İktidar, dövizdeki yükselişin sanal olduğu görüşünde. Ekonomi Bakanı Zeybekci "Kurdaki durum Türkiye`nin gerçeklerini yansıtmıyor", dedi örneğin. Cumhurbaşkanı Erdoğan da dövizde yaşanan dalgalanmaların, rasyonel temellere dayanmadığını söylemişti.
Dolardaki yükseliş eğer gerçekten sanalsa, ima edildiği gibi spekülatif amaçlarla yükseltildiyse, çok fazla sürmeden “olması gereken” seviyeye (orası neresiyse) gerileyecek demektir. O zaman bugünkü seviyelerden dolar alanlar zarar etmiş olur.
Dövizdeki yükselişin sanal olup olmadığını anlamak için hızlı çıkışın nedenlerine bakalım:
● Enflasyonun bir türlü tek haneye indirilememesi. Son olarak Nisan enflasyonunun da beklenenden yüksek gelmesi,
● Merkez Bankası’nın faiz artırımlarının enflasyonun hızına yetişememesi,
● Jeopolitik endişeler (Başta Suriye olmak üzere) Amerikan Merkez Bankası’nın faiz politikasını değiştirerek kademeli artırıma başlaması,
● Erken seçimin yarattığı belirsizlikler. Mehmet Şimşek’in yeni kabinede yer bulamayacağı beklentisinin güçlenmesi; yerine kimin geleceğinin bilinmemesi.
● Cari açıktaki ürkütücü artış
En önemlisi, en sondaki. Türkiye’nin cari açığı, yani mal, hizmet alımı vb. için yurtdışına ödenen parayla, ihracat, turizm vb. karşılığında giren para arasındaki fark, 50 milyar doları geçmiş durumda. Bu, Türkiye’nin dünyayla alışverişini sürdürebilmek için her yıl 50 milyar dolar para bulması gerektiği anlamına geliyor. Cari açığı en yüksek ülke (Cari açığın GSYH’ya oranı) şu anda Türkiye.
(Cari açığın GSHY’ye oranına göre ülkeler)
İki yıl önce olsa cari açık bugünkü kadar endişe yaratmazdı. Çünkü o zamanlar Amerikan ve Avrupa Merkez bankalarının düşük faiz politikası nedeniyle cari açığı finanse etmek kolaydı. Aradan geçen zamanda işte bu değişti. Amerika’da faizler yükselince başka ülkelerde getiri kovalayan paranın bir bölümü evine geri döndü. Sıcak paranın suyu kesilmeye başladı. Türkiye, cari açığının büyük kısmını sıcak parayla finanse ettiği için bu değişimden en fazla etkilenen ülke oldu.
Türk parasının, yabancı paralar karşısındaki alım gücünü gösteren “Reel efektif kur” 2013’ten bu yana yüzde 25’ten fazla değer yitirdi. TL dünyada en çok değer yitiren para birimi oldu.
(Reel efektif kurdaki değişime göre ülkeler)
Peki cari açığın artma sebebi ne? Ekonominin, son dönemdeki moda tabirle “aşırı ısınması.” Ekonomi, kapasitesinin üzerinde çalışmaya başladı. Ve motor hararet yaptı...
Ekonomideki ısınmanın izini 2017 Referandumuna kadar sürmek mümkün. İktidar, evet oylarını garanti altına almak için referandumdan hemen önce KOBİ’lere 250 milyar TL KGF kredisi dağıtmış, mobilya, konut ve beyaz eşyada vergi indirimlerine gitmişti. Bu önlemler gerçekten de işe yaradı, ekonomi doping yapılmış gibi canlandı. Bunun da etkisiyle referandumdan evet çıktı. Hatırlayın, iktidar kılpayı kazandı. Ekonomi canlandırılmamış olsa muhtemelen hayır çıkacaktı.
Ama her şeyin bir bedeli var: Ekonomiye yapılan doping, enflasyonun yükselmesine, ekonominin aşırı ısınmasına yol açtı. Ekonomi aşırı ısınınca yurtdışından yapılan ithalat ve onun da sonucunda cari açık arttı. Cari açık artınca dolar ve euro...
Şimdi yazının başındaki soruya geri dönelim: Doların yükselişi sanal mı, gerçek mi?
Gördüğümüz gibi buz gibi bir gerçek var karşımızda: Cari açık. Öyleyse doğru soru, dövizdeki artışın sanal olup olmadığı değil, cari açıktaki artışın dövize ne oranda yansıyacağı olmalı.
Bu yazıda yer alan grafikleri 24 Nisan tarihli raporundan aldığım uluslararası finans kuruluşu Institute of International Finance, bu soruyu şöyle formüle ediyor:
"Analitik açıdan anahtar soru, TL'nin şimdiye kadarki değer kaybının Türkiye ekonomisinin iç ve dış dengesizliklerini doğru biçimde yansıtıp yansıtmadığı ve TL'de daha fazla değer kaybına ihtiyaç olup olmadığıdır."
Kuruluşun, Türkiye'nin cari acığı, dış üretim açığı gibi dengesizliklerini izlediği bir modeli var. Bu modele göre Türkiye’nin cari açığı, şu anda olması gereken seviyenin altında. Bu, TL'nin olması gereken değerin üzerinde olduğu anlamına da geliyor.
Ne kadar üzerinde? Institute of International Finance’a göre yüzde 10 üzerinde. Raporun yayınlandığı tarih olan 24 Nisan’dan bu yana TL biraz daha değer yitirdi ve kuruluşun hesabı eğer doğruysa, “gerçek değerine” biraz daha yaklaştı…
Yanıt: Yükseliş sanal değil gerçek.