D_Masthead_970x250

Demokrasi dediğin edepsiz bir çocuktur, Twitter baş belası; hoş geldin darbeci kafası!

12 Eylül darbecilerinin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile AKP iktidarının internet düzeni kol kola, Türkiye'de özgürlükleri boğuyor

İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimi Bekir Altun, hayatına mal olan adliye baskınında rehin alınan savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şakağına silah dayanmış görüntüleri gerekçe göstererek dünyanın en büyük sosyal paylaşım siteleri Twitter ve Facebook ile dünyanın en büyük video paylaşım sitesi YouTube'a erişimin tamamen engellenmesine karar verdi.

Kararın internet sitelerine ulaşımı sağlayan Erişim Sağlayıcıları Birliği'ne bildirilmesinin ardından bu sitelere erişim engellendi. T24'ün de aralarında bulunduğu onlarca siteye de erişim yasağı öngören bir "yeni Türkiye" klasiği karşısındayız. Türkiye tarihinde en yaygın yayın yasağını ifade eden karara dayanak yapılan görüntüleri kaldırmasının ardından Facebook'a erişim sağlanmaya başlandı. Yaklaşık yedi saatlik yasağın ardından Twitter ve YouTube'da talep edilen "temizliğin" ardından erişime açıldı.

Hâkim Altun'un yasaklama kararı, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un "kapatma nedeni" saymadığı bir gerekçeye de dayanmış görünüyor. Bu konuda, T24 yazarı Füsun Sarp Nebil'e açıklama yapan Ankara SBF öğretim üyesi Kerem Altıparmak'ın yaptığı tespitler önemli.

Kararın, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, aynı görüntüleri yayımlayan gazete, televizyon ve ajansların muhabirlerinin Savcı Kiraz'ın cenaze törenine alınmaması yolundaki talimatı vermesinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepkilerinin ardından geldiğini de not edelim.

 

'21. Yüzyıl'ın kitap yakma eylemi'

 

Geçen yılda Türkiye'de uygulanan Twitter yasağı üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesinde "Twitter / internet yasaklarının 21. Yüzyıl'da gerçekleşen kitap yakma eylemi olduğu ve kimseyi daha güçlü kılamayacağı" görüşü yayımlanmıştı.

Evet, kitap yakılan günlere döndü Türkiye. Yasaklamaya gerekçe yapılan görüntülerin yayını basın meslek ilkeleri ve medya etiği bağlamında elbette tartışılabilir. Ancak kararı gazeteciler verir.  Hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokratik düzende, ne kendisini yazı işleri ve haber merkezlerinin de başında gören bir başbakan, ne medyada hangi görüntülerin yayımlanacağına karar veren bir hükümet olmaz.

Türkiye'deki düzeni tarif eden son uygulama; bu ülkenin başbakanının, cenaze törenlerine bile hangi gazetecilerin alınacağı konusunda talimat verebilmesi, hoşlanmadığı yayınları yapanları "terör örgütü propagandasıyla" suçlayabilmesi, savcıların bu açıklamaların ardından gazete, internet sitesi, televizyon ve ajanslara karşı soruşturma başlatması oldu.

 

Hükümete yargısız infaz yetkisi

 

Evet, AKP iktidarı, 2007 yılında ilk kez çıkarılan internet yayınlarına ilişkin 5651 sayılı yasayı, sonuncusu önceki hafta çıkarılan üç torba kanunla değiştirerek internet haberciliğinde büyük bir baskı düzeni kurmuş durumda.  Dünyanın en büyük sosyal paylaşım sitelerinin de muhatabı olduğu bu yasaklama düzeni, iktidarın hoşlanmadığı yayınları "kişilik hakları" ve "özel hayat" gerekçelerinin yanı sıra "kamu düzeni", "milli güvenlik" gibi darbe dönemlerini şablonlarıyla yasaklamaya kurgulandı.

Son torba kanunla, Başbakan ve bakanlara, "milli güvenlik", "kamu düzeni" gibi gerekçelerle internet sitelerine erişim engelleme yetkisi getirildi. Anayasa Mahkemesi'nin geçen yıl Telekomünikasyon İletişim Başkanı için iptal ettiği bu "yargısız infaz" yetkisi, hükümet üyelerine tanınarak tekrar önümüze kondu.

Türkiye'yi, basın ve ifade özgürlüğü konusunda geriye doğru çağ atlatan yasaklamalara her gün bir yenisi ekleniyor, eklenecek. Yolsuzluk iddialarına dayanak olan telefon konuşmaları tapelerinin yayınını yasaklamak üzere çıkılan bu yolda daha çok yasağa tanık olacağız.

IŞİD'in vahşet görüntüleri karşısında bile Twitter ve YouTube'u yasaklamayı gündeme getirmeyen, çareyi yasakta aramayan demokrasi dünyası karşısındaki vaziyetimiz bu.

 

Darbecilerin yasasıyla kol kola

 

Bugün Türkiye'de, toplumsal muhalefetin iki temel alanı olan internet ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı zapturapt altına almış durumda. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin "toplantı ve gösteri hakkı, gösterinin yapılacağı yeri seçebilme hakkını da içerir" kararına rağmen meydan yasakları uygulanıyor. Her muhalif gösteri "darbe girişimi, dış mihrakların oyunu" gibi kara propaganda safsatalarıyla mahkûm edilmeye çalışılyor.

12 Eylül darbecilerinin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile AKP iktidarının internet düzeni kol kola, Türkiye'de özgürlükleri boğuyor.

Böyle bir Türkiye için nasıl bir sebebiniz olabilir? O ayakkabı kutularının, o para sayma makinelerinin, o bakanlık koltuklarında sipariş edilmiş milyonluk saatlerin, kendinizin üretmediği imkânları mide bulandıran bir iştahla tüketme ihtirasının dışında!  

İlgili İçerikler