Sofya – Akçakoca – Ankara
İki yazı önce “Abbas yolcu” demiştim. Meğer “Hızlı Abbas yolcu” demeliymişim. Üç buçuk günlük Bulgaristan gezisinden döndüm; ayağımın tozuyla, neredeyse soluklanamadan Akçakoca yolunu tuttum. Cemaatin Abant Toplantısı’nı izliyorum. Siz bu yazıyı okurken HDP Kongresi’ni izlemek üzere sabahın köründe Ankara yolunu tutmuş olacağım…
Bu meslekte gençlik yıllarımda bile bu kadar hızlı değildim.
Aferin bana…
* * *
Bulgaristan gezisi için “Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat” diyenlere kestirmeden cevap:
“Koşuşturmaktan pek bir şey göremedim. İşimi bitirdim ve döndüm. Dolayısıyla yediğimin içtiğimin yanı sıra gördüklerim de bana kalacak…”
Şimdi tutup ille de gezi izlenimi yazacağım diye, “Varna’yı seller götürmüş, Filibe’de ve Sofya’da da sağanak yağmur vardı ve taksi bulmak mümkün değildi” diye laf gevelemenin anlamı olmasa gerek…
En iyisi, konuştuğum yayıncı, gazeteci, çevirmenlerin ve bindiğim beş taksinin beş şoförünün ağız birliği etmişcesine ve bazen sormadan “İktidarda mafya var” dediklerini ve AB’ye tam üye olmuş da aslında olamamış Bulgaristan’da Komünist Partisi iktidarı yıkıldıktan sonra demokrasinin değil, kamu mülklerini mafya yöntemleri ile yağmalamış siyaset esnafının iş başına geldiğini; derin bir kitlesel yoksulluk ile bir avuç utanmayı unutmuş görgüsüz zenginin iki günlük bir gezide bile kolayca gözlemlenebildiğini not edip geçeyim…
* * *
Abant Platformu, kimi katılarak, kimini katılanlardan dinleyerek izlediğim 16 yıllık bir etkinlik. Cemaatin (kendilerinin tercih ettiği adlandırmayla “Hizmet Hareketi”nin) çoğunluğu akademisyen, yazar, çizer, gazeteci tayfası, çeşitli siyasal çizgi ve disiplinlerden aydınlarla buluştuğu bu toplantılarda sık sık ilginç ve önemli oturumlar olurdu.
Nitekim bu defa da, özellikle hem YSGP’de siyaset yapan, hem akademisyenliği yürüten Ahmet Atıl Aşıcı’nın “Demokratik ve çevreye duyarlı bir kalkınma mümkün mü” sorusuna cevap aradığı –ve verdiği- çok kapsamlı bir bildiri dinledik. Keza Anayasa hukukunda ülkenin en saygın hukukçularından Profesör Ergun Özbudun, siyaset bilimci profesör Ersin Kalaycıoğlu ve profesör Levent Köker’in bildiri sunup tartıştıkları “Sistem tartışmaları ve kuvvetler ayrılığı” konulu oturum gerçekten de pek değerli ve bencileyin cahiller için pek bilgilendirici idi.
Ama bu yılki Abant Platformu toplantısını izlemek için apar topar Akçakoca’ya koşturmamın nedeni bunlar değildi.
Abant Platformu bu kez 17 Aralık’tan sonra AKP tepeleri ile cemaat arasında patlayan sert çekişme sürüp giderken düzenlenen ilk toplantı. Kimlerin katıldığını, kimlerin çaktırmadan ya da çaktırarak yan çizdiğini merak ediyordum.
“Kimler vardı”dan çok “kimler yoktu” bence daha önemli ve anlamlı.
Elbette AKP kanadından kimseler yoktu. Daha önce Meclis Başkanı’nın açış konuşması yaptığı, toplantının düzenlendiği Bolu ilinin valisinin ön sıralara kurulduğu, Bolu emniyetinin biraz da gövde gösterisi önlemler aldığı, AKP milletvekili, hatta bakanlarının onur konuğu olduklarını ve bundan da pek mutlu göründüklerini hatırlayınca bu defaki “boykot”un çapı daha iyi anlaşılıyor. Artık Tayyip Erdoğan korkusu mu bilemem ama, AKP hiç fire vermeden cemaatin en önemli etkinliğini boykot etti.
AKP’li olmayan, mütedeyyin de olmadıkları bilinen kimi namlı kalem erbabı ile önceki Abant toplantılarının demirbaşları sayılan namlı akademisyenlerden de epey, hem de epey “epey” bir kesimi yoktu.
Medya?..
Cemaat medyası (Zaman gazetesi, Samanyolu TV, Mehtap TV) neredeyse tam takım hazır bulundu. Doğan grubu da DHA ile temsil edildi.
Başka ?
Valla var idilerse bile ben göremedim. Hele havuz medyasından bırakın namlı köşe yazarlarını, galiba haberciler bile gelmemişlerdi. Ekmek parası için oralarda çalışan ama haberciliklerine kefil olabileceğim genç meslektaşlarım da herhalde “yollanmamışlardı.”
Bu durumda Hakan Aksay, Murat Sabuncu, Murat Aksoy ve ikinci gün onlara katılabilen beni de sayarsanız T24 tam dört gazeteci ile oradaydı ve aramızda “Ulan, yoksa biz de paralel yapı mı olduk” diye kıkırdaştık…
16 yıllık Abant Platformu’nun bu son toplantısından son bir not daha:
Adı üstünde bu toplantılar Abant’ta yapılırdı. Bu kez Akçakoca’da yapıldı. Çünkü toplantılara adını veren Abant’taki her zamanki otel yer ayrılmasına, söz kesilmesine rağmen son anda caymış.
İstanbul’da Wow Hotel de su koyvermiş ve sonunda toplantı TUSKON çevresinden bir işadamının Akçakoca’daki Sky Tower oteline kaydırılmış… Anlaşılan “İnlerine gireceğiz” sözünün yanı sıra “İn bile verdirtmeyeceğiz” denmiş. Gelecek yıl Abant toplantısı –mesela- Şebinkarahisar’ın Anayurt otelinin altındaki kahvehanede toplanırsa şaşırmayacağım…
* * *
Bu sabah (pazar), hem de sabahın köründe Akçakoca’dan Ankara’ya direksiyon sallayacağım. HDP’nin Türkiye solunda pek çok tartışmayı besleyen ve besleyecek olan genel kurulunu Murat Sabuncu ile birlikte izleyeceğiz.
Yani Abbas yine yolcu…