Benim hayallerimin başköşesini, dünya görüşü ne olursa olsun, her kesimin, herkesin adil olmaya çalıştığı bir ülke süslüyor!
Adil olmak üzerinde düşünmeye ihtiyacımız var. Benim hayallerimin başköşesini, dünya görüşü ne olursa olsun, her kesimin, herkesin adil olmaya çalıştığı bir ülke süslüyor! 29 Mart’ta yapılacak genel yerel seçimler, adil olmak üzerinde hep birlikte düşünmek için fena bir vesile sayılmaz. Geçen hafta Sözcü, dün de Milliyet gazetesinin manşetinde, AKP’nin seçim kampanyasını yürüten Başbakan Tayyip Erdoğan’ın rakiplerine karşı yarışı devlet olanaklarıyla sürdürdüğü vardı. Evet, Başbakanlık uçakları “Ana” ve “Ata”, Başbakanlık helikopteri “Oba” ve Başbakanlık otobüsü, AKP’nin seçim mitingi düzenlediği kentler arasında mekik dokuyor. Her seçim döneminin klasik haberi olduğuna göre bu, Başbakanlık koltuğunda Erdoğan’dan başkası oturuyor olsaydı da büyük bir olasılıkla aynı haberleri okuyacaktık. Demek ki Türkiye’deki siyaset pratiği, adil davranmamanın bir bedeli olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla siyasetin “adil olmaya çalışmak” gibi bir önceliği bulunmuyor. Öyle bir önceliği olan siyaset, “Belediye başkanını iktidar partisinden seçmezseniz hizmet edemez” diyebilen bir kişiyi Adalet Bakanlığı koltuğunda tutmaz. Fak-Fuk Fon tartışmalı harcanıyor Adalet duygusu açısından üzerinde durulması gereken bir diğer konu, dilimize “Fak-Fuk Fon” diye yerleşen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan seçim dönemlerinde yapılan harcamalar olabilir. Tunceli’de dağıtılan eşyalar örneğinde olduğu gibi, bu fondan valilikler tarafından yapılan harcamalar, doğal olarak “devlet” değil “hükümet” yardımı olarak algılanıyor. Genel bütçe formaliteleri dışında kolay harcanabilen, önemli ölçüde vergi ve para cezalarından yapılan kesintilerle oluşturulan Fak-Fuk Fon, genellikle iktidardaki partiler lehine kullanılan bir “devlet kaynağı” olarak yıllardır tartışılıyor. Siyasi görüşü ne olursa olsun, adil olmak üzerinde düşünmeye çalışan herkes, Tunceli’de dağıtılan eşyaların, fonun amacına uygun olarak, sadece ve sadece “yoksulluk ve fukaralığın giderilmesi” için yapıldığına ikna olmakta zorlanacaktır. 19 partiden 3’üne Hazine yardımı! Türkiye’deki seçim ve siyasi partiler sistemi, adalet açısından tartışma konusu olan bir uygulamayı da yaklaşık yarım yüz yıldır içinde barındırıyor. Adil olmak üzerine düşünmeye çalışırsak, Türkiye’nin siyasal sistemi “29 Mart’ta seçimlere katılacak 19 siyasi partiden sadece 3’üne Hazine yardımı yapmayı yeterli gören bir sistem” olarak da tanımlayabiliriz! Anayasa, 68. maddesinde, siyasi partiler konusuna kuvvetli bir girizgâh yapar: Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır! Siyasi partiler halkın siyasete katılımı ve devlet yönetimini etkilemeye çalışmasının, demokratik rejimin temsili niteliğini icra etmesinin en önemli aracı olduğuna göre gerçekten vazgeçilmezdir. Ancak adil olmak üzerinde durursanız, sistemin, siyasi partilerin sadece birkaçını demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru saydığını düşünebilirsiniz. Aksi halde seçim için yarışan 19 partiden sadece 3’ünün Hazine yardımı almasını açıklamak mümkün olmuyor. Hazine yardımları üzerinde durmayı sürdüreceğiz. Çünkü adil olmak üzerinde düşünmeye en çok sandık başında ihtiyacımız var!