SÜRPRİZ DAMATLAR (Qu'est-ce qu'on a fait au Bon Dieu?)
Yönetmen: Philippe de Chauveron Senaryo: P. de Chauveron, Guy Laurent Görüntü: Vincent Mathias Müzik: Marc Chouarain Oyuncular: Christian Clavier, Chantal Aubry, Ary Abittan, Medi Sadoun, Frederic Chau, Noom Diawara, Frederique Bel, Julia piaton, Emilie Caen, Elodie Fontan/ Fransız filmi, 2014
Popüler Fransız komedileri iyi olduğunda gerçekten iyi oluyor! Ve aramızdaki kültür farklılıklarına rağmen, insanı güldürürken düşündürmeyi de başarıyor.
İşte pek tanımadığımız bir yazar-yönetmenin filmi. Ülkesinde çok beğenilip büyük iş yapmaya doğru giden bir komedi. Ve temel özelliği tek bir sözcükte toplanabilir: bu bir etnik güldürü.
Nasıl olmasın ki... Banliyödeki geniş bahçeli evlerinde sakin bir emeklilik yaşamı geçiren Claude ve Marie Verneuil çiftinin tam dört kızları vardır. Hepsi yetişkin, güzel ve becerikli. Ve kızlar birbiri ardına evlenmeye başlar. İlki İsabelle, Cezayirli müslüman Raşid’le, sonra Odile Yahudi David’le, ardından Segolene Çinli Chao ile evlenir.
Hepsi farklı ırk ve inançlardan üç damat. Ve evlilik törenlerinden başlayarak ‘Noel buluşmalarına’ dek hep bu farklılığın getirdiği sürtüşmeler.
Ailenin son umudu dördüncü kızları Laure’dadır. Onun bir hıristiyanla evleneceğini öğrenince, çok mutlu olurlar. Charles gerçekten de İsa’nın dinindendir. Ama bir kusuru vardır: zencidir!...O Afrikalı hıristiyanlardan biri. Ve babası da kendi alanında alabildiğine ırkçı ve beyaz düşmanı olan... Böylece Fransız ailenin tipik ve kibar bir Fransız damat düşü gerçekleşmez!..
Filmi bir komedi başyapıtı gibi görmek mümkün değil. Ama bence çağımızın en büyük sorunlarından ve insanoğlunun en büyük günahlarından olan ırkçılık konusuna öylesine fiskeler, hatta yumruklar vuruyor ki...
Ait oldukları üst burjuva sınıfının kültürüne karşın, o tipik Fransız ırkçılığını atamayan ana-babanın bu türlü-çeşili damatlarla ilişkileri gayet alaycı. Müslümanından katoliğine, budistinden musevisine hepsine ayni hoşgörü yoksunluğuyla yaklaşıyorlar.
Ama öbürleri de farklı değil!...Herbirinin diğerleri için önyargıları var. Ve ortalık, her ırka iliştirilen o alaycı, giderek küçümseyici laflarla dolup taşıyor.
Arada gerçekten hoş espriler var. Örneğin, Çinli damadı da yanına alıp ‘biyokimik koşer’ yapımına başlamayı kuran Yahudi damat, Fransa’daki 150 bin Musevi’nin bunu ‘rantabl’ kılamayacağını anlayınca... Ve buna karşılık, yine Fransa’daki altı milyon Müslümanın varlığını öğrenince... İşi ‘helal gıda’ ticaretine dönüştürmeyi kabul ediyor. Dine boş ver, maksat cepler (ya da ayakkabı kutuları) dolsun!..
Deneyimli ya da genç tüm oyuncuların uygun kompozisyonlar çizdiği, yüzeyselliğinin altında ciddi bir ırkçılık eleştirisi taşıyan bir filmle hoşça vakit geçirmek için birebir...