D_Masthead_970x250
Dünyayı etkisi altına alan pandemi nedeniyle zirveyi gören lüks markaları arasındaki rekabet, moda dünyasındaki tüm dengeleri değiştirdi. Ünlü markalar, dünyadaki kısıtlı sayılabilecek sayıdaki zengin tüketici kitlesini cezbetmek için devamlı yenilik peşinde. Markaların en kıymetli hazinesi olan amblemler ise, "temcit pilavı" misali her sezon yeniden yorumlanarak sunuluyor

Bir markanın uzaktan bile tanınmasını sağlayan ve bedava reklam niteliği taşıyan logoları, marka kimliği açısından büyük önem taşıyor. Bir kesim tüketici ise, servet ödeyerek sahip olduğu ürünün göz doldurması ile tatmin olmuş oluyor. Bu hassasiyetin gücünü kavramış olan ünlü markalar, bazen görsel zorlamaya varan tasarımları ile bu rekabetten pay alma peşinde.

Tarihte ilk kez, Antik Yunan ve Roma'da kullanıldığı bilinen monogram olgusu, daha sonraları Avrupa'da aristokrasinin aile kimliğini belirten simgesel nitelik olarak kullanıldı. Mendil, eşarp ve benzeri aksesuarlarda kullanılan kısaltılmış isim tipografileri, daha sonraları yerini Kral'ın imzasına bırakmıştı.

Tipografik simgenin moda dünyasına yansıması ise ilk kez Fransız markası Louis Vuitton ile gerçekleşmişti. 1896 yılında George Vuitton'un, markanın kurucusu olan babası Louis'ye ithafen tasarladığı "LV" amblemi, dünyada en çabuk algılanan monogram haline geldi.

Louis Vuitton, ünlendiği bavul, çanta ve deri aksesuarlarından sonra hazır giyime de el atarak ürün yelpazesini genişletmişti.

Ünlü tasarımcıların yönettiği koleksiyonlarda, "'LV" logosu her daim geçer akçe olarak kabul edilip, şekilden şekle dönüştürülerek uygulanıyor. 2013 yılında artistik yönetmenlik koltuğuna oturtulan Nicolas Ghesquière, amblemi "Streetwear" (Sokak giyimi) olgusuna adapte ederek bir adım daha ileri gitmiş oldu.

Geçtiğimiz yüzyıl boyunca doğan lüks markaların birçoğu, monogram yaratma stratejisini uygulayarak tüketiciyi cezbetme yoluna gittiler. Ancak ambalelerin bağımlılık yaratma etkisi her zaman başarılı olamayabiliyor.

Pierre Balmain, Christian Dior, Burberry gibi isimler, bu konuda hedeflerine ulaşmış markalar olarak kabul ediliyor. Bu arada bir zamanlar dünyayı kasıp kavuran Pierre Cardin'in "P"sini ve Lacoste'un timsah simgesini unutmamak lazım.

Lüks dünyasının Louis Vuitton'dan sonra, amblemi dünyaca tanınan bir diğer ismi şüphesiz Chanel markasıdır.

Dünyanın en prestijli markalarından biri olan Chanel'in iç içe geçmiş "C:C" monogramı, 1925 yılında Coco tarafından bizzat tasarlanarak parfüm şişesinin etiketinde uygulandı.

"Şıklık, mükemmellik ve seçkincilik" kelimelerini slogan olarak kullanan ve şüphesiz modern kadının hayatında çok önemli bir rolü olan fenomen modacının ikonik ürün yelpazesi oldukça geniş.

Geçtiğimiz hafta, bu ikonik ürünlerden biri olan "11-12" çanta modeli, kısa metraj bir tanıtım filmi ile tekrar gündeme oturdu.

1955 yılında Coco tarafından tasarlanan, ancak 1980 yılında Karl Lagerfeld tarafından yeniden yorumlanarak bugünkü şeklini alan ikonik model, "Birçok neslin çantası" olarak da tanımlanamıyor. Dünyada en çok satan ürünlerden biri olma unvanına da sahip olan 11-12, Amerikalı yönetmen Sofia Coppola tarafından gerçekleştiren ve dijital platformda yayına giren tanıtım filmi, moda dünyasında olumlu yorumlar aldı.

Akademi ödüllü Amerikalı yönetmen, "Star Çanta" olarak nitelendirdiği 11-12'nin hikâyesini kurgularken, Coco Chanel'in hassasiyetinden yola çıkarak çekimler için Paris'i tercih ettiğini ifade etti.

Carole Bouquet, Anna Mouglalis, Zoé Adjani, Iman Perez gibi ünlü kadınların rol aldığı ve şehrin boş sokaklarının fon olarak kullanıldığı çekimlerde, çantanın geçirdiği evrimin, kronolojik kurgusu ilgi çekici.

Mutlu pazarlar.

İlgili İçerikler