Bazen gündemin, üzerine sayfalar döktürülebilecek maddelerini birkaç sözcükle özetleyebilmek
Yaşanmışlıklara dayalı, yılların ve kollektif bir aklın imbiğinden geçip de dile yerleşmiş atasözlerinin, deyimlerin bazılarına hayran olmamak elde değil. Bazen gündemin, üzerine sayfalar döktürülebilecek maddelerini birkaç sözcükle özetleyebilmek için öyle hızır gibi yetişen deyimler oluyor ki, zengin kültürümüzün yanacıklarından öpesim geliyor! Geçtiğimiz günlerde neler oldu? Tayyip Erdoğan, Kars’taki bir anıttan zerre hazzetmedi. Bu anlaşılabilir. Kimse sanattan anlamak, bir yapıtı beğenmek zorunda değil. Ancak herkes, özellikle de, toplumu temsil gücü ve yetkisi sunulmuş, sürekli göz önünde olan ve topluma da örnek olmak sorumluluğunu üstlenmiş kişiler; anlamasa, beğenmese, nefret bile etse, yürek ve emek konulmuş yaratılara saygı göstermek zo-run-da. Oysa böylesi zorunlulukları kafaya hiç takmayacak denli höt höt konuşmalar yapmayı kendisine biçem edinmiş Sayın Başbakan, bırakın saygı duymayı, “Ucubedir beğenmedim. Tez yıkıla!” buyurdular. Bunun üzerine görüşleri sorulan Kültür ve Turizm Bakanı’nın canhıraş idare çabası, Çevir Kazı Yanmasın’cılığı zaten abes. Kendi kabinesinin bakanının “korumacı” açıklamasını elinin tersiyle iten, sanata duymadığı saygıyı, hele topluma verilecek bir mesaj söz konusu olduğunda, zinhar muhataplarına da duymadığını açık eden Başbakan’ın ikinci açıklaması, ondan da abes. Başbakan Yardımcısı Arınç’ın, konuyla ilgili (aman eksik kalmasın) görüşü sorulduğunda, “Allah adamı Günay’ın durumuna düşürmesin” demiş olması hele, abes filan değil, bildiğin fıkra! Şimdi bütün bu satırları silip, yerine, Kraldan Çok Kralcı Olmak Türk toplumunda feci sevilen bir durumdur; ters teper, yersiz olur, saygınlığı yerle bir eder, yine de sürüp gider, diye yazsam, cuk oturmaz mı?! Hatta, aynı deyiş, Muhteşem Süleyman’ın derdinin, toplumcak bizi gerdiği bugünlerdeki bazı çığırtkanlara da, pek yaraşmaz mı? *** Geçen hafta Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tütün ve alkollü içkilerin satışı ve sunumuna ilişkin yeni bir yönetmelik yayınladı. Maddeler didiklene didiklene tartışıldı. Uygulamanın, “AKP’nin gizli ajandasının bir parçası” olup olmadığı, ülkede çoğu konuda olduğu gibi bu konuda da suçlamalar ve siyah-beyaz kamplaşmalarla dolu bir itiş kakış içinde, konuşulmaya devam ediyor. Bu süreçte, toplumda tepeden indirilen yasakların, yasadışı üretim, dağıtım ve tüketimi körüklediğini; vergisiz, denetimsiz, tehlikeli bir alan yaratmaya araç olduğunu, “tepedekiler”in gözleri görmüyor mu? Kendilerine yasaklarla ilgili görüşleri sorulduğunda, hükümetin hemen 21 yaş sınırını öne sürerek örnek gösterdiği Amerika’da, mafyanın güçlenmesi, en güçlü ABD gangsteri Al Capone’un ortaya çıkışı, en çok 1920 ve 30’lu yıllardaki içki yasağı dönemi sırasında olmamış mıydı? 1920 yılında ABD Anayasasına eklenen 18.maddeye göre tüketim için alkol ürünlerinin satışı, üretimi ve sevkiyatı yasaklanmış. İrili ufaklı çok sayıda çete, kaçak içkiyi yüksek kârlarla satmaya ve çıkarlarını korumak için şiddete başvurmaya başlamış. Düzenin sürmesi ve işbirlikleri için polis memurlarına, devlet görevlilerine verilen rüşvetler almış yürümüş. Sonunda, 1933’de yasak kaldırıldıktan sonra da, uzun yıllar çetelerin, toplumsal kirlenmenin ağır izlerinin önüne geçilememiş. Şimdi bizde de, “herkese kucak açan”, özgürlüklerden yana tavrını meydanlarda bangır kıyamet açıklayan hükümetimizin bu tip icraatlarıyla; alkolün üretim ve dağıtım kısmında, böylesi tehlikeye açık bir çöplük doğup büyüyebilir. Kapsam genişlerse, bağlantılı birçok sektör büyük zarar görebilir. Turizm, onulmaz yaralar alır. Göz göre göre yine de bunlar yaşanırsa, müsebibi olan uygulayıcılara denmez mi ki, kendi düşen ağlamaz?! *** Haremlik-selamlık skandalıyla gündeme gelen, 45 santim mesafe nedeniyle sosyal medyada feci dalga konusu olan, Nevit Kodallı Güzel Sanatlar Lisesi haberi, medyanın bazı gruplarınca asparagas, bazılarınca doğru ilan edildi. Kuşkusuz, art niyetli abartılar, işin iç yüzünü tam yansıtmayan yakıştırmalar her zaman olasıdır. Ancak, her zaman olmasa da çoğu zaman, ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Diğer yandan, haberin, tümüyle doğru ya da kısmen yanlış olması bir yana, çeşitli yerlerdeki haber yorumcularının görüşleri, toplumun bazı kesimlerine, etkin bir ayna tutmakta. “Kızımı okutmak istiyorum ama hamile kalmasını istemiyorum” diyen kuş beyinli, örümcek zihniyetli anne-babalardan ne yazık ki çok var. Benimse, bu tip örümceklere bakınca, vermeyince Mabud, neylesin Mahmud deyimini anasım geliyor. Yasak koyucu tüm uygulamalar, bir başka güzide deyimi anımsatıyor. Lütfen efendim, akıllı olunuz, eşşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmeyiniz!