Hani halk arasında “ lafı ağzımdan aldı” diye bir söz vardır ya, HaberTürk yazarı Fatih Altaylı da, bir çok kişinin hislerine tercüman oldu.
Altaylı, AKP milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu'nun olaylı boşanması haberlerine erişim engeli getirilmesine ilişkin olarak, "Artık işin cılkı, hatta adlı adınca söyleyelim, 'İşin boku çıktı' Böyle bir yargı kararı olmaz” diye yazdı.
Gerçekten de, erişim engeli getirilen haberi tekrar okuduğumuzda, Zehra Taşkesenlioğlu’nun eşinden boşanmak için maddi ve manevi tazminat olarak 70 milyon para istediği dışında, başka bir bilgi yoktu.
Taşkesenlioğlu, “ Hayır ben bu miktarda para istemedim” diye bir açıklama yapmadı, doğrudan, ilgili haberin internet üzerinden okunmasını engelletti.
***
Fatih Altaylı da, kısıtlama kararı aldıran gelinin aynı zamanda AKP milletvekili olmasından şüphelenmiş, “ Şu ‘erişim engeli’ neymiş, bir de ben inceleyeyim” diyerek, kanunu baştan sona, okumuş olmalı.Altaylı, ilgili kanunun adını okuyunca biraz ürkmüş, hatta vazgeçmek istemiş bile olabilir.
Hakikaten de kanun adını bile, okuyanın tüyleri ürpersin diye, mümkün olduğu kadar tedirgin edici koymuşlar: “ İNTERNET ORTAMINDA YAPILAN YAYINLARIN DÜZENLENMESİ VE BU YAYINLAR YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARLA MÜCADELE EDİLMESİ HAKKINDA KANUN”.
Anneee!
***
Fatih Altaylı, internette yayınlanan bir habere erişme engeli getirilmesi için, kanunda yazılı olan koşulları tek tek okumuş, içlerinden en uygun olanın “ Özel hayatın gizliliği” olabileceğini düşünmüş olmalı.
Sonra da, boşanmak için maddi ve manevi tazminat istemiş olmakla, özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmiş olması arasında, makul bir bağ kuramadığı anlaşılıyor.
Bunun üzerine yazısında, çok yerinde olarak “Anayasa ile belirlenen verilen basın özgürlüğü ve haber alma hakkı böylesine keyfi bir biçimde bir hakimin imzası ile engellenemez" değerlendirmesi yapmış. Aslında, Altaylı’nın, erişim engelinin kendisine karşı değil, kullanılış biçimine karşı olduğunu, şu sözlerinden anlıyoruz:
“ Ortada bir toplumsal fayda vardır, çok ciddi bir güvenlik meselesi vardır, halkı kin ve düşmanlığa tahrik edecek bir durum vardır, anlarım…
Engelleme kararına karşı duyduğu tepkinin gerekçesini de, şöyle anlatmış:
“Bir boşanma davasına yayın yasağı getirilmiş. Bir milletvekili, bu dönemde Türk Hava Kurumu Üniversitesi’nin başına atanmış, iktidar partisinden milletvekili olmaya çalışmış profesör eşinden boşanıyor. Taraflar sosyal medya üzerinden birbirlerine akıl almaz ithamlarda bulunuyorlar. Kaynağı belli olmayan milyon dolarlar havalarda uçuşuyor. Mesele özel hayattan çıkmış, siyasi etik konularını gündeme getirecek bir yere evrilmiş. Zart ona da yayın yasağı”.
Fatih Altaylı’nın yazısında yok ama, ben şunu da anladım: Eğer boşanma davasının taraflarından biri AKP milletvekili, diğeri de iktidar partisinden milletvekili olmaya çalışmış profesör olmasaydı, hiç bir mahkeme bu erişim engeli kararını vermezdi.
Sosyal medyada yazılanlara bakılırsa, herkes ağız birliği etmişçesine, aynı görüşte.
Yazısında ki “İşin boku çıktı” şeklindeki sözleri, Altaylı’nın başına sorun açar mı?
Dava açılsa, hakim Fatih Altaylı’ya ne soracak, “ Neden ‘İşin boku çıktı’ yazdınız” mı diyecek?
Temsilde hata olmaz, bu sözler bana, çok eskiden Can Yücel’in yaşadığına dair, muhtemelen şehir efsanesi olan, bir hikayeyi hatırlattı.
Can Yücel’e, bir şiirinde "göt" kelimesini kullanması nedeniyle, hakkında dava açılır.
Hakim “ Bu kelimenin ayıp olduğunu bilmiyor musun?” diye sorar.
Can Yücel de, “ Valla hakim bey, bizim köyde göte, göt denir, başka ne deseydim ki” diye cevap vermiş ve beraat etmiş.