D_Masthead_970x250
Haber hemen her TV kanalında, her kağıt gazetede yer aldı. Diyarbakır’daki 5. ve 6. Ağır Ceza Mahkemeleri BDP’nin seçilmiş milletvekilleri Selma Irmak (Şırnak), Faysal Sarıyıldız (Şırnak), Gülser Yıldırım (Mardin),İbrahim Ayhan (Urfa) ve seçilmiş bağımsız milletvekili Kemal Aktaş’ın (Van) tahliye taleplerini reddetti…

Haber hemen her TV kanalında, her kağıt gazetede yer aldı. Diyarbakır’daki 5. ve 6. Ağır Ceza Mahkemeleri BDP’nin seçilmiş milletvekilleri Selma Irmak (Şırnak), Faysal Sarıyıldız (Şırnak), Gülser Yıldırım (Mardin),İbrahim Ayhan (Urfa) ve seçilmiş bağımsız milletvekili Kemal Aktaş’ın (Van) tahliye taleplerini reddetti

Aferin…

Devlet yargı elele, milli cephede!..

*    *    *

Filmi biraz geri saralım…

Ekim ayı ortalarında AKP sözcüsü, lafları kadar gafları ile de ünlü Hüseyin Çelik, Barzani yönetiminin sesi olarak kabul edilen, Kuzey Irak’taki Rudaw televizyonuna konuştu.

Sözleri Türkiye medyasına “PKK silah bırakmadan KCK'lıları serbest bırakmayız” diye yansıtıldı.

Yanlış bir yansıtmaydı. AKP sözcüsü öyle demedi. Rudaw TV kaynaklarından aktarıyorum:

“…Şimdilik PKK ve KCK'lilerin serbest bırakılması mümkün değildir. PKK silahı bırakırsa biz de bu konuyu konuşuruz."

Yanlış aktarılanla, doğrusunu aktardığım arasında ne kadar büyüüüüük bir fark var, herhalde fark ettiniz.

Hüseyin Çelik, “PKK silah bırakmadıkça biz de KCK tutuklularının serbest kalmasını sağlayacak yasal düzenlemeleri yapmayız” demek istemiş. Bizim kötü kalpli, fesat ruhlu medyamız bu sözleri yanlış (yanlış?) yansıtmış.

Sonuç ne?

Cevap kısa: PKK silah bırakmadı, KCK tutukluları da serbest bırakılmadı.

Bu bir devlet politikası. Dizginlerini AKP’nin elinde tuttuğu devletin politikası…

Devlet dediğin ne? Yürütmesiyle  (AKP Hükümeti),  yasaması ile (TBMM) ve yargısı ile bir bütün.

Dün yürütme organının sözcüsü böyle diyordu, bugün de yargı organının mahkemeleri (Diyarbakır’ın 5. ve 6. Ağır Ceza Mahkemeleri) böyle diyor.

Yani rahat olalım. “Devlette devamlılık esastır” ilkesi eksiksiz yürüyor…

Peki bu durumda her fırsatta gözümüzün içine sokarak, kulağımızın zarını patlatarak “Milli irade esastır” diyen büyük Türk büyüğü Tayyip Erdoğan’ın söyledikleri ofsayda düşmüyor mu?

Evet, düşüyor. Milli iradenin “Benim temsilcim ol” diyerek seçtiği beş milletvekili, Balbay gibi Türk olmadıkları, yani Kürt oldukları için tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıyorlar.

Milli irade çiğnenmiş mi oldu? Abartmayın. Biraz çiğnendi. Bu bir “güzellik kusuru”ndan ibarettir. Aslolan devlette devamlılıktır…

Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında ilkokul öğrencilerinin bile anlayabileceği bir açıklıkla seçilmiş milletvekillerinin (sadece Balbay’ın değil)  3 yılı aşan tutukluluk durumlarının bir hak ihlali olarak tanımlanması çok da önemli değildir.

Hukukun değil devletin yargıçları için esas alınacak olan adalet değil yasalardır. Hani şu TBMM’de değiştirilebilen, eskiyen,çağın gerisine düşen, olağanüstü hal koşullarında çıkarılmış, kaldırılması ihmal edilmiş yasalar…

O yüzden beş Kürt milletvekili için tek tek Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılması, Anayasa Mahkemesi, Balbay için verdiği kararı yinelerse ancak o zaman dikkate alınacak yasalar varken, yargı erkinin temel görevi olan “adaleti tecelli ettirme” de ne oluyormuş?

Hukuk fakültelerinin birinci sınıflarında “Hukuk başlangıcı” ya da “Hukuk felsefesi” derslerinde öğretilen, yargıçların yasalara değil adalete öncelik tanımaları gereğini vurgulayan ilke mi dediniz?

O hukukun özüne bağlı yargıçlar için geçerlidir, devletin yargıçlarını bağlamaz…

İlgili İçerikler