1) Birçoğu döviz gelirine sahip olmayan binlerce özel sektör firmasına 115 milyar dolar krediyi verenler Türkiye’nin kronik bir cari açık problemi bulunduğunu, cari açığın patladığı dönemlerde TL’nin hızlı biçimde değer yitirdiğini ve döviz borcu bulunan şirketlerin zora girdiğini bilmiyor muydu?
2) Bunu bile bile özel sektöre dağ gibi borcu nasıl verdiler? Yabancı para net genel pozisyon/öz kaynak standart oranının yüzde 20'yi geçemeyeceğini öngören mevzuata rağmen bu nasıl oldu?
3) Bunda aşırı kazanç hırsının (Ve ona bağlı yüksek prim arzusunun) payı ne?
4) Bu borcu verenler kendi iç muhasebelerini, özeleştirilerini yaptılar, en azından aynanın karşısına geçtiklerinde, “Biz galiba yanlış yaptık” dediler mi? Yoksa bugün olsa aynı kredileri yine verirler mi? Aralarında bugün de üst düzey yönetici konumunda bulunanlar var mı?
5) Tabii aynı soru, özel sektör firmaları için de geçerli: 115 milyar dolarlık döviz borcunun sahipleri, TL’nin değer kazandığı, TL kredisinin maliyetinin düştüğü, TL faizlerinin yüzde 10’lara indiği dönemlerde neden TL değil döviz kredisi kullandılar? TL kredisiyle döviz kredisi arasındaki üç-beş puanlık fark için mi? Dun üç-beş puanlık faiz farkına tamah edenlerin bugün kendilerine yardım edilmesini istemesi etik mi?
6) Zor durumdaki firmaları kurtarmanın, borçlarını yeniden yapılandırmanın, vadelerini uzatmanın faturası son kertede vatandaşa çıkmayacak mı? Basiretsiz tüccarları vatandaşın cebinden kurtarmak doğru mu?
7) Piyasa ekonomisinin temeli tüccarın basiretli davranması değil midir? Türk Ticaret Kanunu da tüccarın basiretli davranmasını öngörmez mi?
8) Bunca yıl “Serbest piyasa… serbest piyasa” diye başımızın etini yedikten sonra ilk krizde şirketlerin yardımına koşmak çelişki değil mi? Madem her işin başı serbest piyasa, neden bunu da serbest piyasaya bırakmıyoruz?
9) Ha unutmadan, "kurtarılan" firmaların patronları pamuk ellerini ceplerine attılar mı? Yani şirketlerine sermaye koymak için Range Rover’larını, villalarını, İngiltere’deki evlerini sattılar mı? Yoksa hiçbir şey olmamışçasına dolce vita hayatlarına devam mı ediyorlar?
10) Madem serbest piyasayı bir kenara bıraktık, madem devletin zor durumdaki firmalara yardım elini uzatacağı bir modele geçtik, patronlara yapılan güzellik neden vatandaşlara yapılmıyor? Zor durumdaki şirketlere tanınan ödeme kolaylıkları, borç ertelemeler, kredi kartı borcunu ödemekte zorlanan vatandaşlara neden tanınmıyor?
11) Neden hep şirketlerin borçları siliniyor da, vatandaş borcunu ödemeye devam ediyor?
12) Bir zamanlar Meksika’da yaşanan krizde vatandaşların kredi kartı borçlarına da af getirilmişti. Meksika’nın uyguladığı politika sizin de gündeminizde mi?
13) Efendim, "Vatandaşın kart borcunu yeniden yapılandırmak çok maliyetli olur" mu dediniz? Madem mesele para, maliyeti çok yüksek kamu projelerinden de vazgeçtiniz mi?
14) Bir yerli ve milli oto projesi vardı, ne oldu ona?
15) Bir Kanal İstanbul vardı, ne oldu ona?
16) Bir 1915 Çanakkale Köprüsü vardı, ne oldu ona?
17) Bir yerli uçak gemisi projesi vardı, ne oldu ona?
18) Bürokratlar, lüks makam araçlarına binmeye devam edecekler mi?
19) Eğer lüks makam aracına binmelerinin sebebi, iddia edildiği gibi araçların 2018 yılı kaskolarının çoktan yapılmış olması ise 2019’da inecekler mi?
20) Türkiye’nin dünyanın en büyük otomobil üreticilerinden biri olduğunu, Bursa’da, Adapazarı’nda üretilen otomobillere Avrupa’da, Amerika’da binildiğini biliyor musunuz? Amerikalıların bindiği otomobillere bizim bürokratlarımız neden binmiyor? Bürokratlarımızın nates bölgeleri Amerikalılardan daha mı hassas?
Daha pek çok soru var da, en azından bir yerden başlamış olalım...