Trakya bölgesinde başlayan şiddetli yağışlar salı günü Marmara'ya doğru yaklaşırken çok sayıda can aldı.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü ve uzmanların yaptığı uyarılar, büyük sel baskınları beklendiği yolundaydı. Beklenen İstanbul'da da oldu ve Bağcılar, İkitelli, Halkalı bölgesinde çarşamba sabahı erken saatlerden itibaren kentin yakın tarihinde görülmemiş bir sel felaketi yaşandı. Atatürk Havalimanı'nı TEM Otoyolu'na bağlayan Basın Ekspres Yolu, derinliği yer yer 2 metreye ulaşan azgın bir nehre dönüştü, TIR'lar, kamyonlar, otomobiller, içindeki insanlarla birlikte sürüklendi.
Canını kurtarmak için otoyolda yüzenler, “bulabildiği” ağaçlara tırmananlar, araçlarının üzerine çıkanlar, su ve çamur selinden çıkarılan cesetler... “2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul”dan görüntüler bunlardı.
Belediye otobüsleriyle ölüm seferi!
Karşılaştığımız tablo, herkesin haberdar olduğu bir felaketi hemen hiçbir önlem almadan beklediğimizi ortaya koyuyor.Şiddetli bir yağışın kentin hangi bölgelerinde felakete yol açabileceği konusunda devlet ve belediyenin ciddi bir öngörüsü olmadığı, dolayısıyla hiç olmazsa insanları o bölgelerden uzak tutacak bir önlem almaya yöneltmediği anlaşılıyor. Sel bölgesinde sürüklenen, tepelerine canını kurtarmaya çalışan insanların doluştuğu belediye otobüslerinin o bölgede ne aradığı sorusunun yanıtı, belediyenin “beklenen” felaket karşısındaki aymazlığından başka bir şey olamaz. Sel altında kalacak bölgede trafiği kesmek bir yana belediye tarafından otobüslerle adeta ölüme sefer düzenlenmesi düşündürücüdür.
Seli dere yatağında uyuyarak beklemek
Sonuçta göstere göstere yaklaşan felakete karşı, kamu otoritelerinin alarma geçmemesi, sel altında kalacak bölgeleri, nehir gibi akacak otoyolları trafiğe kapatmaması can kayıplarını artırdı.
Karşılaştığımız felaket, dere yataklarına bina doldurmakla kalmayıp, sel yaklaşırken o yapıların içine doluştuğumuz gibi tuhaf bir görüntüyü de önümüze koyuyor. Ayamama Deresi yanına yapılan TIR Garajı bölgesinden çıkan cesetler, seli dere yatağında beklemek gibi bir özelliğimizi de ortaya çıkarmış bulunuyor!
O yapıları dere yataklarına, o siteleri kumsallara kim yaptı, nasıl yaptı, kim izin verdi?.. Bu soruları geçiyoruz. Çünkü hesap sormak bir yana, çok değil iki gün sonra bu soruların hepsini unutup, yeni felaketleri dere yataklarındaki derin uykularımızda bekleyeceğiz! Yetkililer çıkıp o insanların “tabii” bir afette ölmelerinin ne kadar “tabii” olduğunu bize anlatacak. Üç gün sonra da hep beraber “Avrupa'nın Kültür Başkenti İstanbul” heveslerinin peşine koyulacağız.
Ve yaklaşan daha büyük felakette, İstanbul depreminde başımıza gelecekleri düşünmeyi bir kere daha erteleyeceğiz.
Deniz Baykal'ın sel ayıbı
Trakya ve Marmara bölgelerinde yaşanan sel felaketinin unutulmayacakları arasına Ankara'dan girme becerisini gösteren birisi var; CHP Genel Başkanı Deniz Baykal!
Saatlerdir sel altında bulunan İstanbul'da cesetler çıkarılırken Baykal'ın tuhaf basın toplantısı başladı. Konu; Doğan Yayın Holding'e Maliye Bakanlığı tarafından hesaplanan rekor vergi ve cezalar ile demokratik açılım süreciydi!
Bunlar elbette önemli konular, ancak insanlar otoyolda yüzerken yapılan o basın toplantısının, Türkiye'nin en görmüş geçirmiş siyasi partisi ile genel başkanına itibar kazandırdığı söylenemez.
Baykal'ın basın toplantısının, yapılan zamanlama hatası nedeniyle, hükümet-medya ilişkileri açısından gerçekten ciddi bir sorgulama gerektiren vergi cezaları konusunda sergilenen eleştirel tutuma da hiç kimsenin içine sinen bir katkı sağladığını sanmıyoruz.
NTV'nin canlı vermediği Baykal'ın basın toplantısını CNN Türk anlaşılır nedenlerle ekrana getirdi. Ancak Baykal canlı yayında konuşurken CNN Türk ekranından geçen son dakika bandı, CHP ve liderinin fahiş bir hatayla atladığı Türkiye'nin o sıradaki gündemini geçiyordu:
“Halkalı'dan cesetler çıkarılıyor!”