Hepimiz savaşa karşı barışı savunmuyor muyuz? Hepimiz kendimizden vazgeçip, çocuklarımızın geleceği için çalışmıyor muyuz?
Kafamızdaki solucanlardan, kalbimizdeki kurtlardan uzaklaştığımızda,birbirimize iyi nazarlarla baktığımızda kucaklaşabiliyoruz. Fikirler birbirini boğmaya uğraşan solucanlar değildir ki aslında, ihtiraslar bizi yiyip bitiren kurtlar değildir ki. Zırhları kuşanıp, düşman cephelerine ayrılmadan, çocukluğumuzdaki gibi bugün kavga edip, yarın oynamayı öğrenirsek, hayat bayram olur.Aynı kayıkta farklı sahillere kürek çekiyoruz ama fırtınaya yakalandığımızda aynı kıyıya çıkmak için asılıyoruz küreklere.Hepimiz Türkiye’yi düşünüyoruz, hepimiz Türkiye’nin daha iy,i güzel günler görmesini istiyoruz.Güzel ne, doğru nerede; anlaşamıyoruz tamam. Bu nedenle bilek güreşi tutuşabiliriz ama hepimiz öldürmeye karşı değil miyiz? Hepimiz savaşa karşı barışı savunmuyor muyuz? Hepimiz kendimizden vazgeçip, çocuklarımızın geleceği için çalışmıyor muyuz?BİZ SİYASETÇİ DEĞİLİZBiz siyasetçi olup, bir partiye baş koymadık.Nice partiler geldi gitti. Biz gazeteci olup bütün partilerden uzakta durmayı, bütün kurumlara tepeden bakmayı seçtik. Askeri, suyasetçisi, bürokratı, polisi, yargıcı bizim için bir değil mi? Tabii ki her insan gibi bizim de dünyayı kavrayış biçimimiz, siyasi tercihlerimiz var ama mesleğimiz gereği durduğumuz yeri unutmamamız gerektiğini hatırlatmalıyız birbirimize. Ahmet Sever bize hatırlattı bunu. Yüzyüze bakmayanları yüzyüze getirdi, selamı kesenlere selam verdirdi, hal hatır sormayanları kucaklaştırdı. Ahmet Sever gazeteciydi, gazetecilikten dostumuzdu, Cumhurbaşkanı başdanışmanı oldu. Bize bir siyasi kampla bütünleştiği izlenimini hiç vermedi. Hepimizin sofrasına oturmaya devam etti, hepimizi sofrasına davet etti.DİNLEME VE ANLAMANIN ERDEMİEn can dostlarımdan Ahmet Sever’in en iyi özelliği dinlemeyi hep çok iyi bilmesiydi. Ahmet uygar aklın,uygar kişiliğin en önemli erdemi olan dinleme, anlama yeteneğini her koşulda korumanın mümkün olduğunu hep gösterdi. Bu nedenle birbirini irticacı, statükocu, liboş, kemalist, darbeci diye suçlayanları biraraya getirebildi. 50. yaşına girerken hepimize aynı türküyü söyletti, aynı havada oynattı.Ankara’nın misket havası çaldığında ağır duruşunu bozmayanlar da vardı, benim ve eşim gibi kapı gıcırtısında oynayanlar da. Ama siyasetin yükünden kasılanlar da oynayanları eğlenerek seyretti. Dünya görüşlerimizin farklılığı halay çekmemize, horon tepmemize mani olmasın bari. İstediğimiz zaman çelme takmıyor ayaklarımız, kem bakmıyor gözlerimiz.AHMET VE AYŞEN SEVER'DEN DUYDUĞUM SESAhmet’in eşi Ayşen Sever hepimiz için kocaman bir pasta kesti. Ayşen biraraya getirdiği yüzün üzerindeki kişiye aynı sorunlarla boğuştuklarını, aynı kaygıları duyduklarını, aynı zorluklarda çalıştıklarını hatırlattı. Ahmet Sever’in 50. yaş gününde Ahmet ve Ayşen’den tek bir ses duydum; hayatta kaç kişi sizin gibi aynı sularda yüzdü, aynı tepelere tırmandı, aynı tünellerde nefessiz kaldı? Biraz da birbirinizi acıtmayın, gülün, eğlenin, birbirinizi daha çok sevin.