Geçtiğimiz cuma günü Kanada’nın başkenti Ottawa’da gerçekleştirilen, sistematik ırkçılığın ve polis şiddetinin protesto edildiği gösteride ilginç bir an yaşandı.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau göstericilerle birlikte diz çökerek, bir ilke imza attı. Eylem sırasında konuşmadı, birkaç kez konuşmacıları alkışladı ve kafasıyla onları onayladı.
Amerika Başkanı Donald Trump protestoculara plastik mermi ve biber gazı sıkarken, Trudeau’nun protestoya sade bir vatandaş gibi katılarak diz çökmesi tüm dünyada ses getirdi.
Akabinde Twitter’da binlerce kişi kendisinin gençlik yıllarında birden çok partide siyahi kılığına girdiğini hatırlattı ve kendisini samimiyetsizlikle suçladı. Hatırlarsınız, bu fotoğraflar ortaya çıktıktan sonra Trudeau geçtiğimiz ekim ayında yapılan federal seçimleri neredeyse kaybediyordu. Seçimi kaybetmese de parlamentoda çoğunluk hükümeti kurmayı başaramadı ve büyük ölçüde koltuk kaybetti.
Siyahi kılığa girmesi bir yana, Kanada topraklarının ilk sahiplerine, yani yerlilere yıllardır yapılan ırkçılığa her zaman karşı olduğunu süslü cümlelerle belirtirken, bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmaması da elbette gündeme geldi. Çok değil daha geçtiğimiz yıl, British Columbia eyaletinin yerli halka ait Wet’suwet’en bölgesinden 190 km’lik Petrol Boru Hattı geçirmek istediği için çok büyük protestolarla karşılaşmış ve bunlara cevaben, "İdeal bir durum olmayabilir ama Kanada bir hukuk ülkesidir" demişti. Bu protestolar Covid - 19 zamanına kadar devam etti. Şubat ayında polis, topraklarını koruyan halka silah doğrulttu. Konu yerlilere geldiğinde Kanada’nın pek de hukuk ülkesi olmadığı, haksız tutuklamalarla karşılaştıkları, polis gözetiminde şiddet gördükleri maalesef bilinen ama pek de konuşulmayan gerçekler.
Öte yandan Trudeau’nun diz çökmesini alkışlayanlar da oldu. Kanadalı olmakla gurur duyduklarını belirtenler, kendisini desteklemeseler ve samimiyetine inanmasalar bile bu hareketin önemini vurgulayanlar oldu.
Trudeau’nun diz çöktüğü günün birkaç gün öncesine gidelim. Basın toplantısında kendisine Amerikan başkanının kendi halkına karşı uyguladığı şiddet hakkında ne düşündüğü sorulduğunda tam 20 saniye sessiz kalmış, nihayet konuşmaya başladığında, Trump konusunda herhangi bir yorum yapmaktan kaçınmış, Amerika’daki olayları korku ve endişe ile takip ettiğini belirtip, konuyu Kanada’daki ırkçılığa çevirmiş; "Kanadalılar olarak önce kendimize bakmamız lazım. Ülkemizde siyahi ve farklı ırklardan insanlar her gün ayrımcılığa maruz kalıyor. Kanada’da sistemli bir ayrımcılık vardır. Bunu çoğumuz görmüyoruz ama bu her gün yaşanan bir gerçek. Bunu sadece hükümet olarak değil tüm Kanadalılar olarak görmeliyiz. Onları dinlemeliyiz, bilgilenmeliyiz ve aksiyona geçmeliyiz" demişti.
Trump hakkında tek bir söz söylememesinin nedeni muhtemelen ihracatın yüzde 70’inden fazlasının Amerika’ya gerçeklemesi ve tabii ki Kanada’nın da tarihinde kendi halkının üstüne silah doğrulttuğu olaylar olması.
Dünya liderleri arasında diktatörlüğün tehlikeli bir moda haline geldiği günümüzde, Trudeau kamuoyu önünde prens gibi gözüküyor olabilir. Özellikle bu diktatörlerin yönettiği ülkelerden Kanada’ya göçmen olarak gelenlerin gözünde... Kendi liderleri akıl almaz haksızlıklar yaparken, çalarken çırparken, kendi vatandaşlarına hakaret edip, şiddet uygularken, adalet onlar için işlemezken, yatıp kalkıp Trudeau gibi bir liderin varlığına şükretmek gerekir değil mi?
Değil! Çünkü ırkçılığın, ayrımcılığın, kendi halkına zulmetmenin azı çoğu olmaz. Hiçbir şey yapmamak ve seyirci kalmak da suçtur. "Göreceli olarak daha az ırkçı!" diye bir tanım yoktur.
Sosyal medyada yaptığım "Trudeau’yu samimi buluyor musunuz?" anketi neredeyse başa baş sonuçlandı. Trudeau’yu samimi bulanlar daha ziyade Türkiye’de yaşayanlar, Avrupa’daki göçmen Türkiyeliler, Kanada’ya yeni göçenler; bulmayanlar ise genellikle Kanadalılar ve uzun süredir Kuzey Amerika’da yaşayan Türkiyeliler.
Trudeau’nun samimiyetine inanmayanların ikna olabilmesi için sanıyorum en önce Kanada topraklarının binlerce yıllık sahipleri olan yerlilere hak ettikleri saygının ve itibarın gösterilmesi lazım. Bölgelere yerli halkın konuştuğu dilde isimler vererek, British Columbia eyaletinin her yerine Kızılderili totemleri dikerek ve bunları turistik amaçla kullanarak olmuyor bu! Devir süslü sözlerin devri değil, devir aksiyon devri! Gerçek bir değişim için, Trudeau’nun samimiyetine ve söylediklerini uygulayacağına inanmak istiyoruz.