Prof. Yaycıoğlu: Dersimli Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olması, Obama’nın Amerikan Başkanı olması gibi

Prof. Yaycıoğlu: Dersimli Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olması, Obama’nın Amerikan Başkanı olması gibi

T24 Video Servisi

Stanford Üniversitesi tarih bölümümde çalışmalarını sürdüren Prof. Dr. Ali Yaycıoğlu, “CHP’nin Dersimli bir başkanı var şu anda ve bu adam Alevi. Bu literatürlere falan geçmesi gereken olağanüstü bir olay. Bu Obama’nın Amerikan başkanı olması gibi bir şey” dedi. “CHP’nin tarihi tecrübesi, yeni Türkiye kurulacaksa eğer, en önemli hareket gibi gözüküyor” diyen Yaycıoğlu, CHP’nin hem Türkiye’de yaşadığımız dönemi, kendi tarihsel tecrübesini hem de dünyayı ciddi şekilde analiz edip Türkiye’ye yeni bir şey önermesi gerektiğini söyledi. “Türkiye’de yeni bir tasarıma ihtiyaç var” diyen Yaycıoğlu, “Öyle bir çöküş yaşıyoruz ki aslında restorasyon yerine yeni bir tasarım ve bu tasarımın büyük bir katılımla gerçekleşmesi gerekiyor” ifadesini kullandı. 

Prof. Dr. Ali Yaycıoğlu, T24 ekranında Murat Sabuncu’nun konuğu oldu. Yaycıoğlu, video söyleşide CHP’nin önümüzdeki seçimlerdeki rolünden, Türkiye’de yapılması gerekenlere pek çok konuda Sabuncu’nun sorularını yanıtladı. Yaycıoğlu’nun açıklamalarının bir kısmı şöyle:

“CHP’nin Dersimli, Alevi bir başkanının olması çok önemli”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü grup toplantısındaki “Erzurum’da genç bir kardeşimiz, benim için ‘İyi adam, namuslu adam ama bir de Müslüman olsa’ demiş. Elhamdülillah Müslümanız. Allah’ımız bir, kitabımız bir, peygamberimiz bir. Ama biz din ticareti yapmayız” sözlerini hatırlatan Murat Sabuncu’nun sorusu üzerine iktidarın yarattığı kutuplaşmayı ve ayrışmayı değerlendiren Prof. Dr. Ali Yaycıoğlu, şunları söyledi:

“Alevilik meselesi bu toprakların en önemli meselelerinden biridir. Kürt meselesinden çok daha eski. Kürt meselesi, ulusal devletle ortaya çıkmış bir mesele. Alevilik ya da Kızılbaşlık- Sünnilik, buradaki gerilimler, İran- Osmanlı, bu hikâyeye girdiğiniz zaman 600 yıla, daha öncesine gidersiniz özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşuyla ilgili, ondan sonraki süreçlerle ilgili meseleler, Alevi katliamları, çok büyük bir travmadır, Türkiye ve bu coğrafyanın tarihi için. Çözüm olmamıştır bu travmada. Sivas katliamını yeni idrak ettik. Bu büyük bir hikayedir. CHP’nin Dersimli, Alevi bir başkanının olması bence çok çok önemli. Türkiye tarihi açısından inanılmaz önemli bir olay. Bunun üzerinde pek durulmuyor, çok ilginç. Tersten duruluyor. ‘Alevi’, bir küçümseme ya da çok kötü, bu topraklara çok zarar verici bir şekilde ifade ediliyor iktidar tarafından bu durum. Halbuki diğer taraftan baktığınız zaman müthiş bir olay. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi ve bu partinin Dersim katliamında bir rolü var. Ve bunda resmî özür dilemedi bu parti aslında ama gayrıresmî diledi. Ve Dersimli bir başkanı var şu anda. Ve bu adam Alevi. Bu literatürlere falan geçmesi gereken olağanüstü bir olay. Obama’nın Amerikan Başkanı olması gibi bir şey. Kemal bey anladığım kadarıyla bu konuları çok gündemde tutmak istemiyor. Meseleyi açık bir şekilde tartışmak istemiyor. Kendi tercihi ya da belki partinin tercihi.”

“CHP, Alevilik meselesinde daha açık olmalı”

Murat Sabuncu’nun, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dersim Katliamı ile ilgili o sırada Malatya Emniyet Müdürü olan eski Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı Vekili İhsan Sabri Çağlayangil ile yaptığı söyleşiyi anımsatması üzerine Yaycıoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:

“CHP’nin bir siyasi parti olarak ve Alevilikle belli bir dönem büyük bir gerilim yaşamış, daha sonra da bir yakınlaşma yaşamış bir parti olarak ve aslında partinin sollaşmasıyla Alevilerle yakınlaşması da aşağı yukarı aynı döneme denk geliyor. Bu, bu parti için çok önemli. Bu, Türkiye için çok önemli ve bütün bu coğrafya için çok önemli. 500 yıllık- 600 yıllık bir hikayedir bu, basit bir şey değil. Bunun üzerine düşünmek ve belki de bunu biraz açmak gerekiyor. Erzurum’da bu cümleyi ifade eden insana da bunu açmak gerekiyor. Buna sadece ‘ben de Müslümanım’ demek yetmiyor anladığım kadarıyla. Birtakım şeyleri artık Türkiye’de daha açık tartışmak gerekiyor. Şu anda zamanı mıdır, yeri midir, onu bilemem. Siyasi partilerin günlük stratejileri ayrı konudur ama Alevilik meselesinin ve yüzyılların hikayesinin tarihi içinde CHP’nin çok önemli yapıcı bir rolü var, bütün zaaflarına rağmen, partinin diğer sosyal kimliklerle, etnik kimliklerle olan gerilimine rağmen bu konuda özellikle. Bunun daha açık bir şekilde, CHP’nin bence Türkiye toplumuna açıklamasında yarar var. Kenara itilerek, görmezlikten gelinerek, kulislerde ya da parti, taşra siyasetinde kaç Alevi delege var, kaç Sünni delege var, bunların ötesinde ciddi bir şekilde Türk toplumunun bu konuyla yüzleşmesine de vesile olacaktır.”

“CHP’nin Türkiye’ye yeni bir şey önermesi şart”

Murat Sabuncu’nun “Türkiye’nin ekonomik, siyasi, etik her anlamda bir çöküntü yaşadığı dönemde yeni bir kuruluş programını öne çıkartarak CHP’nin umut olmasını mümkün görüyor musunuz?” sorusuna yanıt veren Yaycıoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Mümkün görmenin ötesinde zorunlu görüyorum. Daha uzaktan bakan ve daha tarihsel bir şekilde düşünmeye çalışan biri olarak söylüyorum. Şu anda CHP, Türkiye’de her kesimle konuşabilen tek parti konumunda. Bu yeni bir durum ve çok değerli bir durum, çok önemli bir durum. Burada Kemal Bey'in herhalde büyük bir katkısı var. İkincisi; CHP kendi hikâyesinde birçok çelişkiyi, gerilimi, birçok şeyi var kuruluş aşamasında ama birçok günahı da var. Bütün bunları içinde taşıyan bir parti. Kendi antitezini içinde taşıyan bir parti. Bunlar çok değerli. Toplumsal hareketler çok tutarlı değildirler. Tutarlı olmadıkları zaman, yaşadıkları zikzaklar, yaşadıkları iç çelişkiler onlara aslında güç verebilir. CHP’nin de ben biraz yaşadığı deneyimlerden güç alabileceğini düşünüyorum gelecek için. Türkiye, çok büyük bir çöküş yaşıyor, çok büyük bir karanlık dönemden geçiyor her anlamda. Kurumsal yapısı çökmüş durumda, sosyal barış yok, kutuplaşmanın ötesinde bir şey yaşandı, 2015’ten, 2013’ten beri belki. Bir de dünyada da krizden, buhrandan geçiyoruz aslında. Trump tecrübesi yaşadık, belki bir daha yaşayacağız. Pandemi, iklim krizi, çevre krizi yaşıyoruz ki Türkiye de bu çevre krizinin müsebbiplerinden biri, Marmara’da gördüğümüz Kanal İstanbul faciası. Aynı zamanda Neoliberal iktisadi nizamın bir çöküşü, krizi ya da yalpalamasını yaşıyoruz. Dolaysıyla her anlamıyla hem Türkiye açısından hem küresel anlamıyla aslında büyük bir buhran ama aynı zamanda yeni imkânların hatta önceden hiç düşünülmemiş olasılıkların birden belirdiği de bir dönem. Şu anda baktığım zaman Türkiye tarihine, CHP’nin tarihi tecrübesi, yeni Türkiye kurulacaksa eğer, dünya ne olacak bilmiyoruz ama neticede bu tünelden bir çıkış var, burada asli rol oynayacak tek hareket gibi, en önemli hareket gibi gözüküyor, tarihi misyonuyla. Burada onun için sinik bir tavırla, ‘bunlardan bir şey olmaz’ gibi bir tavırla yaklaşımlar yerine soğukkanlı bir şekilde bunu analiz etmemiz lazım. Başka bir şey de yok yani, bu kadar örgütlü, dirençli bir siyasi hareket yok Türkiye’de. İşte Kürt hareketi var, bir de CHP var. Kürt hareketi ile CHP arasındaki ilişkiler üzerine uzun uzun konuşabiliriz ya da Kürt hareketi ayrı, başlı başına bir tartışmadır ama CHP’nin hem Türkiye’de bu yaşadığımız dönemi, kendi tarihsel tecrübesini hem de dünyayı ciddi şekilde analiz edip, Türkiye’ye yeni bir şey önermesi şart. Bu taktik siyasetin çok ötesinde ya da güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş tamam ama bunların çok daha ötesinde bir program, bir perspektif getirmesi gerekiyor. Bunu da ulusal bir çerçevede değil uluslararası bir çerçevede yapması gerekiyor. CHP’nin müttefiki sadece İyi Parti değil, dünyada dolu müttefiki olması gerekiyor. Bu önemli bir tartışma olması gerekir.”

“Türkiye’de yeni bir tasarıma ihtiyaç var”

“Bu tünelden sonra bir dönüşüm, yeni bir şey olacaksa, bu rejim demokratik yollarla son bulup yeni bir Türkiye inşa edilecekse bu bir restorasyon mı olmalı, yeni bir tasarım mı olmalı?” diyen Yaycıoğlu, “Ben restorasyon imkanının çoktan geçtiğini düşünüyorum. Yeni bir tasarıma ihtiyaç var. Aynı zamanda belki de böyle bir imkân, yeni bir tasarım için ve eski ülkemizin çözemediği birçok meselesinin çözülmesi için, imkanlar ortaya çıkaran bir durum da olabilir. Krizler, aynı zamanda büyük imkânlardır” ifadesini kullandı.

“Türkiye’de büyük bir mutabakatın zemini gözükmeye başladı”

Bu tasarımın çok katılımcı olması gerektiğini vurgulayan Yaycıoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

“Büyük bir mutabakat ihtimalinin olduğunu düşünüyorum aslında. Türkiye’de gelinen noktada onun için yeteri kadar olmasa da yavaş yavaş bir zemin gözükmeye başladı. Aslında duygusal da bir meselidir, yeni bir şey kurmak. Referansları değiştirmek, düşünsel çerçeveyi genişletmek çok zor meseleler bunlar, paradigmayı dönüştürmek falan ama öyle bir kriz yaşadık ki, öyle bir çöküş yaşıyoruz ki aslında restorasyon yerine yeni bir tasarım ve bu tasarımın büyük bir katılımla gerçekleşmesi gerekiyor. Hatta ben katılımın biraz daha ütopik bir şekilde sadece Türkiye’de şu anda yaşayanlar değil geçmişte de yaşayanların hatırasına sahip çıkacak ve hatta sadece insanların değil tüm canlıların haklarını gözetecek bir katılım olmasını düşünüyorum. Özellikle yaşadığımız çevre ve iklim krizinde buna ihtiyacımız var. Dünya insanlardan ibaret değil. Bu bir ütopya değil ya da uçuk bir şey değil. Önümüzdeki yüzyılda yeni anayasalar sadece siyasi partilerin ve o ülkede yaşayan örgütlü insanların yaptığı şeyler olmamalı ve olmayacaklar. Çok daha geniş çerçevede insanların ötesindeki canlıları da kapsayan anayasalar olmalı. Türkiye’deki gelenek buna imkân da veriyor. Sadece CHP’nin değil her partinin bu meseleleri düşünüp, bu dönem sonrası yeni bir tasarımı nasıl gerçekleştireceği üzerine çok ciddi kafa yormaları gerekiyor. Yaşadığımız özellikle son 5 yıl, 70’ler, 60’lar falan değil. Bu neredeyse bir kuruluş dönemi kadar radikal bir dönem. Bunun idrakına varmak gerekiyor. Erdoğan rejimi, AKP iktidardan düşecek de anketler falan, bunların çok ötesinde bir kırılma var ve bu kırılmayı idrak etmek gerekiyor diye düşünüyorum.”

D_Side_Content_300x250

İlgili İçerikler

Öne Çıkan Videolar