İkinci Yeni akımının öncülerinden şair Cemal Süreya'nın aramızdan ayrılışının üzerinden 30 yıl geçti. Sevda Sözleri, Üvercinka gibi eserlerin sahibi Cemal Süreya ölüm yıl dönümünde sevenleri tarafından anıldı.
Asıl adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreyya 1931'de Erzincan'da dünyaya geldi. Dersim İsyanı sebebiyle Erzincan’dan Bilecik’e göç etmek zorunda kalan Alevi Kürt-Zaza bir ailede dünyaya gelen Süreya, devlet memurluğu da yaptı. İkinci Yeni şiirinin öncü şairlerinden biri olan Süreya, “Üvercinka” (1958), “Göçebe” (1965), “Beni Öp Sonra Doğur Beni” (1973), “Uçurumda Açan” (1984), “Sıcak Nal” (1988), “Güz Bitigi” (1988) isimli şiir kitaplarına imza attı. Eserlerinde en sık işlediği temalar aşk, kadın, yalnızlık, sosyal ve siyasal eleştiriler, ölüm, tanrı düşüncesi, portreler ve manzum poetikaydı.
Deneme, eleştiri, günlük ve antoloji türlerinde yazılar kaleme alan Süreya ayrıca Fransızcadan 40’a yakın kitabı Türkçeye çevirdi. Sosyalist bir dünya görüşüne sahip olan Süreya, Papirüs dergisini çıkarmış ve bu dergide edebî görüşlerini açıklamasının yanı sıra dergiyi bir aydın olarak fikirlerini ortaya koymak için araç olarak kullanmıştır. 9 Ocak 1990’da girdiği şeker koması sonucu vefat etmiş, cenazesi 10 Ocak’ta Şişli Caminde kılınan öğle namazından sonra Kulaksız Mezarlığında toprağa verilmiştir.
Cemal Süreya şiirlerinden bazıları şöyle:
Ölüyorum tanrımBu da oldu işteHer ölüm erken ölümdürBiliyorum tanrım.Ama, ayrıca, aldığın şu hayatFena değildir...Üstü kalsın...
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerindenEn uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeyeLâleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayızBirden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsunAma nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemezSevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyorBütün kara parçalarındaAfrika dahil
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olmaYatakta yatmayı bildiğin kadarSayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha nelerBoşunaymış gibi bunca uzaması saçlarınınBen böyle canlı saç görmedim ömrümdeHer telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyorBütün kara parçaları içinAfrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran oOnunla daha bir değere biniyor soluk almakSabahları acıktığı için haklıGününü kazanıp kurtardı diye güzelBirçok çiçek adları gibi güzelEn tanınmış kırmızılarla açanBütün kara parçalarındaAfrika dahil
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötüBoynun diyorum boynunu benim kadar kimsedeğerlendiremezBir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecekİki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlarBöylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlarZaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşunadiziyorlarBütün kara parçalarındaAfrika dahil
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırasıKalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenkiPadişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yokAklıma kadeh tutuşların geliyorÇiçek Pasajında akşamüstleriAsıl yoksulluk ondan sonra başlıyorBütün kara parçalarındaAfrika hariç değil
Biliyorum sana giden yollar kapalıÜstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündümYalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımımBen artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan orayaYoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimiVe içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;Hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyorNasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparımBu böyle pek de kolay değil gerçi…
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubuYalvarırım onu okuma çarşamba günleri.
Şimdi utançtır tanelenensarışın çocukların başaklarında.
Ovadangözü bağlı bir leylak kokusu ovadançeviriyor o küçücük güneşimizi.
Taşarak evlerden taraçalardangelip sesime yerleşiyor.
Sesimin esnek baldıranısesimin alaca baldıranı.
Ve kuşlara doğrufildişi: rüzgarın tavrı.Dağ: güneş iskeleti.
Tahta heykeller arasındadenizin yavrusu kocaman.
Kan görüyorum taş görüyorumbütün heykeller arasındakarabasan ılık acemi– uykusuzluğun sütlü inciri –kovanlara sızmıyor.
Annem çok küçükken öldübeni öp, sonra doğur beni.