Eeee n’oldu; üç dört gün süren o çalkantı bitti mi? Olay, asparagas haber yapmaktan ciddi haber yapmayı unutmuş o yüzden de maskara olan iki gazetecinin üfürüğüydü, Saray’a gitmiş bir CHP’li filan yoktu. Bu artık belli oldu ve çalkantı duruldu ve "olay" bitti öyle mi?
Yalan haber ilk patladığında bunun acemice ve budalaca bir numara olduğundan çok az kişinin kuşkusu oldu. Kendi adıma beni öfkelendiren mesleğe sürülen bu ahlaksız lekeydi.
Ama olup biten salt bir mesleki sorun değil. Okka altına atılmak istenen Muharrem İnce’nin "Genel merkezde bir çete var ve bu işi onlar yaptı" vurgusu hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor. Bu az buz laf değil, yokmuş, söylenmemiş, olmamış gibi davranılamaz. Muharrem İnce de az buz siyasetçi değil; CHP’nin cumhurbaşkanı adayı oydu.
Haberi ilk üfüren kişi olduğu anlaşılan ve -nedense- gazeteci olduğu söylenen zatın sözleri de hâlâ kulaklarımızda. "Derimi yüzseler adını vermem" gibi firaklı laflar edip ardından pişkinliğin doruklarına çıkıp "Sözlerimin arkasındayım" diye kostaklanmıştı. Şimdi ise pişkinliği daha da ileriye taşıdı; susuyor. Dut yemiş bülbül gibi değil, sanki o çalkantılı günlerin fitilini başkası ateşlemiş gibi susuyor.
Bitmedi. Bu kadar yakıcı suçlamalar yöneltilen CHP Genel Merkezi de susuyor. Muharrem İnce’ye "Gel bakalım buraya Muharrem İnce. Parti yönetiminde çete var dedin, kanıtlarını bir dök bakalım ortaya" dendi de biz mi duymadık?
Muharrem İnce söyleyeceklerini TV ekranında uzun uzun anlattıktan sonra "Şimdi birkaç gün konuşmayacağım" demişti. Birkaç gün neredeyse birkaç hafta olacak. O da susuyor…
Oysa CHP’de örgüt tabanı (seçmen tabanı değil, örgüt tabanı) susmuyor.
* * *
CHP’de Kurultay süreci başladı, mahalle kongreleri neredeyse tamamlanacak. "Benim delegelerimle senin delegelerin birlikte hareket etsin, başka delegeler araya sızmasın" pazarlıkları tam gaz gidiyor.
Kıyı şeridindeki 6 büyükşehir belediyesini kazandıktan, hele İstanbul’da tekrarlatılan belediye seçimindeki övünülesi farkın ardından gözleri parlayarak "Başka bir CHP mümkünmüş işte" diyen örgüt tabanında "Galiba değilmiş" cümleciği şimdilik fısıltı tonunda da olsa dillenmeye başladı bile.
Bu fısıltılar CHP Genel Merkezi'ndekilerin kulağına kadar ulaşıyor mu bilemem. Görünüşe göre ulaşmıyor. Ulaşıyorsa bile umursanmıyor.
Örgüt tabanı (hâlâ 1930’lar Türkiye’sinde yaşayan ve öyle bir CHP özleyenler hariç) yerel seçimlerdeki seçim başarısının daha üst basamaklara taşınabileceğini ve AKP iktidarının seçimle alaşağı edilebileceğini gördü. Ama o başarının nasıl mümkün olduğunu da gördü.
Sizce CHP yönetim kademesi de gördü mü?
Barış Pınarı Harekâtı gibi aldatıcı bir adın arkasına gizlenmeye çalışılan bir askeri operasyona "içleri yana yana evet" demenin ülkede ve Ortadoğu’da barışı değil çatışmayı kabartacağını görmüş bir yönetimden söz edilebilir mi?
Kayyım operasyonlarına caydırıcı bir açıklık ve cesaretle karşı çıkmak yerine utangaç bir demeç muhalefeti ile yetinen CHP yönetiminin yerel seçim başarısından dersler çıkardığı, buna uygun siyasal yörüngeler çizdiği söylenebilir mi?
* * *
Ülkenin tepesine çökmüş bir siyasal güç var. Devletin bütün olanaklarını yaşamın her alanında kendi sapkın çizgisi doğrultusunda pervasızca kullanıyor. Bu siyasal güce alışılagelmiş yöntemlerle, çürümüş parti yapılarını koruyarak karşı çıkabilmek artık mümkün değil.
Bu hem CHP, hem HDP için geçerli.
HDP bir başka yazının konusu olsun. Bu yazı bağlamında bu kadarını söylemekle yetinelim.
Ancak şimdiden söyleyelim: Çok temel bir silkenmeyi başaramayan, tabanlarındaki değişimin farkında olmayan ya da önemsemeyen siyasal partiler yarınlara kalmayacak. Kalsalar bile yaşayan ölüler olarak kalacaklar.
Yazık…