T24 Video Servisi
Türkiye ABD'den 40 adet F-16 ile mevcut savaş uçakları için yaklaşık 80 modernizasyon kiti istedi. Söz konusu isteği yorumlayan T24 dış politika yorumcusu Barçın Yinanç, "F-16 alımı ABD ile Türkiye arasındaki gergin dönemi aşmak için bir sebep olabilir" diye konuştu.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesi hakkındaki yorumlarını dile getiren Yinanç, "Zaten Cumhurbaşkanı'nın aktarımına göre, Biden "Ben elimden geleni yaparım ancak kongre var" demiş. Ama Amerikan başkanlarının kongreyi ikna etmek için enstrümanları var. Kongre'nin önem verdiği en önemli konulardan biri S-400. Biden'ın dönüp kongreye 'Ben S-400 meselesini hallettim demesi lazım. Belki de Türkiye, "Ben S-400'leri sınır dışına çıkarmayacağım. Ama sisteme zarar vermemesi için bazı teknik şartlarda söz verebilirim, NATO sistemlerini tehlikeye atmayacaktır" türü bir müzakereyle sonuca varılırsa, o zaman Biden kongreye dönüp 'S-400 meselesini Amerika'ya tehdit olmaktan çıkardım. Siz de F-16 satışına onay verin" diyebilir" dedi.
Barçın Yinanç ve M. Kaan Kurtuluş 'Dış Politika İle İçli Dışlı'da Türkiye'nin dış politikasında yaşanan önemli gelişmeleri yorumladı.
ABD ile Türkiye arasında bir çalışma grubu oluşturulmasının, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha sağlıklı yürümesine vesile olabileceğini savunan Yinanç, şöyle konuştu:
"1 yıl içinde ikinci kez görüştü Cumhurbaşkanı, Biden'la. Trump döneminde Erdoğan'ın da hoşuna gittiği şekilde lider diplomasisi kullanılıyordu. Aslında sorunlar çözülmeden kalıyordu. Alt kademeler çünkü bunları konuşmuyordu. Anladığım kadarıyla Roma'da Amerikan tarafı bir çalışma grubu kuralım demiş. Bir çalışma grubu kurulacak. Türkiye'yle Amerika arasında çeşitli düzeylerde çalışma grupları var. Bu anladığım kadarıyla bir çatı grup olacak. Bu ilişkilerin daha sağlıklı yürüyeceği demek. Sorunların görüşülecek olması ikili ilişkilerin daha sağlıklı bir yapıya oturması anlamına geleceğini ummak lazım."
F-16 alım talebinin iki ülke arasındaki gerginliği azaltabilecek bir sebep olabileceğini söyleyen Yinanç, "Ankara'nın algısı, "Biz S-400'leri de bu mekanizma içinde konuşabiliriz" yönünde. Çavuşoğlu'nun da yaptığı açıklama, bütün sorunların masaya yatırılacağını söylüyor. Burada önemli olan, Amerikan tarafı da aynı görüşte mi, bunu önümüzdeki dönemde anlayacağız. Sorunlar çözümlendikçe ilişkilerin biraz daha yumuşaması gündeme gelecek diye düşünüyor Amerikan tarafı. F-16 alımı da gergin dönemi aşmak için bir sebep olabilir" dedi.
F-16'lar gündeminin insan hakları boyutuna da dikkat çeken Yinanç, şöyle konuştu:
"Önümüzdeki dönemde F-16'ların stres testi olmasının bir başka tarafı da insan hakları meselesi olacaktır. Biden görüşmesinde insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere vurgu yapıldığı söylendi. Kısa ve orta vadede F-16 meselesinin kongreye gelmesi durumunda, Biden yönetimi Türkiye'ye dönüp insan hakları konusunda söylemlerde bulunabilir. Kongre meselesi çok hassas. F-16 meselesinin ihtimalen 1 sene içinde çözülmesi gerekebilir."
Erdoğan'ın İklim Zirvesi'ne katılmaması hakkında ise Yinanç "Birtakım spekülasyonlar olmakla beraber, bu protokol ve güvenlik meselesi Beştepe bürokratları açısından önemseniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve öncesinde çok önemli bir adım attı. Paris Anlaşması'nı Meclis'e gönderdi. Gönül isterdi ki Cumhurbaşkanı o zirveye gidip göğsünü gere gere Paris Anlaşması'nı devreye aldığı söylesin. Erdoğan'ın boykotu, Türkiye'nin iklim anlaşmasına dair mesajlarının kaybolmasına neden oldu" diye konuştu.
T24 dış politika editörü M. Kaan Kurtuluş, Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması'nı yürürlüğe koymasına dair, Sabancı Üniversitesi İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin'den aldığı görüşleri şöyle aktardı:
"Ümit Şahin'le konuşma şansım oldu yayından kısa bir süre önce. Onun vurguladığı şeylerden biri, 2050'de sıfır emisyon taahhüdü Paris Anlaşması'ndan dile getirilmişti, ama bunun tekrarlanmasının bir resmiyet kazandıracağını ifade etti. Türkiye Paris İklim Anlaşması'na imza atmışken, kömür anlaşmasına imza atılmamasının çok çok büyük bir kayıp olacağını ifade etti. Kömür iklim değişikliğinin en önemli sebeplerinden biri."
Öte yandan, Türkiye'den Almanya'ya işgücü göçünün 60. yılında, programa bağlanan T24 yazarı Fulya Canşen göçün 60 yılını anlattı. T24'ün podcast kanalı Tefrika24'te yayınlanan 'Almanya’ya Göçün 60. Yılı' dizisini de hazırlayan Canşen, şunları söyledi
"Bundan 60 yıl önce 30 Ekim'de Türkiye'yle Almanya arasında bir işgücü protokolü imzalanmış. 1955'te Almanya'ya işçi göçü başlamış. Türkiye ısrarla göç göndermek istemiş. Biz de NATO ülkesiyiz demiş. 60 yıl önce gerçekleşmiş. Almanya her şeyi detaylarıyla organize eden bir ülke. Hemen bir irtibat bürosu kurulmuş. İnce eleyip sık dokuyarak alınmış işçiler. Mesela bir duvar işçisine duvar ördürmüşler. Göç hala devam ediyor. Yeni bir göç dalgası var. 80'lerde ve 90'lar da göç dalgaları yaşanmış. 2010'lu yıllarda da son göç dalgasını karşıladı Almanya. Almanya'nın göç ülkesi olduğunu kabul etmesi çok uzun sürdü. Toplumsal ve siyasi düzeyde kırk fırın ekmek daha yemesi lazım bence."
"Nasyonal Sosyalist yeraltı partisi NSU'nun cinayetleri kabul ettiği de gündü. Cinayetlerin mağduru aileler senelerce aşırı sağcı cinayetler olabileceğini söylemişti. Bu bir kırılma oldu. 5 yıl sürdü bu dava. Bu dava henüz temyizde devam ediyor. Örgüt üyeleri ömür boyu hapse çarptırıldı. Almanlar sağcı terör örgütüne gözünü kapattı gibi iddialar var. Yanıtlanmamış sorular var."