Merkez Bankası bugün faiz kararını açıklayacak. İndirecek mi, indirmeyecek mi, işte bütün mesele bu.
Yatırım kuruluşları ve uzmanlarının ezici çoğunluğu Merkez Bankası’nın faizi değiştirmesini beklemiyor.
Anadolu Ajansı’nın anketine katılan 19 ekonomistten 18’i, şu anda yüzde 24 seviyesinde bulunan politika faizinde (bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı) herhangi bir değişiklik beklemezken, sadece bir ekonomist 1.5 baz puanlık indirim olacağını tahmin etmiş.
Bloomberg HT’nin anketine katılan 18 kurumun 17’si de faizlerde herhangi bir değişiklik olmayacağını öngörüyor. Bu ankette de farklı görüş bildiren bir kurum, haftalık repo faizinde 1.5 baz puan indirim olacağını söylemiş.
Herkesin ak dediğine kara diyen o bir ekonomist ve bir yatırım kuruluşu, bu cesareti nereden alıyor? Muhtemelen Türkiye’ye olan güvensizliklerinden. (Yoksa sinizmden mi demeli?)
AA ve Bloomberg HT anketlerinde "Merkez Bankası faizi indirecek" diyenlerin kimler olduğunu bilmiyorum ama bu görüşte olan bir kuruluş biliyorum: Raporları uluslararası medyada çok ciddiye alınan ve sık sık referans gösterilen Capital Economics.
Capital Economics, bu hafta yayınladığı raporda, “Herkesin aksine biz Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın faizi indireceği görüşündeyiz, çünkü 3 ay sonra seçimler var” demeye getiriyordu.
Capital Economics’in raporuna döneceğim ama önce faizin 1.5 puan inmesinin veya çıkmasının neden bu kadar önemli olduğu sorusuna kısaca değinelim.
Merkez Bankası, bir ara yüzde 26’ya kadar çıkan enflasyonu indirebilmek için şu anda sıkı para politikası izliyor. Sıkı para politikası izlediğini faizin enflasyonun birkaç puan üzerinde olmasından anlıyoruz.
Bu ortamda faizi indirmek, “Sıkı para politikasından vazgeçiyorum” demek anlamına gelir. Eğer Merkez böyle bir adım atarsa TL cinsinden varlıklara yatırım yapmış sıcak para, enflasyonun yeniden patlayacağı endişesiyle memleketi terk eder. Ve dolar yükselir.
İşte o nedenle ekonomistlerin büyük çoğunluğu faizde değişiklik beklemiyor.
Peki Capital Economics (ve AA ile Bloomberg HT anketlerindeki isimlerini bilmediğimiz ekonomist ve yatırım kuruluşu) neden cinslik yapıyor?
Bu hafta başında Anadolu şehirlerinden birindeki bir şirketin patronuyla konuşuyordum. “İstanbul’da durum nasıl bilmiyorum ama…” diyordu telefonda, “Burada yaprak kımıldamıyor. Ekonomi durmuş durumda.”
İktidar, yaprak kımıldamayan bir ekonomiyle seçime gitmeyi göze alır mı? Hem de (Reuters’in geçtiği haber eğer doğruysa) anketlerde AKP’nin oyları beklenenin altında çıkıyorken?
Göze almadığını kredi kartı borçlarının ucuz faizle Ziraat Bankası'na devrinden, asgari ücrete yüzde 26 zam yapılmasından, aylık elektrik faturasının 80 liralık kısmının devlet tarafından üstlenilmesinden, inşaat, mobilya, beyaz eşyadaki vergi indirimlerinin uzatılmasından anlıyoruz.
Acaba bir adım daha atarak Merkez Bankası’nın kulağına, “yaprağın kıpırdamadığı” piyasayı biraz olsun hareketlendirebilmek için faizi indirmesini fısıldayabilir mi?
“Ama Merkez Bankası bağımsız” diyeceksiniz. Peki…
Dönelim Capital Economics’in akıntının tersine kürek çektiği rapora:
Yakın tarih bize para politikasında gevşemenin ne zaman başlayabileceğine dair rehberlik ediyor. 2012, 2014 ve 2016’daki para politikasındaki gevşeme dönemlerinin hemen öncesindeki makro ekonomik verilere baktık. Bu üç dönemin üç ortak özelliği var.
Bir kere hepsinde para politikasındaki gevşeme, enflasyon zirvede veya zirveye yakın seviyede bulunuyorken başladı. Bu sefer enflasyon zirve noktayı geride bıraktı. Son 15 yılın en yüksek seviyesi olan Ekim’deki yüzde 25.2’den Aralık’ta yüzde 20.3’e indi. Önümüzdeki aylarda muhtemelen daha da düşecek.
İkincisi, geçmişteki para politikasındaki gevşemeler, TL’nin değer kazandığı dönemlerden sonra gelmişti. 2014’te Merkez Bankası faizleri, TL’nin dolara karşı 4 ayda yüzde 12 değer kazanmasının hemen ardından indirmişti. TL son günlerde dolar karşısında biraz değer yitirdi. Bu, Merkez Bankası’nın bu haftaki toplantıda tereddütlü davranmasına yol açabilir. Ama yine de TL, dolar karşısında Ağustos ayına göre yüzde 25 yukarıda.
Ve üçüncüsü, para politikasındaki gevşeme geçmiş dönemlerde, ekonomide ortaya çıkan yavaşlama sonrasında başlamıştı. Yıllık bazda büyüme, bundan önce para politikasının gevşetildiği dönemin öncesindeki çeyrekte yüzde 2 ila yüzde 6 arasında daralmıştı. Son veriler Türkiye ekonomisinin 2018’in son 3 ayında yüzde 4-5 küçülmüş olabileceğini söylüyor...
Ekonomik arka plan ve Mart’taki seçimler öncesinde iktidarın ekonomiyi desteklemeye odaklanacağı gerçeği, faiz indirimine daha çok ihtimal tanımamıza yol açıyor.
(Capital Economics yarım puan indirim bekliyor.)