İtalya'nın Sardegna (Sardinya) adasının sahilindeyiz... Az ileride aralarında Shakira ve Abramovich'inkilerin de olduğu yatlar koy boyunca dizilmiş. Askeri formlusu, üç katlısı, beş katlısı, transatlantik tiplisi...
Cıvıldayan İtalyanlar arasında siyasi atmosferden uzak bir hafta geçirmek için şezlonglara yayılacaktık ki bir grup Senegalli yerel kıyafetleri ile arz-ı endam ettiler. Rengarenk örtüler satıyorlardı, 20 Euro'ya inanılmaz güzellikte örtüler. Az geçmedi, onları Nepalli oyuncakçılar izledi. Derken Pakistanlılar geldiler, kaşmir atkı satıyorlardı sıcak havaya rağmen. Etnik kimliğini anlayamadığım yaşlı bir adam “Ooo Bella” ritminde şarkı nakaratı gibi bir şeyler söyleyerek egzotik bir meyve satmaya çalışıyordu...
Onlar kadar gürültücü olmayan satıcılar da vardı. Ortadoğulu bir genç kız plajın tam ortasına yerleştirdiği tahta bir arabada sergilediği elbiseleri giyinip kumsal boyunca geziniyordu. Yani, plaj defilesi yapıyordu... “Elbiseler İspanyol malı” dedi ama benim gördüklerimin çoğu Hint işi gibiydi.
Dünyanın en yerel ülkelerinden birinde böyle çok uluslu bir göçmen defilesi beklemiyordum tabii ki. Siyahilerle 80'lerde tanışmaya başlayan bir toplumdan bahsediyoruz... Şaşkınlığımı fark etmiş olan Yann geldi, Çinli bir masöz. “Yarım saati 20 Euro'ya sakinleştirici masaj yapayım mı” diye... Karısı ile birlikte bu plajı mesken tutmuşlar. Kışın Roma'ya taşınıyorlarmış, 24 yaşındaki kızları La Sapienza Üniversitesi'nde hukuk okuyormuş. Şimdi, ailenin geri kalanını ziyaret etmek için Çin'deymiş...
Ama esas sürprizi, bu göçmen ordusunun benim Türk olduğumu anlamaları üzerine yaşadım. Çinli karı-koca hariç hemen hepsi gelip 'Erdogan' diyerek siyasi bir muhabbete girdiler. Türkiye üzerine çok şey biliyorlardı, ama darbe bilgileri eksikti. Askeri tarafın da İslami kimlikte olduğunu ısrarla kabul etmiyor, bunun Türk ordusunun 'bir kalkışması' olduğundan söz ederek, gözaltına alınan askerlere kötü davranılması ve işkence görmüş hâlleri ile sergilenmelerinin kabul edilemez olduğunu vurguluyorlardı. Türk basını için söylediklerini tahmin edersiniz, o konuya girmeyeyim bile... O kadar ki, içlerinden en entelektüel olanı sırtımı sıvazlayıp “Fena hazırlanmamışsın” dediğinde “Gazeteciyim” demeyi aklımdan bile geçirmedim.
Plajdaki bu göçmen isyanı doğal olarak birçok İtalyan'ın da 'resmi görüşü' ve İtalyan kanallarının tek ses olarak Gülen hareketinden hemen hiç bahsetmeyip Türkiye'de var olan azıcık demokrasinin de 'darbe' bahanesi ile rafa kaldırıldığı tonlamasında yayın yapmalarından kaynaklanıyor. Dahası, bu yayınlar Türkiye analisti gazetecilerle destekleniyor, İtalyan devlet kanalı Rai1'de izlediğim bir programda doğrudan Türk basını hedef alınarak olan bitene sessiz kalmakla suçlandı. Sanıkların 'suçlu' ilan edilmelerine de tepkiler fazlaydı.
Plaj ahalisine gelirsek, şezlong komşularım ağırlıklı olarak orta-üst sınıf İtalyanlardı. İnanılmaz fitlikte vücutları, küçücük bikinileri ile güzel kadınlar ve erkeklerdi. Çoğu satıcılarla arkadaş olmuştu, birbirlerinin çocuklarının adlarını bile biliyordu. Güneşleniyor, denize giriyorlardı ama bütün bunları eski bir ezberin parçası gibi yapıyorlardı. Yoksa, kimsede neşe kalmamıştı ve konuşmalar şu minval üzerinden yürüyordu:
- “Roma'ya gitmemek gerek, IŞİD bütün başkentlere bomba attı. Sırada Roma var diyorlar...”
- “Havaalanlarının önünden bile geçmemek gerek.”
- “Kader deyip kabulleneceğiz artık.”
- “Hayır, istedikleri tam da bu! Yaşam şeklimizden vazgeçmemiz. Eski yaşamlarımıza geri dönmeliyiz. Ben Fas'a gidecektim, vazgeçtim. Aslında doğru olan gitmekti...”
- “Çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir dünya kalmadı...”
Gerçekten de kendi gezegenini mahveden bir türüz ama buna tepki bile aynı repliklerle geliyor. İnsanın en etkin gücü hayal gücü, milyonlarca insan aynı uydurma hikâyelere inanınca, aynı düşünce ve davranışı sergiliyor. Bu, milyonlarca yıldır böyle ama artık böyle olmayacak. 21. yüzyıldan başlayarak zihin ve bedenler değişecek, bütün göstergeler bu yönde...
Bunları düşünerek, seyahatimin politika ile kirletilmesini sineye çekiyorum.
Sadede gelirsek, yaşadıklarımızı da yaşayacaklarımızı da anlatamayacağız çünkü RTE nefreti Batı'nın duygu ve düşüncelerine tümüyle egemen olmuş.
AKP’li gözükme pahasına çok gayret ettim ama olmadı. FETÖ'yü anlatamadan döndüm!