Gülen kadına hoppa, sokakta yalnız yürüyen, örtünmeyen kadına yosma gözüyle bakanlar... Kadını çocuk doğurma makinesi, evin hizmetkârı, karınları doyuran aşçı, cinsel dürtüleri giderecek damızlık olarak görenler... TBMM’de bile kadının eteğine dar mı, bol mu, kısa mı, uzun mu diye göz dikenler...
Polis akademisinin raporuna göre, dört katilden üçü ilkokul, ortaokul mezunu. Bu erkekler kadın olmadan erkek olamaz, anamız da bir kadın hesabını yapamayacak kadar cahiller.
Bu erkeklerin çoğu cehaletlerinin yanında mesleksizler, işsizler, kimliksizler ve Muhafazakârlar. Muhafazakârlar çünkü cinayetlerine gerekçe olarak sundukları; namus, tahrik, töre. Muhafazakâr hakimlerse bu gerekçeleri kabul edip; tacizcilere, katillere tahrik indirimi uyguluyor.
Bu katil sürüsünü dizginleyecek devlet aygıtları çalışmıyor. Sanki tersine katillere, tacizcilere destek verircesine, polis kadın örgütlerinin protesto yürüyüşüne plastik mermi sıkarak, gaz bombası atarak engel oluyor. Kadınları, çocukları av yapan erkekleri insanlığa evirecek iş, kazanç, eğitim, rehabilitasyon, kimlik kazandırma faaliyetleri zaten mevcut değil. Kişisel değersizlik buhranı içinde, aşağılık kompleksiyle kıvranan erkekleri zapt edecek bir mekanizma, organizasyon, planlama yok. Toplumu dönüştürme projesi içinde bu erkeklere karşı ne yapılacağına dair bir hamle bile görülmüyor.
AKP’li Fatma Şahin, erkek yöneticilerin hiç dile getirmediği, toplumun en önemli sorunlarından biri olan aile içinde taciz vakalarını araştırmaya karar vermiş ve hassasiyetle, içtenlikle işe koyulmuştu. Sonra ne oldu? Ses seda yok. Sonuçlar herhalde çok dehşet verici olmalı, açıklanmadı. Aile ve sosyal politikalar eski bakanı, iki çocuk annesi Fatma Şahin mutlaka bu sorunun üzerine gitmek isterdi ama gidemedi. Onu engelleyen yine başka erkekler olmalı. Çocukları bir evde saldırganla yaşamaya mahkum edenler nasıl vicdan sahibi olabilirler! Nasıl huzur içinde uyuyabilirler! Nasıl namustan, ahlaktan söz edebilirler! Nasıl kendi çocuklarını severken, o çocukları akıllarına getirmezler! Bu yaralı çocuklardan nasıl bir gelecek beklenmektedir? Mahkemeye düşen, yargılaması yapılan çocuklara cinsel istismar dava sayısı bile 2010- 2018 arasında 153 bin 250. Saklı, gizli vaka sayısını siz tahmin edin.
Hadım etme; kontrol edilemeyen cinsel dürtüyü ilaçla baskılama yöntemi. Dünyanın bir çok yerinde uygulanır.Türkiye’de ise milletvekillerinin tartışmaktan çekindiği bir ceza yöntemi. Çocukları ve kadınları korumak isteyen milletvekilleri ortaya çıkıp, bu cezayı savunma cesaretlerini ne zaman gösterebilecekler? Hadım etme cezasına insan haklarına uygun değil diye karşı çıkan milletvekilleri ise kadın ve çocukların insan hakları, korunması için daha etkili, elzem hangi cezayı önermektedirler?
Bir kadın hakim yarın kendisinin de öldürülebileceğini, çocuklarının tacize uğrayabileceğini düşündüğünden, bir çocuk ve kadın tacizcisini, katilini açık, yarı açık cezaevine göndermez, tahrik indirimi uygulamaz. Kocasının şiddetinden kaçan kadını aileyi korumak adına zorla kocasıyla uzlaştırmaya çalışmaz. Tabii o kadın hakimi durduracak bazı erkekler devreye girmezse. Bu bazı erkekler ise tacizci ve katilleri destekledikleri için arabulucu olmaya çalışmıyorlar aslında. Erkekliği, namusu, ahlakı yanlış öğrenmişler besbelli. Susunca, gizleyince, katlanınca, sorunu görmeyince namusu koruduklarını, Muhafazakâr yapılarını bozmadıklarını varsayıyorlar. Ne gaflet.