Bu köşede 2 Ekim'de yayımlanan yazımız “IMF ile anlaşmayı unutun” başlığını taşıyordu.Anayasa uyarınca en geç 17 Ekim'e kadar TBMM'ye sunulması gereken 2010 bütçe tasarısının, ki sunuldu, IMF ile anlaşmaya dayanan bir içerik taşıyamayacağının altını çizmiştik. “Merkezi bütçeden belediyelere kaynak aktarılması” ve “gelir idaresinin özerkleştirilmesi” konularındaki taleplerine hükümetten beklediği ölçüde karşılık bulamayan IMF ile temaslara ilişkin o yazımızın üzerinden yaklaşık iki hafta geçmiş bulunuyor.(http://www.t24.com.tr/content/authors.aspx?article=982&author=24)Geçen süre içinde IMF ile ilişkiler konusunda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a atfen verilen “IMF ile güvenmediğimiz için anlaşma imzalamadık” sözleri tartışma yarattı. Babacan, böyle bir şey söylemediğini, “İkna olmadığımız için anlaşma imzalamadık” sözlerinin yanlış tercüme edildiğini söyledi.Hükümetin ikna olmadığı konuların başında IMF'nin “merkezi bütçeden belediyelere kaynak aktarılmaması” önerisinin geldiğini biliyoruz.Ancak IMF'nin hükümeti ikna edemediği başka öneriler de olduğu anlaşılıyor. IMF çevrelerinden aldığımız bilgilere göre mevcut durumu şöyle özetleyebiliriz:* Gelir idaresinin özerkliği meselesi, şu anda üzerinde kriz yaşanan bir sorun değil. Ancak IMF, güçlü ve siyasi etkilerden uzak bir gelir idaresinin her zaman tercihi olduğunun altını çiziyor. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın, Doğan Yayın Holding için hesapladığı rekor vergi cezası, vergi aslı ve gecikme faizlerinin bu meseleyi gündemde tuttuğunu, sorunun AB'nin hazırladığı Türkiye İlerleme Raporu'na da eleştirel ifadelerle girmesinin konuyu soğutmadığını söyleyebiliriz.* IMF ile temaslarda üzerinde durulan temel sorun bütçe açığı. 2009 bütçesinde 10.4 milyar lira olarak öngörülen bütçe açığının yıl sonunda - yaklaşık altı katlık bir şaşmayla - 62.8 milyar liraya ulaşacağı tahmin ediliyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2010 bütçesine ilişkin rakamları açıkladığı basın toplantısında, 52.4 milyar liraya ulaşan öngörülmeyen açık fazlasının 44.8 milyar lirasının gelirlerdeki zalmadan, 7.6 milyar lirasının giderlerdeki artıştan kaynaklandığını söyledi. Şimşek'e göre, gelirlerdeki azalmanın 4.7 milyar lirası vergi indirimlerinden, 40.1 milyar lirası da ekonomik daralmadan kaynaklandı.
* IMF, dünya ekonomisinde likidite bolluğu ve risk iştahının tekrar canlanması nedeniyle büyüyen bütçe açıklarının Türkiye’nin nakit dengesine olumsuz etkisi olacağını vurguluyor. * Türkiye ekonomisinin 2009'da yüzde 6.5 oranında küçülmesi bekleniyor. Gelecek yılın ortalarında, başta Fed olmak üzere, merkez bankalarının faiz oranlarını artırarak daha sıkı para politikaları uygulayacakları tahmin ediliyor. Yani dünyadaki likidite bolluğu 2010 yılında azalacak. 2010'da Türkiye ekonomisinde öngörülen büyümenin de, vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 70'ini oluşturan dolaylı vergi hasılatını belli bir düzeyin altında tutacağı hesaplanıyor.* Dünyada likidite daralmasının güçlü bir şekilde hissedileceğine işaret eden IMF'nin Türk vergi sisteminin KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler üzerine kurulu olmasından; gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergilerin toplam vergilere oranının yüzde 30 düzeyinde kalmasından kaygı duyduğu belirtiliyor. AB ülkelerinde dolaylı-dolaysız vergilerin toplam gelirler içindeki oranının Türkiye'nin tam tersi olduğunu not edelim. Harcamalar üzerinden alınan ve zengin-yoksul bütün bütçelere eşit oranda yansıyan dolaylı vergi ağırlığının “vergi adaleti” açısından da ciddi bir sorun yarattığı biliniyor.* Harcamalar üzerinden alınan dolaylı vergiler büyüme (ve daralma) oranlarından doğrudan etkileniyor. Yani Türkiye ekonomisi büyüdükçe dolaylı vergi gelirlerindeki artış bütçe açığını azaltıcı, aksi durumda ise artırıcı etki yaratıyor.IMF, gelir ve kurumlar vergisi oranlarında artırım istiyor* Dolaylı vergilerin ezici ağırlığı 2010 bütçe tasarısına da yansımış durumda. 2010'da 41,5 milyar liralık gelir, 18.8 milyar liralık kurumlar vergisi (toplam 60.3 milyar lira) hasılatı öngörülüyor. Buna karşın gelecek yıl için sadece KDV tahmininin 52.7 milyar lira, ÖTV tahmininin de 54.6 milyar lira olduğunun altını çizelim. * Köklü bir mali reform öneren IMF, gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergi hasılatının toplam vergi gelirleri içindeki payının artmasının önemini vurguluyor. Bu hasılatı yüksetlmenin yolu ise, kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin yanı sıra, gelir ve kurumlar vergisi oranlarını yükseltmekten geçiyor! Burada Anayasa Mahkemesi'nin, 15 Ekim perşembe günü gelir vergisinde en yüksek oran olan yüzde 35'lik dilimi ücret gelirleri açısından iptal ettiğini hatırlatalım. Yüksek mahkemenin kararı, Resmi Gazete'de yayımlandıktan 6 ay sonra yürürlüğe girecek.Özetle IMF'nin, vergi sisteminin dolaysız vergilere doğru kaymasını sağlayıcı bir mali reformun altını çizdiği, ancak hükümeti ikna edemediği belirtiliyor.* IMF'nin belediyelere transferin kesilmesi ve “yerel yönetimlerin kendi gelirlerini artırmanın yollarını bulmaları” üzerinde de önemle durduğunu belirterek noktalayalım.