Evet, kâbus bitti. Türkiye’nin üzerine çöken, hepimizin ruhunu karartan ve yüreğini dağlayan kapkara bulutlar dağıldı. 70 yıla yaklaşan demokratik hayatımız içinde çok şeyler görüp geçirmiş olsak da, “böylesini görmedik” dedirten bir iktidar ve onun başındaki zatın bizlere yaşattığı gerilim, ürperti, giderek dehşet süreci bir noktada tıkandı.
Her ne kadar korku filmlerini sevsek de, böylesini hiç sevememiştik. O tür filmler sinemada kalsın, siyasetin perdesine yansımasın lütfen!.. Bir daha asla...
Biraz sürpriz mi oldu? Kendi adıma, hayır. Halkların o ortak sağduyusuna, yok gibi görünse de tam zamanında ortaya çıkan ve bir ülkenin kaderini değiştirebilen sezgisine hep inanmışımdır. Buna elbette daha romantik bir bakış açısıyla, iyinin kötüye hep galip geleceğine inanç da denebilir. Ne yapalım, benim gibi onulmaz romantiklerin işte böyle naif inançları ve çocuksu saplantıları var.
Ama bu kez bu doğrulandı. Ve halk, o inanılmaz sezgisi ve hep unutulan aklıselimiyle, doğruyu seçti. Yoksa diyelim ki onca CHP seçmeninin sanki bir yerden komut almışçasına veya birbirleriyle temasa geçerek, oylarını HDP’ye aktarmalarını (Selahattin Demirtaş’ın çok kibar ve akıllıca deyişiyle ‘emanet vereceklerini”) nasıl kestirebilirdiniz?
CHP’nin kalesi olan yerlerden bile (İzmir ve tüm Ege’den Beşiktaş veya Kadıköy gibi kalabalık ilçeler.) “Kürtlerin partisi”ne böylesine önemli kaçışlar olabileceğini öngörebilir miydiniz? Yalnızca ‘Müslüman Kürtler’, Aleviler vb. etnik-dinsel gruplar değil, ‘beyaz Türkler’ de Demirtaş’ın izinden gittiler. Ve sanki tek elden yönetilircesine oluşan bu taktik, HDP’ye büyük çoğunluğu AKP’den devralınan 80 milletvekilliği getirdi.
Bu bir büyük değişimdir, bir demokrasi zaferidir. Kimileri tarafından küçük görülen halkın ve büyük seçmen kitlesinin yarattığı bir mucizedir. ‘Göbeğini kaşıyan adam’ ya da ‘bidon kafalı seçmen’ gibi söylemlerin kesin iflasıdır.
Geçerken bir not: Bu oylarla büyük başarı kazanan HDP Eş Başkanı Demirtaş bile o ‘emanet oylara’, dolayısıyla CHP seçmenine teşekkür ederken, hala sözümona Atatürkçü ve ilerici geçinen kimi çevrelerin CHP liderine sövmeleri ve “Kılıçdaroğlu, istifa” çığlıkları koparmaları nasıl bir çelişkidir Yarabbim!
Evet, artık olası ve ürpertici tek adam devri açılmadan kapanmıştır. Hele o tek adamın kimliği ve kişiliği böylesine açıkken, bu herkes için olabilecek en iyi haber ve en mutlu edici seçim sonucu olmuştur. Artık bunun üzerine gerçek Yeni Türkiye’yi kurmak, siyasetin asıl zor, ama büyük ve onur verici yeni görevi olacaktır.
Her şeyi ellerinde tutmak ve tüm kararları bizzat almak isteyen bir politikacının ağır baskısından ve birçok şeyi kişisel bir intikam duygusuyla çözme çabasından kurtulmak, çok şeyi değiştirecektir. Örneğin Kadir Topbaş olasılıkla mimarlığını ve İstanbul sevdasını yeniden hatırlayacak ve ona göre davranacaktır. Böylece Kanal-İstanbul veya Ataköy sahilinin doldurulup betona açılması gibi dehşet verici projeler unutulacak, Taksim yöresi AKM’nin onarımı ve Kışla projesinin tümüyle rafa kalkmasıyla nefes alacaktır.
Seçimden bile önce, Danıştay’ın AOÇ- Atatürk Orman Çiftliği’ne yapılmak istenen “milletvekilleri için düğün salonu ve eğlence merkezi” konulu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı projesini durdurması önemliydi. Şimdi artık AOÇ’den kalanın korunması mümkün olacaktır.
Zaten çevrecilikten başka herşey yapan bu bakanlığın bu ülkeyi seven ellere geçeceğine de şüphe yoktur. Daha birçok bakanlık gibi...Ve böylece artık ülkedeki büyük yağmanın durması ve kalanın kurtarılması yolu da açılabilecektir.
Artık “çözüm süreci” konusundaki kötü niyetini hemen belli edip “HDP artık bu sürecin sadece filmini çeker!” diyen o sevimsiz AKP’li bakanın ele verdiği sorumsuzluk, belki bu vazgeçilmez sürecin yeni ve olası koalisyonca çok daha ciddiyetle ele alınmasını getirecektir. Elbette milliyetçiliğin ana yurdu ve yuvası MHP’nin belli ölçüde ikna edilmesi koşuluyla...
Bahçeli’nin ağır milliyetçi kesime karşı boynu büküklüğünü anlıyoruz. Ama tüm seçim öncesi ve sırasındaki büyük olgunluğu ve devlet adamlığı tavrı, bunu mümkün kılabilir sanıyorum.
Artık mümkün olmayacak şeyler
Ve evet, artık çok şey değişecek. En azından AKP ya da RTE şunları yapamayacak:
Tek başına ülkeyi seçime götüremeyecek/ Meclis başkanını seçemeyecek/ Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, meclisteki tüm komisyonlar, araştırma kurulları, RTÜK, KİT’lerin denetimi gibi kurullarda çoğunluğu olmayacak/ Torba kanunlar yapamayacak/ Bakanlar hakkındaki yolsuzluk ve soruşturma fezlekelerini engelleyemeyecek, vs.
Bunlarsız demokrasi zaten olur muydu demeyin!... Pek ala oluyormuş. Ama nasıl olduğunu da gördük. Tam 13 yıldır!... Şimdiyse gerçek demokrasiyi kurma umudumuz var. Ne mutluluk!...
Not: Mehtap TV’de Esra Kavurmacı’nın benimle yaptığı uzun söyleşi, geçen Pazar (seçim sabahı) yayınlanmıştı. Bu programın bu akşam (Çarşamba) ayni kanalda saat 21.30’da tekrarlanacağını meraklılarına bildirmiş olayım.