Ankara ile Şam arasında ilişkilerin yeniden tesisinin önünü açabileceği ileri sürülen görüşmelerin ne yöne evrileceği bir muamma halini almış durumda. Bir ara, TSK’ya bağlı birliklerin ülkenin kuzeyinden çekilmesi yönünde mutabakata varıldığı yönünde iddialar ortaya atılmış da olsa, şu ana kadar tarafların söylediklerinden ve söylemediklerinden yapabileceğimiz tek çıkarsama, Şam yönetiminin Ankara’nın Suriye’den asker çekmesinin önünü açabilecek bir taviz verecekmiş gibi yaptığı, Ankara yönetiminin de Suriye topraklarından asker çekecekmiş ve Şam ile normalleşecekmiş gibi yaptığı!
Yani taraflar başka şeyler hedeflerken, görüşmelerde “-mış gibi yapıyor,” diyebiliriz sanırım. Yoksa iki başkent normalleşmeye dünden daha yakın değiller.
Şam yönetimi Türk tarafına taviz verecekmiş gibi yaparken, aslında Kürtleri ürkütüp kendisiyle anlaşmaya zorlama yolu tutmuş görünüyor. Ankara’nın da bu görüşmelerdeki asıl hedefinin Washington’u, “bak Fırat’ın doğusunu içine alacak bir askeri operasyonuma ışık yakmaz isen, ben de Suriye’de bundan böyle Şam ve Moskova’nın planlarının bir parçası olma yoluna giderim ha!” şeklinde ürkütmek!
Zira iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi -Şam yönetimine karşı savaşan cihatçı yapılar dışında- en çok ABD’yi tedirgin ediyor. Washington, Ankara’nın Suriye konusunda şu ana kadar yaptığından farklı yeni bir yol tutturmamasından yana. Türk tarafının Suriye ile bakanlar düzeyine geçip vites yükseltmiş görünen temaslarından da epey rahatsız. ABD Senatosu’nun Dış İlişkiler Komitesi üyesi de olan Cumhuriyetçi Senatör James Risch, bu rahatsızlığını geçtiğimiz günlerde “tehdit” içerikli olarak da yorumlanabilecek şekilde, şöyle ifade etti:
“Ankara ile Şam arasında yürütülen son diplomatik görüşmeleri dikkatle takip etmemiz gerekiyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edilmesi Türkiye'nin güvenliğine pek katkı vermeyeceği gibi, Esad'ı Suriye halkına karşı işlediği korkunç suçlardan sorumlu tutmaya yönelik uluslararası çabaları da tehdit ediyor.”
Kısacası, Washington Ankara’ya, Şam ile anlaşman “güvenliğine katkı sağlamaz, ona göre!” diyor.
Ankara da Washington’a, “Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyonuma izin ver, Şam yönetimi ile normalleşip, Suriye’nin istikrarsızlaştırmasına da ‘yarayan’ politikaları sonlandırmayayım,” diyor.
Dolayısıyla, Suriye’nin kuzeyinde askeri çözüm dışında bir çözüm yolunun kuvvetlenmekte olduğunu gösterecek sağlam bir belirti ortada yok henüz.
Gerçi hatırlayanlar olacaktır, bu yönde bir sinyalin varlığı, T24 tarafından da 2022 yılının son gününde geçtiği haberlerde de aktarıldığı üzere, Şam merkezli El Vatan gazetesi’nce iddia edilmişti. 2006’dan bu yana yayın yapan El Vatan gazetesi, Suriye başkentindeki kaynaklarına dayanarak, Rusya, Türkiye ve Suriye savunma bakanlarının Moskova’da yaptıkları görüşmelerde, TSK’ya bağlı birliklerin ülkenin kuzeyinden çekilmesi yönünde mutabakata vardıklarını iddia etmişti. Görüşmelerde PKK’nın Türkiye ve Suriye için en büyük tehlikeyi oluşturduklarının altının çizildiği de vurgulanmıştı.
Adlarının açıklanmaması kaydıyla El Vatan’a konuşan kaynaklar, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun ev sahipliğinde Moskova'da düzenlenen ve Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Suriyeli mevkidaşı Orgeneral Ali Mahmud Abbas'ı 28 Aralık günü bir araya getiren üçlü toplantıda, Ankara'nın Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğunun teyidinin yanı sıra, M4 karayolunun açılmasına ilişkin 2020 yılında imzalanan anlaşmanın uygulamaya geçirilmesi konusunda da anlaştıklarını ileri sürmüştü.
Ankara ile Şam’ı bakanlık düzeyinde 11 yıl sonra ilk kez bir araya getiren görüşmelerde, taraflar arasında koordinasyonu artırmak için komisyonlar kurulacağı ve müteakip toplantılar yapılacağı da ileri sürülmüştü. El Vatan gazetesinin ileri sürdüğü hususlara ilişkin olarak ne Ankara’dan ne de Şam ile Moskova’dan bir teyit gelmişti.
Aslına bakılırsa, olan, meselenin komisyonlara havale edilip “farklı başkentler için ekilen tohumları bir nadasa yatıralım bakalım,” denmesiydi. Yoksa, zaten Ankara'nın Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğunun teyidinin yanı sıra, M4 karayolunun açılmasına ilişkin 2020 yılında imzalanan anlaşmanın uygulamaya geçirilmesi gibi konular görüşmelerde çığır açıcı nitelikte değildi.
Dolayısıyla, Ankara’nın gözü, yukarıda saiklerini açıklamaya çalıştığımız gibi, Şam’dan değil Washington’dan gelecek bir haberde.