Ordunun en tepesi bugüne kadar defalarca yapıldığı gibi gerçeği örtbas etmek yerine açığa çıkarmayı yeğledi...
Gecenin bu saatinden (23.55) sonra yeni bir gelişme olmaz. Sabahı bekleyeceğiz. Ama yazı sabahı beklemez. Mecburen yazılacak.Yazılacak da nasıl yazılacak?Gözünüzden kaçmamıştır “Ne yazılacak” diye sorulmadı. Cevap belli. Genelkurmay açıklamasından başka bir konu yazılamaz. Yazılırsa insafsız okur “Sade suya tirit yazıyorsun” diye fırça atar.İyi de gel, yaz bakalım...Elde olan Genelkurmay’ın altı maddelik açıklamasından ibaret. Kelimeleri titizlikle seçilmiş ama yine de kupkuru, takır tukur bir açıklama: “...ıslak imzalı aslının mevcudiyeti iddialarını doğrulayabilecek bazı delillerin elde edilmesi nedeniyle...”Geçen yılın Haziran ayından bu yana enine boyuna, sağına, soluna, yanına, kenarına, kıyısına kadar tartıştığımız şu ünlü “İrtica ile Mücadele Planı”nı psikolojik savaş yürütmekle görevli Seferberlik Tetkik Dairesi'nin personeli Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı, en azından hazırlayanlardan biri olup, son şeklini verdiği ve altına da imzasını bastığı hemen hemen kesinleşti.Bunu nasıl karşılamalıyız?İnsani bir tepki mümkün. Olayın ilk patladığı günlerde yazılan “Tırmık”lara eleştiri kılıfında küfür cümlecikleri yerleştiren kimi okurlara (okur?) “Eee, şimdi ne diyeceksiniz” diye sorup yürek serinletmek mümkün.Ama hayır. Ustalarım bana böyle öğretmedi.Keza “Bu palavralar, Fetullahçıların TSK’yı karalamak için uydurduğu senaryolardır, siz de buna alet oluyorsunuz” diye aklınca bizi (T24’ü) eleştiren kimi okurlara “Haydi bakalım, bir abdest tazeleyin hele” diye seslenip laf sokuşturmak da mümkün.Ama hayır. Ustalarımız bize böyle öğretmedi.Dahası ve daha kolayı, “Hani kağıt parçasıydı. Meğer o kağıt parçası ıslakmış. Keh keh, kıh kıh...” diye Genelkurmay Başkanıyla dalga geçmek de mümkün. Hatta onun “Biz bu kağıt parçasının birileri tarafından TSK’yı yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendirmekteyiz” dediğini hatırlatıp “Komutan, komutan! Bak TSK’yı yıpratmak için kağıt parçası hazırlayan meğer içinizden biriymiş” demek de mümkün.Tamam o günlerde lafla da olsa itilen kakılan bizcileyin gazeteciler için insani tepkilerdir bunlar ve haklılık payı taşıyabilir.Korkarım böyle yapacak kimi meslektaşlarımız da çıkacak.Ama ne işe yarayacak bu?Gelin gerçeği, yalnız gerçeği sevmeyi, önemsemeyi ve sadece gerçeğe sarılmayı hep birlikte başaralım.Sevinelim.Ordunun en tepesi bugüne kadar defalarca yapıldığı gibi gerçeği örtbas etmek yerine açığa çıkarmayı yeğledi. Buna sevinmeyeceğiz de neye sevineceğiz kuzum? Gerçeği kabul eden, yanlışta ısrar etmeyen bir Genelkurmay yıpranmış mı olur, itibar mı kazanır?Sevinelim.Farklı düşünen ve bu farkın altını pek kalın çizerek gösteren Taraf gazetesi başta olmak üzere bu iğrenç psikolojik savaş operasyonuna karşı çıkan gazetecilere ağız dolusu sövüp sayanlar, duraksamadan “CIA ajanı” filan deyip öfke kusanlar yanıldı. Medya gerçeği açığa çıkarma ve bunun halkın önüne serme görevini yerine getirmiş oldu.Sevinelim.Siyasal islamla, yani dini, siyasette bir manivela olarak kullanmak isteyen uğursuz ideoloji ile öyle psikolojik savaş teknikleri ile mücadele edilmez. Edilmeye kalkılırsa, sonunda o ideolojinin ekmeğine yağ sürülmüş olur. Onun yerine sabırlı, uzun erimli ve bıkıp usanmak bilmeyen bir siyasal ve idelolojik çalışmaya girişmek gerekir. Bu gerçek bir kez daha kanıtlandı. Sevinilmez mi ?* * *İkinci Dünya Savaşı sırasında Mussolini İtalyasında faşizme direnen Partizanlar, derme çatma bir uçakla Torino kenti üstünden geçip aşağıya binlerce avuç içi büyüklüğünde bildiri attılar. Üstünde tek bir cümle vardı. “Gerçek her zaman antifaşisttir!” yazıyordu...Kimilerine göre parlak ama mantığı tartışmalı bir cümle.Bence değil.Evet, Gerçek her zaman antifaşisttir!..