Bu yazının fikri aklıma, uluslararası araştırma şirketi Capital Economics’in Türkiye’deki kredi patlamasıyla ilgili raporunu okurken geldi. Capital Economics, "Türkiye’deki kredi patlamasına derin bir dalış" başlıklı raporda şöyle diyor:
"Hiç şüphesiz hükümet, ekonomiyi canlandırmak için hane halkı ve firmalara dağıtılan kredileri silme eğiliminde olacaktır."
Evet, ilk seçim kozu bu.
Türkiye şu anda büyük bir kredi patlamasının içinden geçiyor. İktidar ekonomiyi canlandırabilmek için kamu bankalarının faizlerini yüzde 0.64-0.74’e çekti. Bu sayede, konut ve otomobil satışları haziranda patladı.
İyi de bunlar hibe değil adı üzerinde kredi. İşsizlik bu kadar yüksekken, turizm başta olmak üzere birçok sektör ölüm uykusundan uyanamamışken ve üstelik Koronavirüs’te ikinci dalga kapıdayken bu krediler nasıl ödenecek?
Muhtemelen önemli bir kısmı ödenemeyecek. O zaman ne olacak? 2023 seçimlerinin arifesinde bankalar, kredisini ödeyemeyen esnafın, KOBİ’nin, vatandaşın üzerine gidebilecek, malını mülkünü haczedebilecek mi?
Yoksa iktidar buna bir seçim yatırımı fırsatı olarak mı bakacak?
Ben Capital Economics’le aynı düşüncedeyim...
Aslında bu yazının fikri aklıma daha da önce, Ayasofya’nın müze statüsünün iptal edildiği günlerde Ruşen Çakır’ın videosunu izlerken düşmüştü. Çakır, o videoda Ayasofya’nın siyasal İslamcıların elindeki son koz olduğunu, artık istismar edebilecekleri başka bir konu kalmadığını söylüyordu. Videoyu izlerken beynim itiraz etti: Hilafet ve idam ne olacak?
Madem Capital Economics’in raporu vesilesiyle konuyu açtık, devam edelim: Bana kalırsa idam ve hilafet, yangında kapağı kırılıp basılacak acil durum düğmesi gibi iktidarın çok sıkışırsa kullanabileceği konular arasında yer alıyor.
Sadece Türkiye’de değil birçok ülkede idama halk desteği olduğunu, popülist politikacıların sıkıştıkça bu konuyu gündeme getirdiğini, Trump döneminde uzun bir aradan sonra Amerika’da idamların yeniden başlamasından biliyoruz… Türkiye’de inşallah böyle bir şey olmaz (İnşallah diyorum çünkü ben idamı kaldıran Avrupa devletleri gibi düşünüyorum: Devlet cinayet işlemez) ama Türkiye’de idama ciddi bir destek olduğunu, mitinglerde atılan iplerden, "Sallandıracaksın üç-beş tanesini Taksim’de…" geleneğinden biliyoruz…
Hilafet biraz daha farklı. Hilafete o kadar yaygın destek yok. Ruşen Çakır da sözünü ettiğim videoda, milliyetçiler (yani MHP) arasında destek bulmadığı için hilafetin iktidar tarafından kullanılmayacağını söylüyordu... Ama ben o kadar emin değilim. Babacan ve Davutoğlu’nun partilerinin AKP’den ciddi oranda oy çalmaya başladığı bir konjonktürde, iktidar partisinin tabanını konsolide etmek hilafeti kullanmayacağını kim söyleyebilir?
Ekonomiye geri dönelim: Yerli otomobilin üretileceği fabrikanın temeli hafta sonu atıldı. 22 milyar TL harcanacak fabrikada, Erdoğan’ın söylediğine göre 4 bin kişi çalışacak, ilk yerli oto 2022’de yolda olacak. Yani planlı seçim tarihinden bir yıl önce. Hatta belki de olası bir erken seçimden birkaç ay önce!
Dünya çapında çok sert rekabetin yaşandığı, koca koca şirketlerin tek başına ayakta duramayıp çareyi rakipleriyle birleşmekte bulduğu bir sektörde yerli otomobilin başarı şansı var mı? "Ama yerli oto elektrikli" diyeceksiniz. Peki, Tesla’nın, Çinli şirketlerin, Silikon Vadisi’nde şıp diye 3-4 milyar dolar yatırım bulan onlarca startup’ın birbiriyle yarıştığı ve üstelik hiçbirinin henüz kâra geçemediği yeni bir sektörde yerli otomobil ihracat başarısı elde edebilir mi? (İhracat olmadan sadece iç pazarla yerli otomobilin başarılı olamayacağı defalarca söylendi.)
Aman canım, bu soruların ne önemi var… Yerli oto seçime yetişiyor mu? Yetişiyor. Eee?
İhaleleri başladı bile. Hafriyat kamyonları çalışmaya, ilk binalar yükselmeye başladığında, Karadeniz’i Marmara’ya bağlama vaadinin gerçeğe dönüştüğünü gören muhafazakar seçmen bundan etkilenmeyecek mi?
Kanal İstanbul’un çevre için yarattığı tehdidi ve depremde bir felakete yol açabileceği uyarılarını elbette biliyorum. Ama bu yazının konusu, AKP’nin olası seçim yatırımları. Kanal İstanbul’un "silueti" seçime yetişiyor mu? O da yetişiyor.
"Türkiye dünyanın yeni nükleer gücüdür!" Kabul edelim ki, bu yönde yapılacak bir açıklama milliyetçi-muhafazakâr seçmende coşku yaratır. Bunu, sefalet içinde yüzen Pakistanlıların nükleer güç olmakla böbürlenip durmalarından biliyoruz.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali Elektrik Üretim A.Ş Genel Müdür Yardımcısı Rauf Kasumov bir süre önce, "Santrali 2023'e, yani Cumhuriyet’in 100. yılına kadar bitireceğimize garanti veriyorum" dedi.
Evet, yine aynı tarihe geldik, 2023’e…
"Türkiye'nin ilk yerli ve milli savaş uçak gemisi TCG Anadolu’nun Tuzla Sedef Tersanesi'ndeki inşa çalışmalarında sona yaklaşıldı." CNN Türk, yerli uçak gemisiyle ilgili geçtiğimiz Şubat ayında bu bilgiyi geçti. Gerçi bazı savunma sanayi uzmanları TCG Anadolu’nun gerçekte bir uçak gemisi değil, büyük bir çıkarma gemisi olduğunu söylüyor ama gofret reklamlarında bile abartı oluyor, olsun o kadar… "Yerli uçak gemisi" de seçime yetişiyor.
2018’deki kur krizi sırasında Türkiye’ye Swap’la 5 milyar dolar gönderen, Koronavirüs salgını sırasında TL yeniden 7.26’yı geçince bu tutarı 15 milyar dolara çıkaran Katar, keseye elini atıp bir 10 milyar dolar daha gönderir, 15 milyar doları 25 milyar dolar yapar mı?
Mümkün.
Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün, geçenlerde "Libya bizim ilk göz ağrımız. Türk müteahhitleri Libya'ya gitmek için hazır" dedi. Libya’da yeniden Türk inşaat şirketlerinin şantiyelerinin yükselmesi, birkaç tesisin kurdelesinin Erdoğan tarafından kesilmesi muhafazakâr seçmene rüya kurdurur mu?
Sandığa akmasa da damlar, diyelim…
Çiğdem Toker, Sözcü’deki köşesinde geçtiğimiz günlerde "Yeni bir kamu-özel işbirliği projesi ufukta görünüyor" diye yazdı. Toker’in "Ufukta görünüyor" dediği proje, Halkalı-Çerkezköy yüksek hızlı tren hattı. Halkalı-Kapıkule yüksek hızlı tren hattı projesi kapsamındaki hat için Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan 100 milyon Euro kredi alındı bile. Hızlı tren, işçi merkezi Çerkezköy, Çorlu gibi bölgelerin İstanbul’a ulaşımını kolaylaştıracak ve Trakya’daki gayrimenkul fiyatlarında büyük bir artışa yol açacak.
Hızlı tren hattı, AKP'nin CHP’nin kalesi Trakya’da açtığı gediği büyütür mü? "Gedik" diyorum çünkü hızlı sanayileşmeyle yaşanan göç, Trakya’nın nüfus yapısını değiştirdi. Bu sayede Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan Çerkezköy’de açık ara kazandı. Milletvekili seçiminde de AKP-MHP ittifakı Çerkezköy’de Millet İttifakı’nı geçti.
Yani Erdoğan ve AKP 2023’te kazanacak mı? İçinizi ferah tutun, hiçbir seçim yatırımının, korkunç seviyelere yükselen işsizliği ve mutfağı saran yangını gölgelemesi mümkün değil. İşsizlikte sahici bir düşüş, ekonomide kalıcı bir toparlanma sağlamadan 100 seçim yatırımı yapılsa da boşuna...