Evet, evet oyları kazandı. Ama bunun bir Pirüs zaferi olduğu çok açık değil mi? Ve hayırcılar “galip sayılır bu yolda mağlup” sözünü etmeyi hak etmiyorlar mı?Oya Baydar’ın dünkü yazısında dediği gibi “HAYIR kazandı, şimdi yarınlara bakalım!” demek de mümkün... Siz sanıyor musunuz ki bu kıl payı galibiyet, kazananları mutlu etmiştir? Şimdi tüm o saraylardaki öfkeyi, siniri, önüne geleni azarlama ve suçlu arama gayretlerini hayal bile edemiyorum. Daha doğrusu çok iyi ediyorum!.
Çünkü devletin hertürlü aracını ve örtülü ödenekten büyük paraları kullanma çabasına, bunca baskıya, tehdide, her an heryerde, her meydanda, her kanalda ve her mecrada karşımızda olup bizi adeta ulusal bir beyin yıkama ya da uyuşturma deneyimine uğratmalarına rağmen...
Ve tüm ülkeyi dolaşıp, en büyük kalabalıkları toplayıp, her kürsüye çıktıktan ve ayni şeyleri ayni ses tonlarıyla yüzlerce kez tekrarladıktan sonra...Olacak bu muydu? Sadece % 51. Ki o da Yüksek Seçim Kurulu marifetiyle herzamandan daha çok tartışmalı oya dayanan ve belki yargı yoluyla değişebilecek bir sonuç...
Değişmese de ne olur? Türkiye’nin en büyük üç kentinde, İstanbul, Ankara ve İzmir’de HAYIR’ın baskın çıkması. Trakya’nın, Ege’nin ve Akdeniz’in silme HAYIR oyu vermesi çok önemli değil mi?
Birzamanlar AKP’ye yakın duran Adana, Antalya, Ardahan Artvin, Balıkesir, Bilecik, Çanakkale, Denizli, Eskişehir, Hatay, Mersin, Manisa, Uşak, Yalova, Zonguldak gibi yerlerde HAYIR galibiyeti şaşırtıcı değil mi?
Bunlara zaten CHP’nin kalesi olan Aydın, Edirne, Kırklareli, Muğla, Tekirdağ da eklenebilir. Ya da HAYIR’ın yine şaşırtıcı bir sürpriz yaptığı Ağrı, Diyabakır, Hakkari, Mardin, Siirt, Tunceli, Batman, Van. Şırnak veya Iğdır da dahil edilebilir.
En ilginci şudur: tüm bu kentlerin önemli bir bölümü ülkenin en dinamik, en hızlı gelişen, en üretken illeridir. Marmara, Ege veya Akdeniz’in tümüyle HAYIR cephesine oy vermesi doğal sayılmalıdır: bunlar deniz aracılığıyla Avrupa’ya, giderek dünyaya en çok açılmış, kültürel hayatını çok iyi geliştirmiş, küresel uygarlığa en çok yaklaşan yörelerimizdir.
Bölgecilik yapmıyorum, hiç de yapmam. Karış karış gezip bildiğim Anadolu’nun her yöresi güzeldir, kutsaldır, herşeye layıktır. Ama çoğu zaman ona layık olduğu şeyler sunulmamıştır. Kıyı kentleriyse bunu çoğu zaman neredeyse kendi bilekleriyle ve güçleriyle, söke söke almışlardır.
Bu manzara içinde kabaca % 50 ne yazar? Bu tablonun eninde sonunda daha da çağdaşlaşacağına ve ülkemizin bütünüyle huzurun, demokrasinin ve aklın egemen olduğu bir düzene geçeceğine hiç kuşku yoktur. Bu sadece bir zaman sorunudur.
Yine de akla gelmiyor değil... Bu hükümet ve bu yöneticiler yine bildiklerini aynen okumaya, ayni zihniyetle ayni söylemleri bize sunmaya devam edecekler mi? Arı politikayı siyaset yazarlarına bırakarak, şehircilik ve çevre sorunlarından örnekler vermek isiyorum.
Örneğin kendisine tümüyle HAYIR demiş bir Trakya karşısında, yönetim Kanal-İstanbul denen ‘çılgın proje’yi uygulayacak mı? Üçüncü havaalanıyla birleşerek yörenin tüm doğasının canına okuyacak, Marmara’yı alaibildiğine kirletecek ve son ormanları da yok edecek bu rant projesini? Hangi yüzle yapacak bunu?
Yine merak ediyorum: ‘mimar başkan’ Kadir Topbaş, Kabataş’tan karşıya Boğaz’ı suyun altından geçecek bir yaya tüneli yapma projesinden vazgeçmemişken, şimdi de Haliç’i yeraltından geçecek bir tünel yapacak, bu da onun ‘hayatının projesi’ olacakmış...
Topbaş toprağın/suyun altına kafayı fazla takmış. Allah korusun!...Yeryüzünde yapacak iş mi kalmadı? Boğaz’ı vapurla, gemiyle, arabalı vapurla veya köprülerden geçmek varken, kim suyun altına inip geçmek ister?
Haliç ise başka birşey. O sualtı geçidi yapılınca, Unkapanı köprüsü tamamen yok edilecekmiş. Oysa bilenler bilir: Şişhane’den o köprüye ister araçla, ister yürüyerek gelin. Birden karşınıza çıkan Haliç ve solda bütün ihtişamıyle beliren Süleymaniye. Ve ardında, uzakta gözüken tüm tarihi yarımada, Topkapı vs.
Birzamanlar yaptığım turizm rehberliğinde yabancıları etkileyen en güzel şeylerden birinin bu köprüye geliş ve geçiş olduğunu öğrenmiştim. Şimdi, bu kenti bilmem kaç yıldır yöneten ‘mimar’ başkan, o köprüyü tümüyle yıkıyor ve insanı Haliç’in dibine sokuyor. Allah layığınızı versin!...
Bu kent kent yönetimini, üstelik yanınıza MHP’yi de alarak yapılan referandumda kaybettiniz. Bundan böyle harika projelerinizi kendinize saklayın. Ve ranta değil, gerçek İstanbul sevgisine yakışan işler yapın lütfen...
Elbette Ankara’da eksantrik Melih Gökçek’in o tuhaf kulelerden veya parkları (Kuğulu Göl misali) bölmekten vazgeçmesi de beklenmeli.
İzmir ise ‘hemşerisi’ Binali Yıldırım’ı böylesine üzmenin bedelini, onun bol keseden verdiği sözleri ve bulunduğu vaatleri unutarak ödeyecek. Ne şanslısınız, İzmirliler!...