Ahlak insanların iyiliği içindir.
Ahlakı sadece dinle temellendirenler en eski zamanlardan beri sorulan soruları sormalıdırlar.
Allah insanların bu dünyadaki iyiliğini istemez mi?
Allah günahkârları depremle mi cezalandırdı?
Günahsız bebeklerin depremde ölmesini Allah mı istedi?
İyi bir Yaradan'a inanıyorsanız, O'nun insanlara aklı ve iradelerini iyilik için verdiğine inanırsınız. Yaradan'a inanmıyorsanız da iyi olmak sizin elinizdedir. Aklınızı ve iradenizi sadece kendinizin değil başkalarının da iyiliğini de gözeterek kullanmak her durumda sizin elinizdedir. Buna Vicdan denir.
İslamiyetin parlak zamanlarında tartışılan Akıl ve Nakil ikilemi bu.
Kader, değiştirilmesi, önlenmesi insanlığın elinde olmayan olgulardır. İnsanın bilme ve eyleme yetisi ve iradesi nelere yetiyorsa onları bilmek ve yapmak insanın elindedir. Bilineni bilmezden gelmek, bilenlerin sözünü dinlememek, yapabileceğini yapmamak, tedbir almamak kader değildir. Gaflettir. Buna kader demek kötülüktür. Yolsuzluğu, sorumsuzluğu, cinayeti gizlemeye yarayan Dalalettir, yalandır. Kötülük yapmak, iyiliği engellemek Hıyanettir.
İnsanlar yaptıklarından ve yapabilecekken yapmadıklarından sorumludurlar.
Hepimizi yönetenler, iktidar sahipleri yaptıklarından ve yapabilecekken yapmadıklarından herkesten daha çok sorumludurlar.
Kuran'ın ve başka kutsal kitapların aktardığı kıssalar da firavunların kibir, hırs ve tamahına ve insanların gafletine karşı Yusuf Peygamberin, Nuh Peygamberin tedbirlerini anlatır. Bu mecazlar herhalde insanların bu dünyadaki iyiliği ile ilgilidir.
Laiklik de en esas anlamıyla dünya işlerinin dünya bilgisine, akla ve sağduyuya göre düzenlenmesidir. Sadece devlet işlerinin değil toplum içinde birlikte yaptığımız işlerin de.
Laiklik çok önemli şekilde din ve vicdan hürriyetinden ibaret değildir. Hele herkesin "dinini yaşaması, yaşam tarzı" gibi söylemlere hiç indirilemez. Biliyoruz ki bu söylemler içinde güçsüzlerin, kadınların, çocukların haklarının yenmesi de gizlenebiliyor. Bu söylemlerin içinde kadercilik var, kötülüğün mazereti ve örtülmesi var, adaletin öbür dünyaya havalesi var. Aklına, vicdanına sahip çıkan inançlı veya inançsız insanlar bunu görüyor.
Sadece son birkaç günde Diyanet (sonradan geri çektiği) evlatlıklarla evlenmek ve onları mirastan mahrum etmek fetvası verdi. Deprem yetimlerinin iyiliğine aykırı ve tabii Medeni Kanunun hükümlerine tamamen ters. Zaten fetva akıl yerine nakil değil mi?
Ve Anayasa'nın ayet-i kerime olmadığı söylendi. Yasalar dünya işlerine göre akılla yapılır (ve uygulanır) . Tefsir ve nakille değil.
Cumhuriyetin 100. yılında laiklikten demokrasiden geriye tavizlerle memleketin geldiği enkaz hâli üzerine sonunda depremin enkazı çöktü. Normal zamanlarda insanlar unutur; ahmaklığa, gizli-açık kötülüğe göz yumulur. Felaketle ortaya çıkan halkın sağduyusu, vicdanı, iyiliğin örgütlenmesi, laik ahlak gözümüzü açık tutmamız tek ümit ve mecburiyet.
* Ali Alpar, Bilim Akademisi üyesi, Sabancı Üniversitesi emeritus öğretim üyesi