Malum elektronik sektörü uzun bir süredir cep telefonu ithalatında ek bir vergi (yükümlülük) getirilip getirilmeyeceğini tartışıyor. Bu tartışmanın haksız olduğunu söyleyemeyiz; çünkü ortada 5 Aralık 2014’te yayımlanan 2014/10 numaralı İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğ var. “Yerli üretici tarafından … ‘alıcısı bulunan verici portatif (cellular) telsiz telefon cihazları’ tanımı altında sınıflandırılan eşyanın ithalatında son yıllarda artış olduğu ve yerli üretimin bu ithalattan ciddi zarar gördüğü ve ciddi zarar tehdidine maruz kaldığı belirtilerek, ithalatta korunma önlemlerine ilişkin mevzuat çerçevesinde, söz konusu eşyanın ithalatında korunma önlemi alınması için … başvuruda bulunulmuştur.” ifadelerinin yer aldığı Tebliğ’in neticeleri henüz ortaya konulmuş değil; ancak 1 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanan 2015/8353 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile sektörü yine ciddi şekilde etkileyecek bir değişiklik yapıldı.
Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (IV) Sayılı Liste uyarınca cep telefonları %25 ÖTV’ye tabi tutuluyorlar. Ancak ÖTV Kanunu’na 2009’da eklenen geçici 6. madde ile 31/12/2023’e kadar portatif (cellular) telsiz telefon cihazları veya yaygın adıyla cep telefonları için asgari bir ÖTV uygulamasına geçilmiş durumda. Buna göre, ÖTV Kanununa ekli (IV) sayılı listede yer alan cep telefonları için listede belirlenen orana göre hesaplanan verginin, bunların her biri için 40 TL’sinden az olmaması gerekiyor. Bakanlar Kurulu’nun bu tutarı sıfıra kadar indirmeye veya üç katına kadar artırmaya yetkisi olduğu da aynı maddede hüküm altına alınmıştı. Bakanlar Kurulu'nun maddede belirtilen yetkisini kullanarak rakamı kademeli olarak en son 120 TL’ye kadar arttırdığını vurgulayalım.
1 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanan 2015/8353 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bu rakamın 160 TL’ye arttırıldığı dikkat çekiyor.
Bu soruya cevap vermeden önce Anayasa’nın 73. maddesini kısaca hatırlayalım.73. madde uyarınca vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır; ayrıca vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.
Anayasa’nın 73. maddesinde hükme bağlandığı haliyle, vergisel yükümlülükler ancak kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılabilirler. Anayasa’nın -belirli ve sınırlı bir çerçeve içerisinde- Bakanlar Kurulu’na yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi tanıması “kanunilik ilkesi” olarak tanımlayacağımız temel vergileme ilkesine zarar vermemektedir. Özetle, vergilendirme yetkisi yasama organına aittir ve kendisine çizilen çerçeve içerisinde yürütme organı da bu yetkinin doğal sonucu olan yasaları uygulamak yetkisini haizdir.
Bu bağlamda, ÖTV Kanunu’nun yukarıda değindiğimiz, geçici 6. maddesinde yer alan ve Bakanlar Kurulu’na maddenin ilk ihdası sırasında tespit edilen 40 TL’yi sıfıra kadar indirmeye veya üç katına kadar artırma yetkisi veren hükmün, Anayasa’nın 73. maddesi ile uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Yukarıda da belirttiğimiz üzere Bakanlar Kurulu da -Anayasa’ya uygun olarak- geçici 6. madde ile tespit edilen asgari vergi tutarını 120 TL’ye kadar yükseltme yetkisini geçtiğimiz zaman içerisinde kullanmıştı.
Peki, nasıl oldu da 2015/8353 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bu tutar 160 TL’ye çıkarıldı? Bu noktada akla, vergi yönetiminin geçici 6. madde hükmünü daha farklı yorumladığı veya -pek ihtimal vermesek de- dikkatten kaçırdığı geliyor.
Yukarıda da vurguladığımız üzere, vergisel yükümlülükler ancak kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılabilir. Bakanlar Kurulu da kendisine tanımlanan yasal sınırlar içerisinde vergi tutarlarını veya oranlarını değiştirme yetkisini haizdir.
Cep telefonları için asgari ÖTV’yi 160 TL’ye çıkaran 2015/8353 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın geçici 6. madde ile tespit edilen sınırların dışına çıktığı iddia edilebililir; ki bu iddianın kuvvetli bir iddia olduğunu da not etmemiz gerekiyor.
Bakanlar Kurulu’na düzenleme yapma yetkisi verildiği; ancak bu yetkinin aşıldığı hallerde “yetki yönünden hukuka aykırılık”tan söz edilebiliriz. Bu yetki aşımının hukuki bir “yokluk” durumu doğurduğu; ancak yine de yargı marifetiyle iptal edilmesi gerektiği hukuk alanında yaygın kabul gören bir görüş.
Danıştay Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak bakacağı konulardan birisi olan Bakanlar Kurulu Kararlarının, idari yargıya konu edilmeleri elbette mümkün; ancak gelir yönetiminin bu konudaki karmaşıklığı geçici 6. maddeye ilişkin bir Kanun değişikliği veya yeni bir Bakanlar Kurulu Kararı ile çözeceğini tahmin ettiğimizi de not düşelim. O zamana kadar bu rakamın 160 TL olarak dikkate alınması gerekecek gibi görünüyor. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinin, idari işlemler hakkında bazı hallerde “yürütmenin durdurulması” kararının verilmesini mümkün kıldığının da altını çizelim.
(*) Bu makale www.KPMGvergi.com adresinde yayımlanmıştır.