Türk ve dünya basınının manşetlerinde olası bir Rusya - Ukrayna savaşı var.
Bu haberlerden bunalıp, farklı haberlere bakmak isteyenler dün BBC'de Türklerin ülkelerine "hindi" değil, Türkiye denmesini istediklerine dair bir haber okudular.
Tabii Türklerin deyip genellememek lazım. Şu anda toplumun en önemli meselesinin bu olduğunu sanmıyorum. Büyük bir çoğunluk ev ve işyerindeki yangınla meşgul.
Toplumdan kopup kendi komplekslerine mahkûm olmuş bir zihniyetin gereksiz, yersiz hezeyanlarıyla karşı karşıyayız.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm memurları, yurt dışı ile yaptıkları yabancı dildeki tüm resmi yazışmalarda ve temaslarda Türkiye kelimesini kullanmaya başladılar. Yurt dışındaki temsilciliklere talimat üzerine talimat yağıyor. Aman ha "her yerde Türkiye" kullanacaksınız diye.
Sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bakanlıkta AKP komiseri olarak görülen Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Türk dış politikasının bu en önemli meselesini canıgönülden sahiplenmiş görünüyor.
Ben de daha önce yazmıştım. BBC'nin haberinde de belirtilmiş. Yakında Birleşmiş Milletler'e resmen başvuru yapılacak.
Kafamda evirip çeviriyorum. Başvuruda ne denir; konu nasıl gündeme getirilebilir diye.
Aklıma gelen senaryo şöyle:
…Sayın BM Genel Sekreteri
- Buyurun? Başımda bin türlü iş var, malumunuz ABD - Rusya savaşı çıkmasın diye mesai harcıyorum?
…Bir maruzatımız olacaktı.
- Sadece bir mi? Rusya-Ukrayna krizi, Türkiye- Ermenistan yakınlaşması, Türk - Yunan sınırında göç trajedisi, Afganistan'da sefalet krizi, Suriye'de bitmek bilmeyen sivil savaş, Bosna - Hersek'te tansiyonun düşürülmesi için oynayabileceğiniz rol? Sizin gibi bir ülkeyle konuşulacak konu çok. Hangi birini konuşacaktık?
...İsim ve cinsiyet değişikliği talebimiz var.
- Ney?
…Şöyle ifade edeyim. Şimdi dünya beşten büyüktür
- Anladık, yine mi aynı nakarat.
…Biz de büyüklük kavramları önemlidir. Şöyle ki, İletişim Başkanlığı büyüktür, Dışişleri Bakanlığı.
- Yani
…Yani emir büyük yerden. Zaten Sayın Bakan'ın görevden alınacağına dair dedikodular ayyuka çıkmış.
-E e
…Ülkemizin itibarını yurt dışında arttırmak için somut bir şey yapamıyoruz. Ve fakat halkımız uluslararası alanda başarıdan başarıya koşma beklentisi içinde.
Bu bağlamda; ülkemize İngilizce Hindi anlamına gelen Turkey denmesinin,
1) ülkemizin küresel ve bölgesel alanda oynadığı rolle bağdaşmadığı, (Aslan, kaplan denseydi bir derece)
2) Adriatikten Çin seddine her 30 kilometrede bir Türkçe konuşan birine denk gelinmesi gerçekliğinden hareketle, İngilizce ve Fransızcanın diplomatik dil üstünlüğüne karşı başlattığımız başkaldırı üzere, ülkemizin bundan böyle Türkiye olarak anılması…
- Bazı dillerde ü harfi yok; bunu düşündünüz mü? Nasıl yazılacak? Turkiye mi Türkiye mi?
…Turkiye değil, Türkiye olmasında ısrarcıyız. Üzerindeki iki noktanın ağırlığı nedeniyle Ü, U'dan büyüktür. Dış politikamızın temel ilkesi de ayrıca dünyada sesi çıkmayanların sesi olmak, bu meyanda, alfabedeki sessiz harflerin sesli harfler üzerindeki üstünlüğüne son vermek, sesli harflerin de sesi olmak istiyoruz.
- Cinsiyet değişikliği kel alaka.
Şimdi pek çok dilde Türkiye için dişi ekleri kullanılıyor. La Turquie, La Turquia. Rusça da da öyle. Türkiye'mizin dişi olarak tanımlanması, milli değerlerimizle örtüşmüyor.
Şimdi diyeceksiniz, yazdıkça saçmalıyorsun. Olay saçma ben ne yapayım.
Üzülüyorum. Hicap duyuyorum. Mesele komik değil; trajik. Maalesef manalı bir şey yazamadım.
Konu hakkında başka bir görüş isterseniz eski Turizm Bakanları'ndan Tınaz Titiz'in yazılarına bakabilirsiniz. Kendisi zaman zaman gündeme gelen bu konu hakkında "Farzedin ki Hindiyiz" diye bir kitap da yazmış.
Konuyla ilgili bir yazısını paylaşıyorum: