Dün İstanbul'da binlerce avukat polis barikatlarını aşarak bir miting yapmadılar.
Dün İstanbul'da Çağlayan Adliyesi diye anılan AVM benzeri binanın önündeki kocaman alanda binlerce avukatın bir araya gelip miting yaptıkları "iddia edildi". Ama bu uydurma bir haberdi; meslek argosu ile söylersek bir "asparagas"tı.
Nitekim binlerce avukatın "Savunma susmadı, susmayacak" diye yeri göğü inlettikleri iddiası da asparagastı…
Dün İstanbul'da İstanbul Baro'sunun Başkanı Mehmet Durakoğlu "Biz avukatız, biz biat etmeyiz, eğilmeyiz" diye kükremedi, AKP Reisi'ne ve iktidarına meydan filan okumadı…
Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) Başkanı ikbal kapısını AKP iktidarında gördüğü ve dümeni o yöne kırdığı için mitingde binlerce avukat tarafından bir kez daha istifaya çağrılmadı.
Çünkü dün İstanbul'da binlerce avukat polis engellerini aşarak bir miting yapmadılar…
Eğer öyle bir miting olsaydı görevleri, varlık nedenleri ülkede ve dünyada olup biteni halka aktarmak olan medya (basılı gazeteler ve televizyonlar) 2020 yılı haziran sonu Türkiye'sinde bu kadar önemli ve kesinlikle sonuçları olacak bir olayı okurlarına ve seyircilerine duyururlardı.
Duyurmadılarsa öyle bir olay olmadığındandır…
Miting olduğu "iddia edilen" saatte TV ekranlarında zapladım zıpladım. Halk TV ve Tele 1 dışında hiçbir TV kanalı bırakın canlı yayını, alt yazıyla bile bir miting haberine yer vermediler.
Demek ki bir miting olmadı. Olsaydı ortalıkta gazeteyim, haber kanalıyım diye dolanan o "özel bir sektör" mutlaka ve mutlaka okurlarına, seyircilerine duyururdu…
Binlerce avukatın Çağlayan Adliye Sarayı'nın önündeki kocaman alanda bir miting düzenlediği "iddia edilen" dakikalarda ana akım medya denen "akıp giden ve tel tel dökülen" medyanın bir zamanlar amirali olan "ceride"nin internet ekranına baktım.
Açılış ekranında meslek dilinde "flash manşet" dediğimiz, günün, o saate kadarki ülke ve dünya olayları arasında en öne çıkarılması gereken, en yüksek haber değeri taşıyanlar yer alır.
Amiral kayığında bu manşetler 15 tanedir.
Mitingin sona erdiği "iddia edilen" dakikalarda 15 Flash Manşet'in birincisi günler önce kaybolmuş, dün de cesedi bulunmuş dünya sevimlisi bir kız çocuğuyla ilgiliydi.
"Demek günün en önemli olayı buymuş" deyip öteki "manşetler"e geçtim.
* Yeni Zelanda'da 2006 yılında inşa edilmiş ve "vahşi batı" görünümü verilmiş dev kasaba 7,5 milyon dolardan satışa sunulmuş…
* Cumhurbaşkanı Erdoğan torununu ziyaret etmiş…
* İngiliz kraliyet ailesinin zıppır gelini Meghan Markle gebe olduğunu uluorta açıkladığı için kocası çok utanmış…
* Ufuk Bayraktar diye ünlü bir oyuncu varmış. Onun eşi herkesi şoke eden bir açıklama yapmış, "Kendi yatağımda aldatıldım" demiş.
* ABD'de bir seri katil, savcıyla anlaşmış, bazı cinayetleri kabul etmiş.
* Bir kadın öğrencinin ölümüne yol açan kamyon şoförü dört yıla mahkûm olmuş…
* Ünlü futbolcu Arda Barcelona'dan…
Hayır, manşetlerin devamını okumadım. Başka "amiral" adayı gazetelerin internet sayfalarına da bakmadım.
Midem bulandı ve utandım. Çok utandım. Meslek adına utandım.
Bir kere daha "Anneme gazeteci olduğumu söylemeyin…" diye başlayan o ironik ama çok acıtan cümleyi hatırladım…
Bu günlerde ben bu cümleyi neden bu kadar çok ve sık hatırlar oldum?