KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, iktidar ve muhalefetin kutuplaşma üzerinden oluşan 'negatif kimliklenme' ile seçmenleri yakalamaya çalıştığını ancak bunu yaparken bir yanılgıya kapıldıklarını söyledi. Hem iktidar hem de muhalefet bloğunda yaşanan değişimlerin seçmenlere hemen etki etmediğini, seçmenlerin büyük kısmının da bu nedenle gri alanda beklediğini dile getiren Ağırdır, yeni ittifaklar olsa bile seçmenlerin o siyasi bloğa geçmeyeceğini vurguladı.
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, iktidar ve muhalefetin ittifak arayışlarını, Cumhur İttifakı'nın hedef gösteren dilini, siyasetteki arayışları ve Kongre binası baskını sonrası ABD'de yaşananların Türkiye için anlamını Murat Sabuncu'ya değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Saadet Partisi ile yaptığı görüşme ve Devlet Bahçeli’nin Meral Akşener’e yaptığı ‘evine dön’ çağrısı ile iktidarın yeni ittifak arayışlarında olduğu tartışmalarını yorumlayan Ağırdır, muhalefetteki ittifak arayışlarını da değerlendirerek “Hem muhalefetin hem iktidarın aktörlerinin ıskaladıkları bir şey var. Diyelim İyi Parti veya Saadet Partisi iktidar bloğuna geçti. Seçmenleri iktidar blokuna geçecek mi zannediyorlar? Hayır. Ya da tersi, MHP ve AKP kapıştı ve MHP başka bir bloğa geçti. Bütün seçmenler hemen o kararla beraber o bloğa mı geçecek? Hayır. Dolayısıyla anlamadıkları şey tahayyül dünyalarından ibaret olmayan reel bir hayat olduğu, insanların ve toplumun değişiyor olduğu ve bu değişimin yeni bir cevap arayışında olduğu. Onun için seçmen gri alanda yığılıyor. O partiyi bıraktığında hemen bu partiye geçmiyor” dedi.
“Yani hem muhalefet hem de iktidar partilerinde giderek aktörlerle ve kurumsal temsille seçmenler arasındaki kopuş artıyor” diyen Ağırdır, siyasetin aktörler üzerinden ve kutuplaşmadan beslenerek ilerlediğine dikkat çekti ve bunun seçmenler üzerindeki etkisi için “Buradaki mesele; iktidar kanadı negatif kimliklenme ve kutuplaşmadan medet umduğu için aktörleri esas alıyor ve bunlar üzerinden bir matematik üretiyor. İlginç tarafı ise muhalefet de aktörler üzerinden oyunu okuyor. Halbuki benim kanaatime göre aktörler üzerinden yeni hizalanmalar ne olursa olsun seçmenler o aktörlerin kararına göre iktidar veya muhalefet bloğunda yer almayacak” yorumunu dile getirdi.
Ağırdır, Türkiye’de siyasetin yüzde 48 - 52’ye kilitlenmiş bir siyasi tablo üzerinden yürüdüğünü, partilerin siyasi mühendislik hesaplamaları üzerinden sorunlara yaklaştığını, özellikle iktidarın yeni siyaset üretme kapasitesini kaybettiği için kutuplaşma üzerinden beslendiğini belirterek, çözümün işsizlik ve sosyal sorunlar gibi toplumun gerçek sorunlarına çözüm üretmekten geçtiğini söyledi.
İktidarın yeni seçmen kitlelerini veya kendinden çözülen seçmen kitlelerini ikna edemediğini kabullendiğini söyleyen Ağırdır, siyaset alanını olabildiğince daraltarak, kutuplaşma üzerinden kendi seçmen kitlesini korumak üzerinden politika üretildiğini belirti. Bu politikaların toplumun gerçek sorunlarını konuşmayı engellendiği, düşmanlaştırıcı söylemi güçlendirdiği ve negatif kimliklenmeye enerji ürettiğini ifade eden Ağırdır, şöyle konuştu:
“Sorun şurada ki buradan çıkış nasıl mümkün olacak. Buradan çıkış devletin yeniden yapılandırılması, hukuk ve adalet mekanizmaları ile yeni bir yaşamı inşa etmekle olacak. Belki de ondan önce ruhen birbirimize kulağımızı açmaya ihtiyacımız var. Bunun çözümü iktidarın kurduğu negatif kimliklenme diline alternatif bir negatif kimliklenme dili kurmak değildir. Unutmayalım, bugün iktidar bütün bunları yaparken bunu yapabilecek siyasi fiili ve fiziki kapasiteye sahip. O zaman bunun yolu, bu memleketin dertleri için burnu sızlayan insanlardan biri iseniz bu korkuyu çoğaltmak yerine buradan çıkışın manevralarını üretmek, yeni siyaset ve politikalar üretmek. Ülkenin bu sıkışmadan kurtulması lazım”
“Negatif kimliklenme üzerinden sürsün istiyor iktidar ama şu gerçeğin ne kadar farkındalar bilmiyorum. Kutuplaşma denen şey manevi şiddet üretebilir ancak sadece manevi şiddette kalmaz mesele, sürekli olarak manevi şiddet yüklü bir iklim giderek şiddete dönüşür. Riski buradadır. İktidar ülkenin geleceğini ve toplumsal barışı riske atacak kadar sert bir yerden gidiyor.
Ama bir yandan da umut veren taraf, toplum işsizlik, geçim derdi gibi gerçek sorunlarla karşılaştığında bu soyut anlatıları eritip buz ediyor. İnsanlarda reel sorunlar nedeniyle, her şeye rağmen ciddi bir şekilde birbirini anlamak ve empati üretmek konusunda 1 yıl önceye göre daha olumlu bir duruş da var.”
Ağırdır, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atamasının ardından öğrencilerin yaptığı eyleme verilen tepkileri de değerlendirdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hem CHP’yi hedef göstermesi hem de öğrencileri 'terörist' ilan etmesiyle ilgili Erdoğan’dan daha sert bir tavır alıp almadığının sorulması üzerine "Erdoğan’a karşı el yükseltiyor" söyleminin gerçekçi olmadığını ifade eden Ağırdır, Soylu’nun iktidardaki zihni koalisyonun güç merkezi olarak görüldüğünü söyledi.
“Aktör bazında bir üçüncü ortak gibi bir hayali olduğunu sanmıyorum” diyen Ağırdır, “Ben Soylu’nun, Tayyip Erdoğan sonrası bir anda iktidar gücüne oynadığını düşünüyorum. Tayyip Bey'le veya AK Parti ile masaya eşit oturmak gibi bir stratejisi olduğunu sanmıyorum” dedi.