Meclis -nedense ve ne akla hizmetse- 45 gün tatil yaptıktan sonra açıldı. Yasalaşmayı bekleyen bir dizi kanun tasarısı var. Hemen her konuda AKP Reisi ve danışmanları karar veriyorlar ama bazı konuların lanet olası Anayasa yüzünden Meclis’ten geçip yasalaşması gerekiyor; genelgeyle yönetmelikle KHK ile "şahsımın buyruğu" ile olamıyor. Meclis bunları bir an önce görüşecek, yasalaştıracak ve bu kez de yaz tatiline girecek.
Pek çoğunu yapılması gerekli diyerek devletin sahibi Devlet Bahçeli’nin açıkladığı, bazılarını AKP içinden sızdırılan çok kilit yasa tasarıları bekliyor.
Başta barolar olmak üzere meslek odalarının muhalefet yapmayacak, yürütmeyi durdurma talebiyle yargıya filan başvurmayacak, HSK gibi, BBDK gibi, YÖK gibi, RTÜK gibi uysal, ne istenirse ceket ilikleyip "Baş üstüne" diyen kurumlara dönüştürülmesini sağlayacak yasa değişikliği hazırlıkları tamamlandı; tek eksik Meclis’in onayı yani yasalaşması.
Keza belediyelerin (dilerseniz "AKP ve MHP’li olmayan belediyelerin" diye de okuyabilirsiniz yetkilerini alabildiğine daraltmaya; gelir kaynaklarını tümüyle Ankara’nın (dilerseniz "Saray’ın" diye de okuyabilirsiniz) yetkisine ve insafına bırakmaya yönelik yasa değişiklikleri de hazır. Sadece Meclis’in onayıyla yasalaşması bekleniyor.
Daha birkaç önemli kalem var ve bunlar da yasalaşınca AKP’ye ve boyu küçük, gücü büyük ortağına düğün bayram; demokrasiye ise yandı gülüm keten helva…
Bu kadarını biliyorduk. AKP ve MHP milletvekilleri de bu kadarını biliyorlardı. Sonra Meclis Başkanlık divanına Cumhurbaşkanlığı'ndan yollanan üç fezleke geldi. İkisi HDP (Leyla Güven ve Musa Farisoğulları), bir CHP’li (Enis Berberoğlu) hakkında kesinleşmiş hapis hükümlerine ilişkin bu üç fezleke Meclis Genel Kurulu önünde okundu ve üç milletvekilinin vekillikleri düştü.
Hukuku yasa maddelerinden ibaret sayarsanız olan biten tümüyle hukuka uygun. Sadece o üç fezleke neden iki yıldır Tayyip Erdoğan’ın kasasımda bekliyordu ve neden önceki gün birden bire siyaset pazarına sürüldü sorusunun cevabı bilinmiyor.
AKP ve MHP milletvekilleri de bilmiyordu. Bilse bilse siyasal İslam ile Türk ırkçı-milliyetçiliğinin nikahından doğan "milliyetçi İslam"ın iki elebaşısı biliyordu.
Önceki gün Meclis’te üç milletvekillik bir "budama" yapıldı.
Bildiğimiz kadarıyla Meclis’teki halen 62 (yok, ikisi gitti 60) HDP milletvekili için 600’e (yazıyla: altı yüze) yakın dokunulmazlıklarının kaldırılması talebi içeren dosya var. Keza 139 (yok, biri gitti 138) milletvekili için de yüzlerce benzer dosya var.
Önümüzdeki günlerde ise Suriye’de, Libya’da ve Türkiye’de AKP – MHP ortaklığı çok önemli ve sonuçları büyük çalkantılara yol açacak adımlara hazırlanıyorlar. Bu adımları atarken ve attıktan sonra karşılarına dikilecek olanları susturmanın, etkisiz hale getirmenin yollarını aradıkları besbelli…
Acaba önceki gün atılan adım, 60 HDP milletvekilinin tümünü, CHP’de de önde gelen, AKP’nin yetenek yoksulu sözcülerinin lâfının üstüne lâf koyamadıkları, hak ihlallerinin, yolsuzlukların, hırsızlıkların, üstüne giden bazı milletvekillerini "Meclis dışı" kılacak bir uğursuz planın ön adımı mı?
Bu bir evham sorusu değil. Her tek adam dikensiz bir gül bahçesi yaratmak ister. Adı ister Trump olsun, ister Putin, ister Orban, ister Bolsonaro, ister…