve dışarıdan kimse kullanamıyor. Ev sahipleri bakımı için bu evlere ekstra yıllık bir bedel veriyorlar. Korona döneminde bu bahçeli evler daha çok kullanıldı ve genel olarak yeni trend'de bu tip evlere talep artmış.
Gelelim biraz da Londra'da ki zone yani metro bölgelerine ve evlerin metrekare fiyatları kaça?
Londra'da 9 zone var. En kıymetli zone'lar 1. ve 2. zone'lar. Bunlar şehrin en merkezi. Heathrow zone 6'da mesela. Eğer şehre dışarıdan metro ya da trenle gelip gitmeyi tercih ederseniz, evler daha büyük bahçeli ve Londra'ya göre çok daha hesaplı oluyor.
İngilizler genelde Londra'nın dışında yaşıyor. Bazı aileler yoğun çalışma koşulları ve her gün gel git yapmak istemedikleri için Londra'da da küçük bir apartman dairesini otel gibi tutabiliyorlar.
Londra merkezinde 1,5 milyon pounda ancak 2 oda, yani 100 metrekare ev alabiliyorsunuz. Bir de buna alım vergisi (burada ona stamp duty diyorlar) ekleniyor. Bu vergi kademeli olarak değişiyor. Ben size fikir versin diye söyleyeyim, indirim yapılmış haliyle 78 bin pounda yakında vergi ödeyeceksiniz. Alış sözleşmesi vs. için danışmanlara ve avukatlara vereceğiniz parayla size 1,6 milyona falan mal olur bu iş.
Kensington ve Chelsea'de metrekare fiyatları 20 bin pound civarında. W posta koduyla başlayan alanlar oldukça pahalı alanlar. Bazı bölgelerde de 12 bin pound gibi, ama tabi ki evin durumu kalan (lease ) kiralama süreleri vs. hepsi fiyatı değiştirebiliyor.
Genelde evin bir odasında ensuite dedikleri odanın içinde banyo olması bir trend. Kültürel olarak mutlaka küvetli bir banyo şart gibi, ikinci odanın banyosu biraz daha ortada ve gelen misafirin de (tabi misafir burada çok yaygın bir şey değil) kullanımı için.
Ya da eve gelenlerin kullanımı için minik de olsa bir tuvalet oluyor.
Balkon pek yaygın değil Londra'da, olanlar da biraz çiçek vs. koymaya yönelik.
Bazı evlerin güzel terasları var. Hava genelde kötü olduğu için dış mekan oturumları ya da böyle bir alışkanlık yok mimari üslupta da.
Ama son dönemde küresel ısınma buraları da etkiledi. Ben Londra'nın son 5 yılına tanık olarak hiç de kötü yaz geçirmediğimizi düşünüyorum. Hatta bazen İstanbul'dan bile daha iyi olabiliyor hava. Covid'den sonra bahçe ya da balkonun ne kadar önemli olduğunu gördük. Şimdi genel talep mutlaka küçük de olsa bir balkon isteği üzerine yoğunlaşmış.
Burada evi satan, emlakçıya komisyon ödüyor. Alıcıysanız emlak komisyonu ödemiyorsunuz. Zamanı kısıtlı ve buradaki pazarda tecrübeli olmayan kişiler için, tüm bu işlemleri adınıza takip edecek bilgili danışmanlar var. Bunlar hem pazarda isteğiniz evi size buluyor, hem de doğru fiyatla evi almanızı sağlıyor. Gerekli hukuki ve alt yapı araştırmalarını da onlar takip ediyor. Bunun karşılığında bir komisyon bedeli alıyorlar.
Şu anda pazar, yaz dönemi olduğu için daha durgun. Ekim-Aralık gibi piyasaya daha çok ev gelmesi bekleniyor. Covid döneminde işini kaybeden, morgage'ını ödeyemeyecek olanların ya da bu dönem de kaybedilen yaşlıların evinin piyasaya gelmesi bekleniyor. Marttan önce de daha az vergi verilecek. Dolayısı ile bu dönem, alış ve satışların artacağı bir dönem olacak.
Yatırım amaçlı alınmış, birden fazla mülkü olanlar da evleri satıp nakde dönmek istiyor. Onlar da şu anda ev satmaya başladılar. Dünya ne garip bir döneme girdi değil mi? Hiç bu kadar piyasaların birlikte etkilendiği bir dönem olmamıştı.
Kalın sağlıcakla.