Başbakan Tayyip Erdoğan, AKP grubundaki konuşmasında üslup konusuna özel bir yer ayırdı, muhalefeti bu konuda eleştirdi. Ancak Oktay Ekşi'ye tepkisini dile getirirken önemli üslup hataları yapmakla kalmadı, Basın Konseyi üyelerini zor durumda bıraktı.
Oktay Ekşi, malum, Rize'nin İkizdere bölgesinin sit alanı ilan edilmesinden sonra koruma kurullarının lağvedilmesine ilişkin yasa tasarısını eleştirirken yazının şehvetine kapılarak iktidar temsilcileri için “analarını bile satan zihniyet” ifadesini kullanabildi. 28 Ekim'deki bu yazısını 30 Ekim'de “Ayarı kaçırmışız” başlıklı yazısıyla düzeltmeye çalıştı, ancak yetmedi.
Daha sonra gazete yöneticileri tarafından odasında ziyaret edilen Oktay Ekşi'ye münasip bir dille istifa etmesinin beklendiği iletildi. Bu bildirim üzerine Ekşi, 31 Ekim'de yaklaşık 50 yıldır çalıştığı, 36 yıldır da başyazarlığını yaptığı Hürriyet'ten ayrılmak zorunda kaldı.
Ekşi'nin ikinci gafı
Ekşi, Taraf gazetesinde 31 Ekim'de yayımlanan açıklamasında, Basın Konseyi Başkanlığı'ndan istifa etmeyeceğini söyledi, “Gazeteciyim, orada görevim var. Meslektaşlarıma ve mesleğime orada hizmet etmeye çalışacağım” dedi.
59 yıldır gazeteci olan Ekşi'nin, “anasını satan zihniyet” ifadesinden sonra ikinci gafı bu oldu. Zira, Ekşi'nin kendisinin “halt ettik” diye tarif ettiği durum, Hürriyet'teki varlığını olanaksız kıldığı gibi medyada etik denetimi yapma iddiasını misyon edinen bir kurumu da etkilemeliydi. En azından Ekşi, kurulduğu günden beri çeyrek yüzyıldır başında bulunduğu Basın Konseyi'nde Yüksek Kurul ve Yönetim Kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra bir açıklama yapmalıydı.
Gazetecilerin önemli bir bölümü tarafından etik denetim yetkisi ve yeterliliği reddedilen, varlığı tanınmayan, ciddi mesleki eleştiriler karşısında bulunan Basın Konseyi'nin yöneticileri arasında da, Oktay Ekşi'nin çeyrek yüzyıllık başkanlığını artık noktalaması gerektiğini düşünenler vardı.
Başbakan bir basın örgütüne talimat veremez
Erdoğan'ın, “Ekşi'nin Basın Konseyi'nin başında bulunmasını Türk basını için utanç” saydığı grup konuşması, Başbakan adına da, gazeteciler adına da talihsiz oldu. Erdoğan, Basın Konseyi'ne Oktay Ekşi'nin “tardedilmesi” (Türk Dil Kurumu'na göre; uzaklaştırma, kovma) çağrısında bulunarak, bir Başbakan'ın bir basın örgütüne karşı durması gereken sınırı aştı.
Oktay Ekşi'nin sözlerine cevap en doğal hakkı olan Erdoğan, Başbakan olarak, adı “Basın Konseyi” olan bir örgüte “emir kipi” ile seslenemez. Kimi ya da hangi kurumu hedef alırsa alsın, Başbakan'ın gazetecilere açıkça talimat vermesi kabul edilemez. Basın Konseyi'nde Başbakan'dan talimat almaya hazır olanların bulunması da, bu durumu değiştirmez.
İstifa isteyecekler 'talimat' gölgesinde kaldı
Erdoğan'ın konuşması, Basın Konseyi'nde Ekşi'nin istifasını isteyecek isimlerin, kendileri ya da temsil ettikleri kurum adına “Başbakan'ın talimatını yerine getirdiğinin” düşünülmesine de neden olacak. Doğan grubunun belirleyici olduğu bilinen konseyde alınacak karar ya da yapılacak tartışmaların Erdoğan'ın sözlerine bağlanması kaçınılmaz görünüyor.
Basın Konseyi'nde TRT'yi temsil eden Genel Müdür ve Anadolu Ajansı'nı temsil eden yönetim kurulu üyesi gibi, bulundukları göreve hükümetin takdiri ile gelen isimler de yer aldığını not edelim.
Bu noktada Oktay Ekşi'nin Basın Konseyi Başkanlığı'ndan istifa etmesinin, konsey içinde en arzulanan çözüm olduğunun konuşulduğu söyleniyor.
Başbakan'ın sözleri karşısında bütün konsey yönetiminin istifa etmesi beklenir, ama nihayet Türkiye'de yaşıyoruz...