Medeniyet kırılgandır.
Çok varlıklı bir arkadaşım var. O farkında mı bilmiyorum ama yıllardır hep aynı paranoyayı dile getirir.
2001 ekonomik krizi sırasında duymuştum ilk. "Bu insanlar aç kalacak. O zaman ne yapacaklar? Her yeri yağmalayacaklar. Evlerimiz, iş yerlerimiz, hiçbir yer güvenli değil" demişti.
2008 ekonomik krizinde de aynı paranoyayı dile getirdi: "Bu insanlar aç kalacak. Bize saldıracaklar!"
Geçen pazar insanların azalan tahammülünü yazmıştım. Savaşlar bile uzun sürmüyor artık. Dışarıdan gelenlerin çarpıştığı bir cephe olduğu için Suriye iç savaşı bir istisna tabii… Suriye'de savaş çıktığında da arkadaşım korku içindeydi.
Arada ufak çaplı paranoya ataklar geçirmiş olsa da esas Covid-19 pandemi sürecinde üretim durup, insanlar evlere tıkılıp, işten çıkarmalar arttığında paniklemişti. Mülteci kamplarında asayiş bozulduğunda, ülkenin sınır güvenliği sinir bozucu bir hâl alıp da elini kolunu sallayan adamlar akın akın ülkeye girdiğinde de korkuya kapıldı.
Türkiye'nin kendi yerli ve milli ekonomik krizi zaten pandemi sürecinden önce kızgın bir demir gibi vatandaşları dağlıyordu. Pandeminin yarattığı küresel darboğaz bütün ülkelerde rekor fiyat artışları getirirken bizim kızgın demirle dağlanan halkımızın üzerine bir de buradan kızgın yağlar bocalandı. Halk yoksullaştıkça yoksullaştı. Arkadaşım endişelerinde zirveye ulaştı. Yoksulluktan intihar edenler, kendini yakanlar oldu ama bir ayaklanma da yaşanmadı Türkiye'de.
Amerikalı ünlü gazeteci Alfred Hennry Lewis 1906 yılında "İnsanlık ve anarşi arasında sadece dokuz öğün vardır" demiştir. Toplumsal kaos, büyük ayaklanmalar ve anarşi için insanların sadece üç gün aç kalması yeterlidir Lewis'e göre. Ki 'Fransız Devrimi' ve Bolşeviklerin 'Ekim Devrimi' Lewis'in sözünü doğrular. Tarih sayfaları açlığın tahttan indirdiği hükümdarlar, istifa ettirilen devlet başkanlarıyla doludur.
Medeniyet kırılgandır.
Medeniyet kırılgandır.
Medeniyet öylesine kırılgandır ki değil aç olmak, aç kalma ihtimali bile pandemide gördüğümüz gibi rafları boşalttırır insan türüne. Kendinden başkasını düşünmeyen kalabalıklara herkes şaştı kaldı ama kimse tuvalet kağıdı istiflemekten ar etmedi. Kaos anında ilk nezaket unutulur.
Küresel buhrana Rusya'nın Ukrayna'yı işgali de tuz-biber ekti. Zevkle felaket tellallığı yapanlar tahıl kıtlığı yaşanacağını söylüyorlar ki pek haksız da değiller. Yine aynı tellallar "Bunlar daha iyi günler. Asıl sonbaharı ve kışı görmek lazım" diye haykırıyorlar felaketleri. Gerçi uygulanan ambargolar ve kısıtlamalar henüz Rusya'da bir anarşiye neden olmadı. Avokado yiyememek insanları pek üzmüyor olmalı.
Kazakistan'da insanlar sokağa çıktı; vahim bir bastırma süreci yaşandı.
Sri Lanka'da halk başkanlık sarayını bastı; şimdilik başarılı gibi görünüyorlar ama hâlâ istediklerini tam olarak alabilmiş değiller.
Hükümetin iklim politikasını eleştiren Hollandalı köylüler ayaklandı, "Lahey'i yakalım" sloganları atıldı. Çiftçilerin eylemleri nedeniyle tedarik zinciri koptu, market rafları boş kaldı.
Haiti'de akaryakıt bulamayan vatandaşlar protestolara başladı.
Ekvador'da artan gıda ve akaryakıt fiyatlarını protesto eden halk şimdilik akaryakıtta yüzde beş indirim ve gıda fiyatlarında iyileştirme sözü aldı.
Ekonomist Phillip Barrett, IMF'nin internet sitesinde mayıs sonunda kaleme aldığı bir makalede Kanada ve Yeni Zelanda gibi gelişmiş ve karışıklığın ender rastlandığı ülkelerde bile protestoların görüldüğünü anlatıyor. Ayaklanmaların arkasındaki nedenin çeşitlilik gösterdiğini; Çad'daki gibi hükümet karşıtı protestoların, Burkina Faso'daki gibi askeri darbelerin, Tacikistan'daki gibi bölgesel protestoların, Sudan'daki gibi anayasal krizlerin arttığını söylüyor. Ayaklanmaların artmasının küresel ekonomiyi riske soktuğuna dikkat çekiyor.
The Economist dergisi ise artan gıda ve akaryakıt fiyatlarının tüm dünyada bir karışıklık dalgası yaratacağını söylüyor. Hatta makalenin giriş cümlesi İncil'de yer alan İsa'nın bir sözü: "İnsan yalnızca ekmekle yaşamaz."
Medeniyet kırılgandır.
Medeniyet kırılgandır.
Medeniyet öylesine kırılgandır ki düşman kardeşler bile savaş ortasında bir araya gelip 'tahıl koridoru' oluşturmayı konuşabiliyor. Ukrayna'da kaç kişi ölmüş umurlarında değil yeter ki ülkedeki tahıl güvenli bir biçimde dünyaya dağıtılsın da sokaklar karışmasın.
Yıllardır defalarca dile getirilen, arzulanan 'vicdan' kapitalizme bir türlü zerk edilemedi. Sistem vicdana gelmedikçe gelir dağılımındaki fark artıyor. İnsanlar öylesine gergin ki Birleşmiş Milletler'in dergisi UN Chronicle'da 2008 yılında hiciv maksadıyla yayımlanan 'Dünyadaki Açlığın Faydaları' başlıklı makale 2022 yılında gelen eleştiriler üzerine kaldırıldı. Prof. Geroge Kent makalede "Kim aç insanlardan daha çok çalışır? Açlık sayesinde düşük ücretli ve zor işlere talep oluşuyor. Açlık aslında insanlığa katkısı olan bir şey" diyerek kinaye yapıyordu. UN Chronicle, Twitter üzerinden makalenin hiciv maksadıyla on dört yıl önce yayımlandığını ancak gelen tepkilerden sonra internet sitelerinden kaldırdıklarını açıkladı. Dünyada yedi yüz milyon insan aç. Fakat bu yedi yüz milyon asla bir ayaklanma başlatmadı. Şimdi bütün kıyameti yeni yoksullar koparıyor. Kimsenin şaka kaldıracak hâli yok. Herkesin canı burnunda.
Gerçi bizde şakadan da değil ciddi ciddi fakirliği yüceltenler, şükrü övenler oldu. İsimlerinin başındaki 'Prof' unvanı sanıyorum ki profesörün değil, profiterolün kısaltması… Zaten yoksulluk neden 'bir lokma bir hırka' seviyesine indirgenir ki? Derviş olmak değil niyetimiz. Medeni, adil, gelir dağılımının hakkaniyetli, eşitlik olan bir dünyada insan gibi yaşamak istiyoruz. Hepsi bu!
Ancak… Medeniyet kırılgandır.
Demet Cengiz kimdir? Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni 1999'da bitirdikten sonra Londra Westminster Üniversitesi'nde 'British Journalism Studies' eğitimi aldı. 1996'da gazeteciliğe başladı. Yeni Günaydın, Global, BusinessWeek, Hürriyet, Sözcü gibi çok sayıda gazetede ve dergilde çalıştı. Ekonomi haberlerinin ve yazılarının yanı sıra yaşama dair de kalem oynattı. Patronların DNA'sını çıkaran kitabı Patron Çıplak ilgiyle karşılandı. Hayata dair denemelerden oluşan ikinci kitabı Turuncu Yazılar ise 2014 yılında yayımlandı. Patronlardan kulağa küpe önerileri, başarının sırlarını, pişmanlık ve şans faktörünün etkisini derlediği kitabı PATRONCA ise Ocak 2016'da okurlarla buluştu. Yayımlanmış beş kitabı bulunuyor. Altıncı kitabı ve ilk romanı olan Adımı Deniz Koydular -Kuşlar boynumuza dolandığında Temmuz 2021'de yayımlandı. |