Bir yanda Cumhur İttifakı diğer yanda Altılı Masa, ya da şöyle formüle edelim; başkanlık sistemi ya da parlamenter sistem… Siyaseti bu iki çizgiye sıkıştırmak Türkiye’nin dertlerine derman olabilecek mi? “Emek, demokrasi ve barış” paydasında buluşan sol bir seçenek iddialı bir çıkışla, “Başka bir yol, başka bir seçenek, başka bir Türkiye mümkün” dedi.
HDP’nin temsil ettiği siyasi geleneğin uzun yıllardır denediği, ancak ilk kez bu kadar ete kemiğe büründürdüğü “üçüncü seçenek” siyaseti İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde can buldu. Yol iddialı… Sistemin yaraladığı kesimleri siyasetin öznesi kılmak amaç. Maya tutacak mı zaman gösterecek.
HDP ile mesafeli duran sol/sosyalist yapılara daha önce “Bizlerin solun neresinde durduğunu merak edenler, bulundukları yerin soluna bakarlarsa orada göreceklerdir” diyerek “Biz solun da solundayız” yanıtını veren Selahattin Demirtaş’a en güçlü desteği EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz verdi. Salondaki en güçlü konuşmalardan birisini yaptı. Akdeniz, HDP’nin öncülük ettiği Emek ve Özgürlük İttifakı ile yan yana olmayı çeşitli gerekçelerle başka bahara erteleyen ya da o baharın hiç gelmeyeceğini üstü kapalı ifade eden Sosyalist Güç Birliği’nin (Türkiye Komünist Partisi (TKP), Sol Parti, Türkiye Komünist Hareketi (TKH) ve Devrim Hareketi) ismini zikretmeden, birleşme sorununun nerede kilitlendiğinin altını çizdi:
“Buradan bütün sosyalist partilere, sol ve demokratik, ilerici çevrelere sesleniyoruz: Gelin birleşelim. Öyle uzaktan ‘‘biz dayanışma içindeyiz’’ demekle olmaz. Halk birleşin diyor, birleşelim.
Solcuyum, sosyalistim diyen; bu ülkenin geleceğini düşünenlere sesleniyoruz. İlkelerimiz ortada. Ne diyoruz? Eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, antiemperyalizm, laiklik, sınıf mücadelesi, işçi-emekçi cumhuriyeti. Var mı bundan ötesi? Buyurun gelin. Öyle emperyalizm demekle olmuyor. Emperyalizm diyecekseniz “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı” tanıyacaksınız. Sosyalistiz diyecekseniz, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam sehpasında yaptığı gibi “Kahrolsun Emperyalizm!” diyeceksiniz. Ama onunla da yetinmeyeceksiniz, “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi!” diyeceksiniz. Öyle kenarından kıyısından Kürt halkını görmeden demokrasi ve özgürlük gelmez, sosyalizm hiç gelmez. Buyurun gelin birlikte yürüyelim.
Kürt sorunu sol içinde hep turnusol kağıdı ola geldi. Barış Ünlü’nün Türklük Sözleşmesi kitabında dediği gibi “Türklük, etnisite, vatandaşlık, ulusal kimlik veya ideolojik aidiyet değil, farklı toplumsal sınıflardan gelen, farklı ideolojilere yakın duran insanları yatayına kesen bir “ortaklık”. Haliç Kongre Merkezi’nde kendisini ilan eden Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturanların kat ettikleri yol bu açıdan da yeni ve kurucu bir iddia… Diğer sol/sosyalist parti ve oluşumlar, bu trene binecek mi, zaman gösterecek.
Emek ve Özgürlük İttifakı, seçim ittifakından öte, seçim sonrasına da hazırlayan bir ittifak gibi duruyor. Zira ortaya çıkan program, bir gelecek inşası… İttifak, “Bir kamera bir tripota değil, kendi emeklerine güvenenleriz” derken, devlet ve iktidar içi güç savaşlarının herhangi bir tarafında olmadıklarını; ezilenlerin, emeğin, doğanın tarafında yer aldıklarını kamuoyuna duyurdular. Ortak paydanın emek, özgürlük, eşitlik ve barış olduğu İttifak’ın yolu dikensiz değil. Salondaki slogan çeşitliliğine eşlik etme dengesindeki farklılık, birlikte iş yapma, birlikte yol yürüme pratiklerinin belki zayıflığından belki her siyasi yapının farklı odağından olabilir. Ancak İttifakı oluşturan adreslerin merkezleri şu gerçekle salonda da yüzleşti. Seslendikleri kesimler dünden hazır, dünden daha umutlu, dünden daha denetleyici. Zira Erkan Baş konuşurken 60 yaş üstü iki kadının “Yürü be başkan, arkandayız, bıktık, usandık” sözleri bir ruh halini anlatıyor.
Emek ve Özgürlük İttifakı, milletvekili sayısı ve listelerine hapsolmayacak bir siyaset üretirse, iddia ettiği gibi “Seçim sürecinde halkın gelecek umutlarını salt sandığa bağlamadan” seslendiği ve seslenmek istediği, ulaştığı ve ulaşmak istediği toplumsal kesimlerle organik ilişki kurabilirse sağa kaymış başat siyaseti sola çekebilir.
Güçlenmiş sol bir siyaset, hem Altılı Masa’daki hem de Meclis’teki siyasi dengeyi, “ötekilerin” lehine değiştirebilir.
Her toplumsal kesim, sadece kanadığı yerden değil, başkasının acısını görebileceği bir yerden siyaset yapmaya başladığında dönüşecek hayat.
Not: Emek ve Özgürlük İttifakı: HDP’nin bileşenleri; Birleşik Devrimci Parti, Demokratik Bölgeler Partisi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Dayanışma Platformu, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Yeşil Sol Parti ile Halkların Demokratik Partisi, Emekçi Hareket Partisi, Emek Partisi, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Türkiye İşçi Partisi, Toplumsal Özgürlük Partisi