D_Masthead_970x250

Bir çok cami arasında binamaz

Önce genç okurlar için kısa bir açıklama: Binamaz (halk ağzında: Beynamaz) namaz kılmayan demek.
Önce genç okurlar için kısa bir açıklama: Binamaz (halk ağzında: Beynamaz) namaz kılmayan demek. “İki cami arasında beynamaz” diye bir deyim de var. Galiba “O camiye mi gitsem, bu camiye mi gitsem” derken namaz kılamayanlar için söylenir... Artık Tırmık’a devam edebiliriz... Dün sabah bir Alman TV gazetecisiyle buluştum. Türkiye üstüne bir dosya haber hazırlıyor ve benim yüksek (!) fikirlerimden yararlanmak istemiş. Meslektaştır, kırılmaz, gün olur benim de ona işim düşer hesabı sabahın köründe kalkıp, minibüs, otobüs, vapur, finiküler (acep doğru mu yazdım?), tabanvay aktarmalarıyla ülkemizin seçkin entellektüeller semti Cihangir’de, seçkinlerin de seçkinlerinin buluştuğu Firuzağa Kahvesinde bir masaya çöktüm. Çevre bende turistik bir gezideymişim duygularına ebelik ediyor; aynı çevre ise bana “Kim bu herif be? Gözüm ısırıyor ama çıkaramadım. Buralı değil. Öyleyse burada ne arıyor” gözüyle baktı (gibi geldi bana). Neyse bir kaç tanıdık çıktı da “Finlandiya’da bir zenci” muamelesi görmekten büyük ölçüde kurtuldum. Alman meslektaş sordu: - Türkiye’de AB’ye mutlaka girmek isteyenler hangi kesim ? Lafı uzatmaktansa etraftakilerin tümünü sarmalayan bir kol işareti yapıp ekledim: - Burda gördüklerinin hepsi ? Adam devam etti: - Peki Hükümet yaniAKP ? - Galiba o da... Gözlerimin içine biraz da dalga geçen bir gülücükle baktı: - Emin misiniz ? Duraladım. Siz olsanız duralamaz mıydınız ? AKP sahiden AB üyesi bir Türkiye istiyor mu? İsteyenleri varsa, zinhar istemeyenleri yok mu ? Ben susunca hınzır Alman cevabını almış olmalı ki başka konuya sıçradı: - AKP, Ermenistan sınırını açmayı sahiden istiyor mu ? Lafı uzatmamak için “He” diyeceğim ama masanın üstünde açık duran gazetede Tayyip Erdoğan’ın “Karabağ çözülmeden kapı açılmaz” dediği fırından yeni çıkma demeci nal gibi harflerle bana bakıyor. Yine sustum. O yine cevabı almış olsa gerek “ahret soruları”na devam etti: - Kürt sorununu sahiden çözme niyeti var mı ?.. IMF ile sözleşme imzalayacak mı, imzalamayacak mı ?.. O bir dinci parti mi, yoksa ?.. * * * Herifin sorduğu soruları tek tek ele alırsam uzun uzun cevap verebilirim. Ama böyle toptan sordu ve ortaya -farkında olmadan- bir fotoğraf, bir AKP tablosu çıkardı. Gavur meslektaş notlarını derledi, teşekkür etti, içtiğimiz kahve ve sodaların parasını “Alman usulü” ödedi, gitti. Bense bana da bazı sonuçlar getiren bu sohbeti düşünmeye kaldım. Birinci sonuç: Namazında niyazında olmaları gereken AKP mollaları şu günlerde iki değil bir çok cami arasında binamaz durumdalar. İkinci sonuç: Yurttaş yapısı demokrasi ile “Kitap” yapısı şeriat arasında sıkışıp kalmaya Allah hiç bir kulunu mahkum etmesin. Amin... * * * AKP’nin lider kadrosu ilkelerle, felsefi, sosyal, ekonomik temelleri olan bir programla değil, günübirlik politikanın estirdiği rüzgarlara uygun olarak hareket ediyor. Çizdikleri zikzaklar bunun yeterli kanıtı. Onlarda “demokrat” bir cevher bulmaya çalışan gönüllü destekçilerini sık sık düş kırıklığına uğratmaları da bundan. AKP ilkelerle değil ince yada kalın siyasal çıkar hesapları ile hükümet etmenin kaçınılmaz sancılarını ve çıkmazlarını yaşıyor. Sanırım buna siyasal dilde “pragmatizm” deniyor. Pragmatizmi bu bağlamda “fırsatçılık, faydacılık” diye çevirmek yanlış olmasa gerek. Olup bitene, yapılıp edilmesi, çözülmesi gerekenlere “Bundan bana ve partiye nasıl bir siyasal çıkar sağlarım” hesabıyla yaklaştınız mı zikzak çizmeniz, dün söylediğini bugün reddetmek zorunda kalmanız, hatta bazan (mesela NATO Genel Sekreteri seçiminde olduğu gibi) tükürdüğünüzü yalamanız kaçınılmaz olur. * * * Yerim doldu. Bugün burada keselim ama yarın – belki öbür gün de- AKP’nin kravatlı mollalarının çıkmazlarını, açmazlarını irdelemeye devam edelim... Bugünkü Tırmık’ın özü özeti ise yazının başlığında duruyor zaten...

İlgili İçerikler