Baykal, dönüp dönemeyeceği halen tartışılan genel başkanlık koltuğunu bırakırken CHP'ye sürpriz bir rota da çizmiş bulunuyor...
Deniz Baykal'ın CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa ederken yaptığı “Fethullah Gülen” açılımı, merkez sol içindeki bölünmenin sembollerinden olmuş büyük bir hesaplaşmanın tarihini de düşündürüyor.Baykal, özel hayatı görüntülenerek kendisine komplo kurulduğunu belirtirken Gülen'in 10 yıldır yaşadığı Pensilvanya'dan gönderdiği mesajlara güvendiğinin altını çizerek gizli kayıtlardan dolayı cemaatten kuşkulanmadığını duyurdu. Baykal'ın bu sözleri, cemaatin temsilcilerinden Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce tarafından “toplumsal barış adına yiğitlik ve dürüstlükle verilmiş tarihi bir mesaj” olarak nitelendirildi.Baykal, dönüp dönemeyeceği halen tartışılan genel başkanlık koltuğunu bırakırken CHP'ye sürpriz bir rota da çizmiş bulunuyor. Seçmen nezdinde nasıl yankı bulacağını bilemediğimiz bu rotanın, yaklaşık 18 yıldır Baykal tarafından şekillendirilen parti örgütü üzerinde etkili olacağını söyleyebiliriz.Ecevit 15 yıl önce açılım yapmıştıBaykal'ın Gülen cemaati konusundaki yaklaşımının, 15 yıl önce büyük tartışmalara neden olan merhum Bülent Ecevit'in yaptığı açılımdan cesaret aldığını söylemek yanlış olmaz. Fethullah Gülen ile ilk kez Mart 1995'te bir araya gelen, daha sonra iki kez daha buluştuğunu söyleyen Ecevit, o dönemde “bir ayağı tarikatta, diğer ayağı laiklikte” olmakla suçlandı.Gülen'in, Papa'yla görüştüğü Roma'da Türkiye Büyükelçisi Altan Güven tarafından karşılanması üzerine doğan tepkileri de göğüsleyen Ecevit, karşılamayı Başbakan olarak kendisinin rica ettiğini duyurdu. Ecevit, “Fethullah Gülen'i samimi bulduğunu, takiye yaptığına inanmadığını, cemaat okullarında laik eğitim verilmiyor olsa bulundukları ülkelerin yönetimleri tarafından kapatılacağını” söyleyerek kendisini hedef alan suçlamaları yanıtlamaya çalıştı.Ecevit'in yıllar önce Gülen'i “samimi” bulduğuna ilişkin açıklamaları nedeniyle çok sayıda partili ile milletvekili DSP'den istifa ederek, Gülen'i bugün “samimi” bulan CHP'ye katıldı.Gülerce: Kazanan Ecevit, kaybeden Baykal oluyorBaykal'ın son açıklamasını “yiğitlik ve dürüstlük” sözleriyle değerlendiren Hüseyin Gülerce, geçmişte CHP'nin cemaate karşı katı tutumunu eleştiren yazılar kaleme aldı. O yazılardan biri, Baykal'ın açılımının seçmen cephesinde nasıl yanıt bulacağı sorusuna cemaat cephesinden geçmişte verilen bir yanıtı da içeriyor. Gülerce, “Kazanan Ecevit, kaybeden Baykal oluyor” başlıklı yazısında (Zaman - 20 Nisan 1998) Baykal'ı bakın nasıl uyarmış:“(...) CHP'nin, Sayın Ecevit'e Gülen konusunda yüklenmesi sığ siyaset anlayışının bir malzemesidir. Başka bir söyleyişle DSP ile CHP arasındaki rekabetin; haksız, yanlış ve 'belden aşağı vurma' boyutuna ulaşmasıdır. Bu da Türkiye'deki 'çirkin siyaset' anlayışının bildiğimiz ayıplarından biridir.Üstelik CHP, 'kökten laikçi' ve şu sıralar gözü dönmüş bir çevreden üç-beş oy alma hesabı yapabilir; ama dine ve samimi dindarlara karsı yürüttüğü yanlış politikadan dolayı bundan sonraki seçimlerde bir hüsran da yasayabilir. Bundan önce zar zor geçtiği barajlara takılabilir.Sayın Baykal ve küpüne zararı olan 'Keskin' ekibi, DSP'nin son seçimlerde aldığı başarının sebeplerini doğru değerlendirmelidir...”Ecevit'in son mirası 'inançlara saygılı laiklik' mi?Gülerce'nin yazısını izleyen 18 Nisan 1999 seçimlerinden DSP yüzde 22,19 oranında oy alarak birinci parti olarak çıkarken CHP yüzde 10 barajının altına düşerek parlamento dışında kaldı.İster, arşivlere dönüp “Aynı Ecevit'in 3 Kasım 2002 seçimlerinde aldığı oy yüzde 2'yi bile bulamadı” deyin...İster, büyük bir sabrın sonucunda ciddi bir etkiye kavuşan cemaat kanadından bakıp, “Taşı delen suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir” diye düşünün...İster, “devleti kuran parti” olmakla da övünen CHP'nin vardığı noktaya bakıp “inançlara saygılı laiklik söylemi, Baykal'ın Ecevit'ten devraldığı son miras oldu” deyin, fark etmez...Katı olan her şey buharlaşıyor!