Boğaziçi Üniversitesinde eylemlerin 63. haftası sona erdi.
Haftanın her iş günü olduğu gibi saat 12:15’te Güney Meydan’da toplanan Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, 300. nöbetlerinden önce Boğaziçi Üniversitesi’nde 1988’den günümüze üst yönetiminde aktif olarak rol almış 46 akademisyenin, Eğitim Fakültesi, Fen – Edebiyat Fakültesi ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine dışarıdan dekan atanmasının ardından 6 Mart akşamı yaptığı açıklamayı okudu. Akademisyenler, Prof. Dr. Fikret Adaman'ın Engelliler Komisyonu üyeliğinden çıkarıldığını duyurdu.
46 Akademisyenin açıklamasını desteklediklerini ve imzaya açtıklarını belirten akademisyenler, 300 Boğaziçi Üniversitesi akademisyenin imzası ile bu metni bir kere daha kamuoyu ile paylaştıklarını ifade ettiler.
Akademisyenler daha sonra #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 300. Kez rektörlük binasına döndüler.
Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Kabul Etmiyoruz” “Vazgeçmiyoruz”, “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite” yazan dövizler, üzerlerinde #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz” yazan Can Candan fotoğrafları taşıdılar.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 300. nöbetlerinin ardından haftanın her son iş gününde olduğu gibi haftalık açıklamalarını okudular.
Açıklama metni:
"Bugün 18 Mart Cuma. Nöbetimizin 300., direnişimizin 439. günündeyiz. Sizlere basının hâlen alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak özgür, özerk ve demokratik üniversite talebimizi farklı yollarla dile getirmeyi sürdürüyor, mücadelemize idari, akademik ve hukuki düzlemlerde ilk günkü kararlılığımızla devam ediyoruz. Üniversitemizi hedef alan siyasi güdümlü kadrolaşma projesinin bir yılı aşkın bir süredir yaratmış olduğu aleni hukuksuzluklara karşı direniyoruz; hakkımızı aramak için şu ana kadar Danıştay’a ve çeşitli idari mahkemelere yirmiye yakın dava başvurusu yaptık. Son olarak, yüz kırktan fazla Boğaziçi Üniversitesi akademisyeninin katılımıyla, Eğitim, Fen-Edebiyat ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinin seçilmiş ve yasal olarak atanmış dekanlarının YÖK tarafından tek bir kararla, haklarında yürütülen disiplin soruşturması gerekçe gösterilerek görevden alınmasını yargıya taşıdık. Üç dekanımızın birden görevden alınması üniversitemizi ele geçirmek amacıyla gerçekleştirilmiş hukuksuz uygulamaların en ağırı, siyasi amacı en belirgin olanıydı. Burada birinci derece sorumlular, üç dekanımıza mesnetsiz gerekçelerle soruşturma açan gayrimeşru üniversite yönetimi ve şaibeli görevden alma işlemini yürüten Yüksek Öğretim Kurumu’dur. Kamu üniversitelerinin siyasi amaçlar uğruna tahakküm altına alınma çabasının sadece üniversiteler için değil tüm toplum için telafisi güç zararlar doğuracağını bir kez daha vurgulamak isteriz. Her davamızda hak yerini bulana dek mücadelemiz devam edecek. Diğer taraftan görevlerini liyakat, özveri ve büyük bir sorumlulukla yürütmekte olan dekanlarımızın yerine kurum dışından ve tepeden inme kararlarla atanmış bulunan İrfan Erdoğan, İsmail Boz ve Murat Önder’e de kabul ettikleri pozisyonlara hakkaniyetsiz yöntemlerle gelmiş olduklarını, gayrimeşru bir konumda bulunduklarını ve kabul edilmediklerini hatırlatıyor, kendilerini istifaya davet ediyoruz.
5 Mart’ta, Eğitim, Fen-Edebiyat ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerine dışarıdan dekan atanmasının ardından, Boğaziçi Üniversitesi’nin 1988’den günümüze üst yönetiminde aktif rol almış 46 akademisyeni ortak bir bildiriye imza attı. Üniversitemizin liyakate ve demokratik ilkelere dayalı kurumsal yapısının yıpratılamayacağını, seçilmiş dekanlarımızın hukuksuzca görevden alınmasının da kabul edilemeyeceğini beyan eden bu metne 300’den fazla Boğaziçi Üniversitesi akademisyeni imzasını atarak desteklerini bildirdi."
"İdari pozisyonları ele geçirerek kadrolaşma hevesinde olan gayrimeşru yönetimin müdahale alanını genişletmeye çalıştığını, kurumumuzun katılımcı idari geleneğinin temel yapıtaşları olan kurul ve komisyonları da etkisizleştirmeyi hedeflediğini gözlemliyoruz. Kayyım yönetiminin kurul ve komisyonları kendi iradesine tâbi kılarak hiyerarşik bir düzende yeniden yapılandırma hamlesinin son örneğini Üniversite Yönetim Kuruluna bağlı Engelliler Komisyonuna yapılan müdahalede gördük. Engelliler Komisyonunun yanı sıra görme engellilere yönelik tam teşekküllü ve Türkiye çapında bir eğitim, teknoloji ve deneyim laboratuvarı olarak hizmet veren GETEM’in kuruluşlarında öncü rol oynayan Fikret Adaman, hiçbir gerekçe gösterilmeden ve komisyon üyelerinin bile haberi olmadan Engelliler Komisyonu üyeliğinden çıkarıldı. Kurul ve komisyonlara yönelik bu türden fütursuz müdahaleler, aynı zamanda direnişin bir parçası olan hocalarımızı cezalandırma amacı da taşımakta. Boğaziçi Üniversitesinin engelli bireylerin üniversite imkânlarına erişimi konusunda örnek bir kurum olmasına büyük katkıları bulunan Adaman’ın böylesine keyfi ve usulsüz bir kararla görevinden alınması kabul edilemez.
Bu dönem de Güney Meydanda gerçekleştirdiğimiz açık derslere devam ediyoruz. SÖZ-101’in açılışını Betül Tanbay’ın 16 Mart günü nöbetten sonra gerçekleştirdiği “Matematik Birleştirir” başlıklı dersiyle yaptık. Kampüslerimizde akademik, sosyal ve kültürel alışverişlere özgürce alan açan diğer tüm etkinlikler gibi SÖZ-101 dersleri de diğer hocalarımızın katılımıyla dönem boyunca devam edecek.
Kampüste cinsel tacizin önlenmesi için mücadele etmeye devam ettiğimizi 17 Mart Perşembe günkü nöbetin ardından duyurduk. Duyuruda cinsel tacize koşulsuz bir biçimde karşı olduğumuzu, bu tür vakaların takipçisi olacağımızı, cinsel taciz veya saldırıya maruz kaldığını düşünen öğrencilerin her koşulda yanlarında olduğumuzu ifade ettik.
Kampüs içinde dayanışmayla sürdürdüğümüz direnişimize kampüs dışından da kuvvetli bir kamuoyu desteği olduğunu “Konda Barometresi”nin şubat ayına ait raporuyla öğrendik. KONDA Araştırma ve Danışmanlık’ın raporu kapsamında, Boğaziçi Üniversitesine rektör atanma şekli ve öğretim üyelerinin bu konuya dair bir yılı aşkın süredir devam eden itirazları hakkında kamuoyunun görüşleri soruldu. Fikir belirtenlerin yüzde 83’ü, rektör belirleme süreçlerinde ilgili üniversitenin öğretim üyelerine danışılması gerektiğini ifade ederken, yüzde 80’i, kendilerine danışılmadan rektör atanmasına tepki gösteren öğretim üyelerini haklı buldu. Kamuoyunun bu büyük desteği, 15 aydır devam eden ve gücünü akademik özgürlük, kurumsal özerklik, mesleki liyakat gibi temel, evrensel değerlerden alan mücadelemizin takdir edildiğini gösteriyor. Siyasi hesapları, kişisel ikbal hırslarını değil, hukuku ve kamu yararını gözeten itirazımızın toplumca da paylaşıldığına işaret ediyor. Bu durum, her geçen gün genişleyen dayanışmamızı, demokratik, çoğulcu, katılımcı bir üniversite idealinin gerçekleşmesine dair inanç ve kararlılığımızı kuvvetlendirirken, kendilerini muktedir sananların yalnızlığını bir kez daha ifşa ediyor."
Her hafta olduğu gibi süregiden hukuksuzluklara dair yaptığımız çağrımızı yineliyoruz:
"Üniversitedeki gayrimeşru uygulamalar bir an önce sona ermelidir. Üniversitemizdeki tüm fakülte dekanları ve enstitü müdürleri seçimle göreve gelmeli ve seçilmiş kurullarla denetlenebilmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz Mühendislik, Eğitim, Fen Edebiyat ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri Dekanları, Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürleri bir an önce görevlerine iade edilmelidir. İşlevsizleştirilen Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi ve Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü işinin ehli çalışanlarıyla birlikte bir an önce tekrar faal hâle getirilmelidir. Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını talep ediyoruz. Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işine son verilen ve dersleri iptal edilen meslektaşlarımızın haksızca uzaklaştırıldıkları işlerine iade edilmelerini, ayrıca öğrencilerimiz, akademik ve idari personelimiz hakkında mesnetsiz gerekçelerle açılmış tüm disiplin soruşturmalarının geri alınmasını bir kez daha talep ediyoruz. Üniversitemizi yılmadan ve kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.
Türkiye’de özgür, özerk ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar,
Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz."