Şu sözler Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın. Arınç, seçim kampanyası yürüttüğü Bursa'da, İmam Hatip Mezunları Derneği'nin salı günü düzenlediği kahvaltılı toplantıda konuşuyor: “Şimdi düşünün işte gazeteciler de önümüzde. 1997-98, 28 Şubat süreci var. YÖK katsayı uygulamıyor. Her lise mezunu üniversiteye giriyor, aldığı puanın karşısında bir yerlere yerleşiyor. Ama bu süreçte imam hatip liselerini tehlike olarak gören bir zihniyet başka bir şey yapmak istiyor. YÖK’e söylüyor; YÖK önce olmaz diyor. Sonunda kanuna falan gerek yok. Telefon açılıyor Çevik Bir tarafından. İsmini de veriyorum. Kime, Kemal Gürüz’e... O kim, YÖK başkanı. Diyor ki, ‘Bana bak, zamanımız yok. Kanun manun bekleme. Derhal İHL mezunları için hatta tamamını kapsayacak şekilde meslek lisesi mezunları için bundan sonra katsayı çok farklı olacak. Bunlar üniversiteye girmeyecekler.’ Olur mu olmaz mı? ‘Ben emrediyorum olacak...’ Ve uygulama böyle başladı. Yönetmelik, kanun yok. Şu yok, bu yok. Ama tanklar yürümüş, ‘Balans ayarı yapılmış’ onlara göre. Telefonla balans ayarı yapıyorlar. ‘Bu imam hatip okulları mezunları bundan sonra üniversiteye girmeyecekler... ‘Başüstüne’...” “O zaman doğrudan Danıştay’a gidiliyordu. Ya da önce idare mahkemesi sonrası Danıştay’a, tam hatırlayamıyorum. Danıştay, konjonktüre göre karar verdi. Muhtemeldir ki bir telefon edilmiştir. Danıştay’ın verdiği karar şu tek cümleyle: ‘Bu konuda tamamen YÖK yetkilidir. YÖK’ün kararını inceleme imkânımız yoktur...' YÖK nasıl karar vermişti, telefona göre; ‘Bundan sonra şu, şu mezunları arasında şöyle bir makas var. Katsayı farkı var.’ Kim verdi bu kararı, YÖK. Danıştay ne diyor, ‘YÖK’ün kararı kesindir, ben ona karışmam’ diyor. ‘Katsayı işi YÖK’ün kararıdır’ diyor." Arınç, daha sonra, "aynı Danıştay'ın, katsayı uygulamasını kaldıran YÖK kararına müdahale ettiğini" anlatıyor. Ancak konumuz bu değil. Erdoğan: Görüşünü açıklamayanı da biliyorum Şu sözler de Başbakan Tayyip Erdoğan'a ait. Erdoğan, CNN Türk'te meslektaşlarımızın sorularını yanıtlarken, CHP'nin seçimde birinci parti olacağı üzerine bahse giren işadamı İnan Kıraç'a tepki gösterirken "risk aldığına" ilişkin sözlerini açıyor: "Dünyanın hiçbir yerinde holding, iş adamları o ülkenin siyaseti üzerinde açık beyanda bulunmazlar. Çünkü geldiğinde onunla birlikte çalışır. Bundan önce ben davetlerine katıldım. Aksini ispat etmedikleri sürece ben hiçbir davetlerine gitmem. Görüş noktasında partimi destekliyor desteklemiyor ayrımı yapmadım. Çıkıp dobra söylese benim için daha iyi. Kapalı kapılar ardında filancayla bir araya geldik şöyle böyle oldu. Onlar çıkıp açık açık söyleseler. Açıklamayanı da biliyorum..." 'Arayanlara gizli parantez açıyorum' Aşağıdaki sözler de, 2007 yılında 367 krizine de sahne olan Cumhurbaşkanı seçimine dışardan yapılan müdahaleler hakkında konuşan Erdoğan'a ait: "Ben de birçok şeyi biliyordum. Fakat bunları konuşmanın bize artık çok şey kazandıracağına da inanmıyorum. O zamanın küçük muhalifleri bizlere verdikleri sözlerin arkasında durabilseydiler, o zaman özellikle onları arayanlar, parantezi gizli açıyorum, 'onları arayanlar' diyorum, onları arayanların tesiri altında kalmaz, 'Biz sivil siyasetiz, ama biz şu anda parlamentoda bu işi çözebilecek durumdayız' der ve (parlamentoya) gelirlerdi..." Başbakan Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Arınç'ın vurguladıkları ayrıntılar, size de, sanki ellerinde kayıt varmış gibi konuştukları izlenimi veriyor mu? Başbakan Diyarbakır mitinginde, BDP'nin Elazığ'da MHP adayını destekleyebileceğine ilişkin özel bir sohbete işaret ederek “Bununla ilgili ses kaydı bugün yarın internete düşer” dedikten birkaç saat sonra ne olmuştu, biliyorsunuz. Erdoğan'ın söz ettiği sohbet, yasadışı ortam dinlemesine dayanan gizli bir kaydın ürünü olarak internet sitelerinden yayınlanmaya başlamıştı! Ne dersiniz; Çevik Bir veya Kemal Gürüz, Bülent Arınç'a “Biz böyle bir konuşma yaptık” demiş olabilirler mi?..