Futbolun dünyanın en çok takip edilen ve ilgi çeken spor dalı olmasının arkasında yatan en önemli faktörlerin başında hiç kuşkusuz sonucun belirsizliği gelir. Her an her sonucun olabileceği gerçeği, futbolu izlenmeye, takip edilmeye ve üzerinde uzun tartışmalar yapabilmeye olanaklı hale getirir. Hiçbir şeyin yerinde kalmadığı ve değişim ilkesinin dönüşümü kaçınılmaz kıldığı gerçeği, futbolu da fazlasıyla etkiliyor. Hatta bu etkinin boyutları var olan alanın giderek daha fazla sonuçların belli olduğu bir alan haline dönüşmesine yol açıyor. Bunun arka planında tabii ki çok büyük bir endüstriyel boyut yatıyor ve metalaşmanın artması sonrasında endüstriyel futbol olarak adlandırılan, medya olmadan varlığı giderek zora düşün bu iş kolunda artık her şey farklı bir çizgi içerisinde akıyor.
1980’ler futbolun televizyonla kurmuş olduğu bağlantının henüz endüstriyel bir temel üzerinde yükselmediği bir döneme işaret ediyordu. Burada özellikle İngiliz takımlarının gerek ülke içerisinde gerekse ülke dışında oynadığı karşılaşmalarda yaşanan olaylar sonrasında başlatılan uygulamalarla önce stadyumlarda değişikliğe gidildi. Ardından bugünkü Premier League’in uygulanmasına geçiş yapıldı. Bunlar ilk adımlardı ve beraberinde taraftarlık kültürü olmak üzere pek çok şeyin değişikliğe uğrayacağı süreçler yaşandı. 1993 itibariyle Şampiyonla Ligi uygulamaya sokularak futbol-televizyon birlikteliği bir üst aşamaya geçirildi.
Futbolun televizyon ve sponsorluklarla olan yeni birlikteliği sonrasında tüketim çarkının içerisinde çok daha fazla yer bulan bir spor dalı olarak pazarlanmasının ve dünyanın farklı bölgelerinden izleyici kitlelerinin oluşmasının da önü açıldı. Arada Bossman kararları ile birlikte futbolcuların serbest dolaşımı ve futbolun küreselleşmesi süreci de bu yeni yapının kökleşmesinde büyük katkılarda bulundu. Avrupa’nın beş büyük ligi(İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya ve Fransa) bir anda dünyanın en önde gelen futbolcularının ve teknik direktörlerinin boy gösterdiği yerler haline dönüştü. 1990’ların sonu ve 2000’li yılların başıyla birlikte küresel sermayenin futbol kulüplerini satın alması ile birlikte futbol alanında çok daha büyük paraların döndüğü bir sürecin başladığı gerçeğini de hatırlatmalıyım.
Şampiyonlar Ligi, Premier League, La Liga, Bundesliga, Serie A ve Ligue 1 ile birlikte hem naklen yayın gelirleri patladı hem de dünyanın her yerinden izleyicilerin bu ligleri takip etmesiyle birlikte müthiş bir kitleselleşmenin önü açılmış oldu. Bu yeni model sponsorlukların, reklam gelirlerinin ve markaların parlatılmasını getirirken, idol şarkıcılar gibi bu kez idol futbolcuların yapıp ettiklerinin popüler kültürün unsuru haline dönüştüğü bir süreç başladı. Yerel liglerin önemi ve izlenirlik oranları kadar başta Şampiyonlar Ligi olmak üzere Premier League ve La Liga karşılaşmaları da yakından takip edilen organizasyonlar olarak karşılık buldular. Arada UEFA’nın Avrupa Ligi ile yenilediği formatın da bu listeye dahil olduğunu belirtmeliyim.
Bu yeni model sonrasında maç izleme kültürümüz kadar takımlarla kurduğumuz bağlantı şeklimiz de değişikliğe uğradı. Bugün ülkemizdeki futbolseverlerin dahil olduğu kendi liglerinde tutulan takımın dışında bu farklı liglerdeki takımları takip eden ve onları destekleyen yeni bir taraftar tipolojisi ortaya çıktı. Futbolun neredeyse haftanın her gününe yayıldığı bu yeni dönemde Salı ve Çarşamba geceleri Şampiyonlar Ligi ile Çarşamba ve Perşembe geceleri UEFA Avrupa Liginin heyecanı futbolseverleri içine çeker oldu. Bu platformlarda dünyanın önde gelen futbolcularının maharetlerini seyredebilme olanağı bir anda yerel liglerin yarattığı etkinin önüne geçiverdi. Hatta belirli bir süre sonra izlenen karşılaşmalarla birlikte burada oynanan futbolsa bizdekiler nedir? Kıyaslamalarının yapılması da kaçınılmaz oldu.
Buraya kadar sürecin nasıl geldiğinden bahsettik, futbol kalitesi, futbolcu ve teknik direktörlük becerilerini öne çıkarttık buna karşın bu büyülü tablonun bir de karanlık yüzü bulunuyor. Böylesi büyük maliyetler sonrası para sahibi olan takımların yıllar içerisinde gerek kendi liglerinde gerekse de Şampiyonlar liginde daha başarılı olduğu bir tablo giderek daha kalıcı bir hale dönüştü. Bir başka ifadeyle aynı takımların kupaları kaldırma geleneğinin yaygınlaşması gibi bir durumu neredeyse her yıl yaşamak durumunda bırakıldık. Sonucun belirsizliği olarak nitelendirilen ve futbolun en özgül yanlarından bir tanesini oluşturan merak ve heyecanlı bekleyiş ortadan kaybolmaya başladı.
Kendi ligimizin, Şampiyonlar Liginin ve UEFA Avrupa Liginin yanı sıra Avrupa’nın beş büyük ligini ve beş farklı ligini daha şampiyon olan kulüpler yönünden incelediğimizde ortaya çıkan durum şöyle;
Tablo 1; Süper Lig, Şampiyonlar ve Avrupa Ligi Şampiyonlukları
LİGLER | SON 5 YILDA ŞAMPİYON OLAN TAKIMLAR | SON 10 YILDA ŞAMPİYON OLAN TAKIMLAR | |
Türkiye Süper Lig | Galatasaray-3 Beşiktaş- 2 | Galatasaray- 5 Beşiktaş- 2 Fenerbahçe- 2 Bursaspor -1 | |
Şampiyonlar Ligi | Real Madrid-4 Barcelona -1 | Real Madrid -4 Barcelona- 3 Bayern Münich- 1 Chelsea 1 Inter- 1 | |
UEFA Avrupa Ligi | Sevilla -2 Chelsea-1 Manchester United- 1 Atletico Madrid -1 | Sevilla -3 Atletico Madrid -3 Chelsea -2 Manchester United -1 Porto -1 |
Süper Lig ile başlayalım; Son on yıl içerisinde listeye 4 takım girmişken son 5 yılda bu 2 takıma düşüyor ve önce Galatasaray ardından iki sezon üst üste Beşiktaş ve tekrar iki sezon üst üste Galatasaray şampiyonluk ipini göğüslüyorlar. Tabloda şampiyonluk yaşamış olan Bursaspor kulübünün bu sezon küme düştüğünü de eklemeliyim. Şampiyonlar Liginde 1 Haziran Cumartesi gecesi bu sezonun şampiyonun Liverpool-Tothenham arasında oynanacak olan karşılaşma ile sahibini bulacağını belirttikten sonra son beş yıl içerisinde Real Madrid’in üst üste 3 kez olmak üzere kupayı 4 kez müzesine götürdüğünü görüyoruz. Bir kez de Barcelona bu başarıyı yakalamış. Son on sezonda ise tabloya giren takım sayısına üç farklı ligden takım ekleniyor; Almanya’dan Bayern Münich, İngiltere’den Chelsea ve İtalya’dan İnter birer kez bu başarıyı elde ediyorlar. Bu dönemde Barcelona’nın da 2 tane daha şampiyonluk kazanmıştır.
Avrupa Liginde ise son beş sezonda 3 kez İspanyol takımlarının 2 kez de İngiliz takımlarının kupayı kazanmışlardır. Bu kupanın on yıllık geçmişini incelediğimizde ise İspanyol takımlarının(Sevilla ve Atletico Madrid ile 3’er kez) 6 kez kupayı kazandıklarını, İngiliz takımlarının(Chelsea 2 ve Manchester United 1) 3 kez ve bir kez de Portekiz’in Porto takımının kupayı kaldırdığını görüyoruz.
Tablo 2. Avrupa’nın 5 Büyük Ligi Şampiyonlukları
Ligler | Son Beş Yılda Şampiyon Olan Takımlar | Son 10 Yılda Şampiyon Olan Takımlar |
Premier League-İngiltere | Manchester City-2 Chelsea-2 Leicester City-1 | Manchester City-4 Chelsea-3 Manchester United-2 Leicester City-1 |
La Liga-İspanya | Barcelona-4 Real Madrid-1 | Barcelona-7 Real Madrid-2 Atletico Madrid -1 |
Bundesliga Almanya | Bayern Münich-5 | Bayern Münich-8 Borussia Dortmund-2 |
Serie A İtalya | Juventus 5 | Juventus-8 Milan-1 Inter-1 |
Ligue 1-Fransa | Paris Saint Germain-4 Monaco-1 | Paris Saint Germain-6 Monaco-1 Monpellier-1 Lille-1 Olimpik Marsilya-1 |
Sadece Avrupa’nın değil tüm dünyada en çok izlenen lig olma özelliğine sahip bulunan İngiltere Premier League’nin son beş sezonunda Manchester United ve Chelsea’nin 2’er kez ve 1 kez de herkesi şaşırtan Leicester City’nin kupayı kaldırdığını görüyoruz. On yıllık periyot incelendiğinde ise Manchester City’nin şampiyonluk sayıları 4’e, Chelsea’nin 3’e çıkıyor araya 2 şampiyonlukla Manchester United da ekleniyor. İlginç olan husus Manchester City’nin 2008 yılında Abu Dhabi United Group tarafından satın alınması sonrasında lig tarihi içerisindeki altı şampiyonluğun dört tanesini bu dönemde elde etmiş olmasıdır.
Türkiye’den giden futbolcular nedeniyle hep ilgi çeken İspanya ligi La Liga’da ise son beş yıla damgasını vuran takım 4 şampiyonlukla Barcelona(son iki sezondur üst üste) bir kez de Real Madrid kupayı kaldırıyor. On sezon içerisinde ise Barcelona’nın 7, Real Madrid’in 2 ve Atletico Madrid’in 1 şampiyonluğu bulunuyor. Almanya’da futboldaki üstünlük çok daha belirgin Bayern Münich son beş sezondur üst üste olmak üzere on yıl içerisinde sekiz kez şampiyon olmuş buna karşın Borussia Dortmund’un 2 şampiyonluğu bulunuyor. Benzer bir durum İtalya için de geçerli Juventus da son beş sezondur üst üste olmak üzere on yıl içerisinde sekiz kez kupayı kaldırmış, arada birer kez Milan ve İnter takımları da şampiyonluğa ulaşmışlar.
Fransa ligi için de özellikle ilk beş yıl için benzer bir durum söz konusu Paris Saint Germain 4 kez(son iki sezondur üst üstü) ve Monaco ise 1 kez kupayı kaldırmış. Paris Saint Germain kulübünün 2012 yılında Katarlı yatırım şirketi Qatar Investment Authority tarafından satın alınmasından sonra kulüp tarihindeki sekiz şampiyonluktan altı tanesi kazanılmıştır. On yıllık periyotta ise araya Monpellier, Lille ve Olimpik Marsilya kulüplerinin de birer şampiyonluk ile girdiğini görüyoruz.
Tablo 3. Avrupa’daki 5 Farklı Ligdeki Şampiyonluklar
Ligler | Son 5 Yılda Şampiyon Olan Takımlar | Son 10 Yılda Şampiyon Olan Takımlar |
Primeira Liga-Portekiz | Benfica-4 Porto-1 | Benfica-6 Porto-4 |
Rusya Premier Ligi-Rusya | Zenit-2 CSKA Moskova-1 Spartak Moskova-1 Lokomotif Moskova -1 | Zenit-4 CSKA Moskova-3 Spartak Moskova-1 Lokomotif Moskova-1 Rubin Kazan-1 |
Pro League-Belçika | Brügge-2 Anderlecht-1 Genk-1 Gent - 1 | Anderlecht-5 Brügge-2 Genk-2 Gent-1 |
Super League-Yunanistan | Olimpiakos Pire-3 AEK-1 PAOK-1 | Olimpiakos Pire-7 AEK-1 PAOK-1 Panathinaikos-1 |
Eredivisie Ligi-Hollanda | PSV Eindhoven-3 Feyenord-1 Ajax-1 | Ajax-5 PSV Eindhoven-3 Feyenord-1 Twente-1 |
Tablo 3’te Avrupa’dan seçtiğim 5 farklı ligin yapısına bakmaya çalıştım. Portekiz liginde son üç yıl üst üste şampiyon olan Benfica takımının on yıllık periyot içerisinde altı şampiyonluğu bulunuyor. Porto’nun ise dört şampiyonlukla bu dönemdeki diğer takım olduğunu görüyoruz. Bir diğer dengesiz lig olarak Yunanistan’a bakabiliriz. Burada da Olimpiakos Pire takımının son üç sezon üst üste olmak üzere toplamda yedi şampiyonluğu bulunuyor. Arada AEK, PAOK ve Panathiniaikos takımları birer şampiyonlukla sıralanıyorlar. Rusya liginde Zenit-4 ve CSKA Moskova-3 şampiyonlukla diğer üç takımın(Spartak Moskova, Lokomotif Moskova ve Rubin Kazan) önüne geçiyorlar. Hollanda liginde son beş sezonda PSV Eindhoven’ın 3, Feyenord ve Ajax’ın birer şampiyonluğu bulunuyor. Buna karşın on yıllık periyotta Ajax 5 şampiyonlukla ilk sırada yer alıyor. Son ligimiz olan Belçika liginde son beş yıllık periyotta dört farklı takım Brügge 2 kez olmak üzere, Anderlecht, Genk ve Gent şampiyonluk kazanmışlar. On yıla baktığımızda ise Anderlecht takımının 5 şampiyonlukla tıpkı Hollanda ligindeki Ajax gibi önde olduğunu görüyoruz.
Tabloları yakından incelediğimizde on yıl içerisinde şampiyon olan takım sayılarının beş yıla bakıldığında azaldığı görülüyor. Almanya ve İtalya’da bir takım, İspanya ve Fransa’da 2 takım ancak bir tanesi dört kez olmak üzere şampiyonluk ipini göğüslüyorlar. İngiltere’de takım sayısı 3 ve son iki sezondur aynı takım üst üste şampiyon oluyor. Süper ligde Galatasaray’ın 3 ve Beşiktaş’ın 2 şampiyonluğu bulunuyor. Galatasaray da üst üste şampiyon oldu. Şampiyonlar Liginde Real Madrid üçü üst üste olmak üzere dört kez kupayı kaldırdı. Avrupa Liginde ise İspanyol takımlarının 3 ve İngiliz takımlarının 2 şampiyonluğu bulunuyor. Bu sezon hem Şampiyonlar liginde hem de Avrupa liginde finalde İngiliz takımlarının birbirleri ile oynayacaklarını(dün gece itibariyle Chelsea Avrupa ligini kazandı) da belirtmeliyiz.
Diğer 5 lig içerisinde Portekiz ve Yunanistan ligi dengesizlikleri fazlasıyla yansıtan bir görünüm arz ediyorlar. Rusya ve Belçika ligi son beş yıl içerisinde 4’er takımın şampiyonluğa ulaştığı bir şekli yansıtıyor. Hollanda liginde ise PSV üç kez olmak üzere, üç takımın şampiyon olduğunu görüyoruz. Görünen tablo futboldaki sonucun belirsizliği ilkesinin her geçen gün biraz daha fazla ortadan kaybolduğu doğrultusunda, bu durumun ilerleyen yıllarda futbol üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağını söyleyebiliriz. Belki de bu yüzden UEFA önümüzdeki dönem içerisinde gerek yerel ligleri gerekse de kendi büyük organizasyonlarını içine alacak düzenlemeler hususunda çaba gösteriyor. Olayın daha fazla para kazanma ve daha fazla ön plana çıkma yolunda ilerlediği gerçeğinin beraberinde futbolun keyfini kaçırdığını da belirtmeliyim.
Aradan geçen yıllara karşın özlem ve rahmetle anmayı sürdüreceğim sevgili ağabeyim Cem Can’a, Allahtan rahmet diliyorum. Kendisine bu ülkenin spor ve spor kültürünün oluşturulmasına verdiği katkılar için bir kez daha minnetlerimi sunuyorum. Nurlar içinde yatsın.