Türkiye çok ama çok vahim bir süreçten geçiyor... Fırtınalı sularda pusulasını kaybetmiş bir gemi gibi bir o yana bir bu yana savrulup duruyor... Ehliyetsiz ve liyakatsız insanların elinde devlet çöküyor... Yargı çürümüş durumda... Hakim ve savcılar - hâlâ dürüst kalmaya çalışanları tenzih ederim - artık Saray'ın talimatları doğrultusunda hareket ediyor... Tutarlı, etkili ve saygın bir dış politikadan eser kalmadı... Önüne gelen kandırıyor ve aldatıyor... Ekonomide alarm zilleri çalıyor... Mehmet Şimşek bile gelinen durumun ciddiyetini, "Ya dış borç ya da vergi" diyerek itiraf etmek zorunda kaldı... Cezaevleri tıka basa doldu... Medyanın üzerine karabasan gibi çökülmüş durumda... Adalet, vicdan, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü çoktan rafa kalkmış durumda... Hükümet kanadında her kafadan ayrı bir ses çıkıyor... Ama onların ne söylediğinin hiçbir önemi yok... Son tahlilde neyin ne olacağına "Tek adam" karar veriyor... O söylüyor, hemen herkes hizaya giriyor... Yüzde yüz itaat ve biat... AKP ve hükümet, bürokrasi, yandaş medya "Tek adam"ın ağzının içine bakıyor... Herkes aklını, fikrini bir kişiye emanet etti... Hiçbir denge, fren yok... Bundan sonraki asıl tehlike şu: Türkiye dış şantajlara açık hâle geldi... Tek adamı kandırdığınızda tüm Türkiye'yi kandırmış oluyorsunuz... Ya da tek adam üzerinden Türkiye'ye istediğinizi yaptırtma imkanı ne yazık ki doğmuş durumda... Bunu engelleyecek güç ve denge unsuru kalmamış gibi... Dış güçler - herkes olabilir- tek adamın gizli kalmış bir yanlışını, açığını veya zaafını yakaladığı anda, bunu kullanarak şantaj yoluyla istediğini yaptırtmaya kalkarsa ne olacak? Bugünkü koşullarda bunun önüne kim geçebilir? 80 milyonluk bir ülkenin kaderinin bir kişiye teslim edilmesinin sonuçlarına bir de bu açıdan bakmak gerekiyor...