A.E. Suriye’den Türkiye’ye kaçan askerlerden biri. Türkmen kökenli. Türkiye'ye kaçmadan önce Suriye’de zorunlu askerlik yapıyordu. Zorunlu görev süresi bitmesine karşın 7 aydır terhis olmasına izin verilmedi. Sonunda A.E. zorlu bir sürecin ardından Şam’dan Türkiye’ye kaçtı.
A.E. ile ilk kez beş yıl önce tanışmıştım. Suriye’de Arapça öğrenirken bana yardımcı olan arkadaşlarımdan biriydi. İletişimimiz hiç kopmadı. 2009 ile 2010 arasında Suriye’de gazeteci olarak kaldığım dönemde de tüm yoğunluğa karşın ara sıra görüşebiliyorduk. A.E. ile ilgili olarak Şam’daki Türk ve Araplardan her zaman olumlu yorumlar duydum.
A.E.’nin zorunlu olarak askere alındığını biliyordum. Suriye’deki olaylar sırasında da facebook üzerinden konuşabiliyorduk. Olayların başladığı ilk günlerde A.E. “İki tarafın da suçu var. Ama sonuçta sorumluluk devletin” diyordu. Suriye’deki şiddetten A.E. de payına düşeni aldı. A.E., kimliğini gizli tutması nedeniyle ayrıntıları bende saklı bir pusuda Özgür Suriye Ordusu tarafından sırtından vuruldu.
A.E., bu olaydan sonra da Suriye'de artan şiddet sarmalında iki tarafın da suçlu olduğunu, ancak krizi çözmesi gereken sorumlunun Suriye rejimi olduğunu düşünüyordu.
A.E. ile Türkiye’ye kaçışından bir hafta sonra yeri ve zamanı güvenlik nedeniyle açıklayamadığım bir yerde buluştuk. Suriye’deki olaylarla ilgili son gelişmeleri konuştuk. A.E. Suriye’deki karışık güvenlik mekanizmasından yola çıkarak olayların bu noktaya nasıl geldiği anlattı.
A.E.’ye göre Suriye ordusunda Sünni ve Alevi (A.E.'nin kendisi “Nusayri” değil Alevi ifadesini kullanıyor) askerler arasında ciddi bir gerginlik var. Özellikle Savunma Bakanlığı’na düzenlenen saldırıdan sonra bu gerginliğin arttığını söylüyor A.E.
A.E. Suriye ordusunun Şam dışındaki kent merkezlerinde kontrolü yitirdiğini anlatıyor. Şam haricindeki kent merkezlerinden kırsal bölgelere ciddi göçlerin yaşandığını da sözlerine ekliyor.
A.E. Suriye kırsalındaki hemen hemen her köyün silahlandığını söylüyor. A.E.’nin anlattıklarına göre, Suriyelilerin yastık altındaki parasının yerini silahlar aldı. A.E.’nin dediğine göre ülkede silah satın almak artık hiç zor değil.
A.E.’nin T24’ün sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
- Suriye’de nerede görev yapıyordunuz ve ne zaman Türkiye’ye geldiniz?
Türkiye’ye geleli yaklaşık 1 hafta oldu. Gelmeden önce 25 ay boyunca askerdim. Şam kırsalında bir askeri birlikte görev yapıyordum. Operasyonlara katılmayan idari bir birimde görevliydim. 18 aylık zorunlu askerliğim bitmişti. 7 ay da fazladan askerlik yaptım. Bu dönemde artık hiçbir şekilde askeri bırakmıyorlar.
- Terhis olamıyor musunuz?
Terhis olayı yok artık. Ucu açık devam ediyorsunuz. Şam’dan Halep’e geldim. Halep’ten de Kilis’e yakın bir noktadan gayriresmi yollarla sınırı geçtim.
- Kim sizi sınırdan geçirdi? Kendi başınıza mı geçtiniz?
Hayır, kendi başıma geçmedim. O sınır köylerinde sürekli Türkiye’ye gayrimeşru yollardan gelip giden bazı insanlar var, yollar var.
- Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) gibi mi?
Evet. Hatta beni sınırdan geçiren Özgür Suriye Ordusu idi…
- Şu an Şam’daki çatışmalar ne durumda?
Şam merkezi diğer illere ya da Şam’ın kırsalına göre daha durgun ve sakin bir durumda. Ama Şam’ın etrafı genelde kenar mahalleleri ve şu anda 24 saat sürekli çatışma, bombardıman altında.
- Hangi mahalleler bunlar?
Genelde Şam’ın güney tarafı, Filistinli mültecilerin ağırlıklı yaşadığı bölgeler Tadamuk, Yarmuk, Muhayyen Filistin, Subeyna gibi yerler. Şam’ın içinde merkezî olarak da Kafer Susa ve Mezze bölgesi. Şam’ın biraz dışına çıkınca Şam’ın etrafı Muaddamiye, Derraya, Seyidine Zeynep gibi bölgeler aylardır çatışmalara ve askeri operasyonlara sahne oluyor.
- Şam’ın kaçta kaçı Esad yönetiminin kontrolünde?
Şam merkezi hâlâ büyük oranda Esad’ın kontrolünde. Ama nerede, ne zaman, ne şekilde çatışma olabileceği belli değil. Gerek ordu, gerek diğer güvenlik birimleri olmak üzere Şam’daki asker sayısı muazzam fazla... Merkezde ağırlıklı olarak ordu değil, güvenlik birimleri var.
- Nedir bu güvenlik birimleri?
Suriye’de yaklaşık 17 tane güvenlik birimi var. Bunların bazıları orduya, bazıları İçişleri Bakanlığı’na bağlı, ama onlar Suriye’deki en güçlü birimler. Çoğu ordudan bile daha güçlü olarak kabul edilir. Askeri istihbarat, siyasi istihbarat, İçişleri Bakanlığı’na bağlı cinayet masası gibi.
- Bu istihbarat görevlileri fiilen çarpışıyor mu?
Tabii; olayların başından beri çarpışıyorlar. Suriye’de kriz ilk başladığında, yani sadece protestolar başladığında sürekli bu güvenlik birimleri müdahale ediyordu. Başlarda ordu hiç ortada yoktu. Ordu çatışmalar arttığında ve muhaliflerin eline ağır silahlar geçtikten sonra devreye girdi.
- Ordunun müdahalesiyle bahsettiğiniz güvenlik birimlerinin müdahalesi arasında farklı bir tutum söz konusu mu?
Özel güvenlik birimlerinde askerliğini yapan erler değil, gönüllü askerler oluyor.
- Şebbiha mı bunlar?
Hayır, bunlar tamamen farklı. Özel güvenlik birimlerindeki gönüllü askerler. Türkiye’deki polis gibi düşünün. Ama bunlar polis değil.
- Bu “gönüllüler” maaş alıyor mu?
Tabii, bunlara uzman asker diyelim. Türkiye’deki örneği belki uzman çavuşlar olabilir. Bunlar zaten olaylardan önce de vardı. Özel güvenlik birimleri olaylardan önce de çok güçlüydü. Polisin halledemediği sorunlara onlar müdahil olur. Ordunun içinde yaşanan olaylar bile o bölgedeki güvenlik birimlerine havale edilir; yani askeri istihbarata (muhaberat Cevviye). Muhaberat Cevviye, Suriye’de en güçlü birimdir.
- Nedir bu Muhaberat cevviye?
Hava kuvvetlerine bağlı istihbarat servisi. Hava İstihbaratı Komutanı da General Cemil Hassan’dır.
- Bu farklı özel güvenlik birimleri birbirinden bağımsız mı?
Bunlar birbirinden bağımsız. Kimisi İçişleri Bakanlığı'na bağlı, kimisi Genelkurmay’a. Genelde bu birimlerin hesap verdiği nokta daha yüksektir. Cumhurbaşkanı gibi... Cemil Hassan dediğimiz kişi Savunma Bakanı ya da İçişleri Bakanı’ndan direktif alacak biri değil. Bunlar kendi içinde çok güçlü yapılar ve fiiliyatta doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlılar.
- Suriye’nin kontrolü konusuna geri dönelim. Kaçarken Halep’ten geldiğinizi söylediniz. Halep’te muhaliflerin kentin yüzde 80’ini ele geçirdiğine yönelik iddialar vardı. Halep’e yönelik gözlemleriniz nedir?
Belki yüzde 80’den daha fazlasının muhaliflerin elinde olduğu söylenebilir. Halep’e tek bir giriş yolu var. O da güneybatı tarafındaki Şam yolundan. Şu ana kadar Suriye askerleri Halep’in bir mahallesinde bile doğru düzgün kontrolü ele geçiremedi. Çatışmalar Halep’in girişi olan Selahaddin ve Seyfül Delve diye bilinen mahallelerde oluyor. Buradaki çatışmalar her iki taraf için de vur-kaç operasyonları şeklinde. Ama Halep’in içinde mevzilenen Özgür Suriye Ordusu. Askeri birlikler Halep’in belli bölgelerine giriyor, çatışıyor ve tekrar geri çekiliyor. Şu sıralar ordu birlikleri ağırlıklı operasyonlarını havadan yürütüyor, bombardıman şeklinde.
- Operasyonların sivillere yönelik olduğuna dair tepkiler de var. Sizin gözlemlediğiniz kadarıyla bu operasyonlar Özgür Suriye Ordusu’na mı, yoksa sivillere mi yönelikti?
Operasyonlar ayaklanma olan bölgede gerçekleşiyor. O bölgelerde zaten Özgür Suriye Ordusu’nun üyeleri var. Ama Suriye ordusu operasyon yaptığı bölgelerin içlerine kadar giremiyor kara kuvvetleriyle. İç kesimlere havadan, top atışı ya da tank atışı ile bombardıman yapıyor. Daha sonra ordu o bölgeye girmeye çalışıyor. Normal olarak o bölgede siviller de yaşıyor. İçeriye girdikten sonra bölgede sivil ya da asker ayırt etmeden de operasyonlar sürüyor. Bazen de operasyon yapılacak bölgelerde önceden duyuru yapılıyor. Bir-iki gün içinde bu bölgeden çıkın, evlerinizi bırakın diye. Herkes evlerini terk edemiyor. Herkesin gidecek yeri yok. Evlerini terk edemeyen siviller de çatışmalarda zarar görüyor.
- Operasyona katılan askerler hep Nusayriler mi? Senin Şam’daki gözlemlerin nedir?
Bir bölgeye operasyon olacağı zaman genelde Alevi (kendisi bu adlandırmayı kullanıyor) askerler katılıyor. Bunlar güvenlik birimlerindeki Aleviler ağırlıklı olarak. Bu arada güvenlik birimlerinin mensuplarının çok büyük bir bölümü Alevi kökenli.
Sünni askerler daha farklı şekilde kullanılıyor. Kurulan kontrol noktalarında ya da girecekleri bölgeyi önce kıskaç altına almada kullanılıyor. Sünni ve Alevi olarak karışık olan ordu grupları operasyonlara çok daha az katılıyorlar. Çünkü ordu, Sünni askerlerden korkuyor. Bırakıp gitmesinden, kaçmasından ya da muhaliflerin safına katılmasından endişe ediliyor.
- Siz bir fiil operasyonlara katıldınız mı?
Hayır.
- Sizin birliğinizden katılanlar oldu mu?
Hayır.
- Suriyeli arkadaşlarınız oldu mu operasyonlara katılan?
Evet.
- Bunlar Sünniler miydi?
Ağırlıklı olarak Alevi idi.
- Sünni arkadaşlarınız katılmadı mı?
Operasyonlarda Sünni olan arkadaşlarım da vardı. Olayların başında Sünniler zaten etkin bir şekilde kullanılıyordu. 2011’den bahsediyorum. İşler bu noktaya gelmemişti. Askerler arasında ciddi ayrımcılık yoktu. Ama son aylarda, son iki üç ayda askerler arasında ciddi mezhepsel ayrımcılık var.
- Sünni askerler bu tip operasyonlara katılmayı reddetmedi mi?
Reddedenler oldu. Bunlar gözaltına alındı ya da idam edildi.
- Kurşun atmayı reddeden bir askerin sonu...
Eğer bir operasyonda kurşun atmayı reddeden bir asker varsa komutanı tarafından silahı çekilip vurulur. Yerinde idam edilir... Askerden kaçtıktan sonra Özgür Suriye Ordusu mensupları bana farklı olaylardan bahsettiler. Halep merkezdeki çatışmalarda bazı askerlerin savaşmadığından bahsediyorlardı. Tankların hedefi nişan almadığını anlatıyordu. Askere emir geldiğinde vurmak zorunda. Ama askerler öldürmemek için boş hedeflere nişan alıyormuş. Halep’te onlarca tank ele geçirildi. Bazen askerler tankları bırakıp gidiyordu. Bu başlarda çok yaşandı Halep’te. Asker kendi canını kurtarmak için ya da savaşmak istemediği için tankı terk ediyordu. Muhalifler anlattığına göre tankların içinde zincirlenmiş ölü ve yaralı askerler de ele geçirmişler.
- Sünni ve Alevi askerler arasında anlaşmazlık ya da bir çatışma var mıydı?
Askerler arasında çatışma yok, ama çok ciddi bir gerilim var. Kimse kimseye selam vermez durumda şu an. Askerler birbirinden korkmaya başladı. Aleviler Sünnilerden, Sünniler Alevilerden korkuyor. Alevilerin korkmasının nedeni şu: Biz Sünni askerlere silah veriyoruz, kafası atar kalkıp bizi vurur diye. Sünniler de Alevilerden nasıl korkuyor? Yanlışlıkla ağızlarından bir şey çıkar ve rejime karşı bir şey söylerler diye korkuyorlar. O zaman istihbarat gelip askeri alıp götürüyor. Bunun örneği bizim bölükte oldu. Hatta baya bir örneği oldu. Birçok çocuğu alıp götürdüler...
- Sırf ağzından yanlış şeyler kaçırdığı için mi?
Evet. Mesela ilk aklıma gelen iki ay önce olan bir olay. Bizim bir arkadaşımız şehir merkezine inmişti. Yolda bölüğe gelirken Özgür Suriye Ordusu tarafından kaçırılmış. Çocuğu iki gün elde tutup serbest bırakmışlar. Çocuk birliğe iki gün geç gelince kaçırıldığını söyledi. “Seni niye tekrar bıraktılar” diye sordular. Bu çocuk Sünni Homs’luydu. Çocuğu hapse attılar. Daha sonra çocuğu askeri istihbarat alıp götürdü. Ertesi gün çocuğun iki oda arkadaşını da alıp götürdüler. Yaklaşık iki aydan fazla oldu ve çocuktan hiçbir haber yok.
- Sizin bölüğünüzde sizin dışınızda kaçanlar oldu mu?
Benim bölüğümde subay, er, erbaş ve gönüllü askerler olmak üzere toplam sayı 350 kişiydik. Şu ana kadar kaçanların sayısı 150’ye ulaştı. Bunun içinde bir albay da var. Bizim bölükteki tek Sünni albaydı.
- Alevi askerlerden kaçanlar var mı?
Hayır. Öyle bir durum söz konusu bile olamaz.
- Siz Türkmen kökenlisiniz, Suriye ordusunda sizin gibi ne kadar çok Türkmen asker var?
Ne kadar olduğunu bilmiyorum. Bu mecburi bir askerlik hizmeti. Yaşı gelen herkes Türk, Arap ya da Kürt olduğuna bakılmaksızın askere gidiyor. Şöyle bir nokta var aslında; 2011’den beri hiç kimse askere gitmiyor. Askerlik zamanı gelenler dahi birliklerine gidip katılmıyor. Kimse de terhis olmuyor.
- Suriye’nin ne kadar askeri var?
Resmi olarak söylenen benim bildiğim 500 bin.
- Sizce Suriye ordusu ne kadar dayanabilir daha?
Ordu tabii ki dayanır. Karşılarında savaştıkları insanlar askeri eğitim almamış. Sadece eline silah almış insanlar. Ordunun askeri eğitimi ve teçhizatı var. Ordu daha çok dayanır. Ordu vazgeçecek diye bir durum söz konusu değil.
- Sizce, ordu kapasitesinin kaçta kaçını kullanıyor?
Bence yüzde 50 bile değil.
- Bunu neye dayanarak diyorsunuz?
Örneğin Suriye ordusunun operasyonel olmayan idari birimleri çok fazla. Daha onlar yerinden kımıldamadı. Kışlalarından çıkmadılar bile. Olaylarla ilgileri bile yok. Onların tek görevi kendi rutin işlerine bakarak kendi birliklerini korumak. O anlamda Suriye ordusunun yüzde 50’si yerinden hareket etmedi.
Suriye ordusu çok büyük, kalabalık, bunu da aklınızda tutun. Ayrıca bunun farklı nedenleri var. Suriye rejimi, kendi ordusuna da güvenmiyor. Askere güvenip eline silah verip sokağa da salmıyor. 2011 sonlarında ve 2012 başlarında rejimin çok canı yandı. Özellikle Dara’ya gönderdiği askerler bırakıp silahlarıyla birlikte muhaliflere katıldı. Onun için bu konuda daha temkinli rejim. Bu sebepten ağırlıklı Alevi askerleri savaştırıyor.
- Suriye ordusunun güçlü olduğu yönleri nelerdir?
Muhaliflerin sayısı giderek artıyor. Teçhizatları var, silahları da giderek çoğaldı. Belki ordununkilerle kıyaslanamaz, ama muhalifler de güçleniyor. Ama Suriye ordusunun en büyük gücü hava kuvvetleri. Gerek İdlip, gerek Halep’te olsun Suriye ordusu operasyonlarını havadan sürdürüyor. Savaş uçaklarıyla bombardıman yapıyor. Muhaliflerin elinde sınırlı sayıda uçaksavar var. Ama onu kullanan muhalifler gerekli eğitimi almamış durumda. Özgür Suriye Ordusu kim? İşçi, çiftçi eline silah alan Suriyeliler.
- Dışarıdan gelen askerler ile ilgili iddialar var?
Onlarla ilgili iddialar var. Ama ben, kendi gözümle görmedim; birinci ağızdan da duymadım.
- Suriye ordusu size göre hâlâ güçlü, öyle mi?
Suriye ordusunun elinde kısa menzilli ve uzun menzilli füzeler var. Hava savunma sistemleri güçlü. Zaten bunu artık herkes biliyor. Onun dışında yerdeki gücü asker sayısının çok olmasından kaynaklı. Suriye nüfusu ile asker sayısını kıyasladığınızda muazzam bir sayı ortaya çıkıyor. Az önce bahsettiğim 500 bin rakamının içinde güvenlik birimlerinin sayısı yok. Normal ordudan bahsediyorum.
- Şebbiha tam olarak nedir?
Şebbiha tamamen sivillerden oluşan güçler. Bunların hiçbir askeri sıfatı yok. Rejime destek veren Alevilerden oluşuyor genel olarak. Bunlar gönüllü şekilde savaşıyorlar. Ama şunu söylemek gerekir Suriye’deki Alevilere zaten silah dağıtıldı.
- Nasıl, kim tarafından?
Devlet bizzat Alevileri silahlandırdı. Mesela Şam’ın merkezinde bir Alevi mahallesi var. O mahallenin tamamına silah dağıtıldı.
- Siz bu silahların dağıtıldığını gördünüz mü?
Gözümle gördüğüm daha ilginç bir olayı size anlatayım: Şam Üniversitesi’nde Alevi kökenli üniversite öğrencilerini topladılar. “Öğrenci Birliği” diye bir şey kurdular. Başlarda gösteriler olduğunda bu birliğe cop verip göstericileri dağıtmak için kullandılar. Şimdi o öğrencileri silahlandırdılar.
- Bu öğrenciler arasında Hıristiyan, Kürt ve Sünniler gibi unsurlar var mı?
Kesinlikle hayır, sadece Alevi öğrenciler...
- Suriye’de okuyan Hatay kökenli Türk-Alevi öğrenciler vardı. Bu silahlananların arasında Türk Alevi öğrenciler var mı?
Hataylı arkadaşlar bu olaylara katılmadı. Ama birkaç tane Türk ve Suriyeli çifte vatandaş Alevi öğrenciler vardı. Ama bunlara silah verilip verilmediğini bilmiyorum. Sanmıyorum o öğrencilerin silahlandırıldığını. Ama bazı çift vatandaşlığa sahip öğrenciler, ilk başlarda göstericileri dağıtmaya çalışan bu öğrenci birliğinde yer alıyordu. Yine de bu öğrencilere silah verildiğini sanmıyorum.
- Diğer Alevi öğrencilere silah verildiğini söylediniz. Bu öğrenciler bu silahları sivillere karşı kullandı mı?
Kesinlikle, herkes Şam’da bunları gördü. Elinde silah olmayan göstericilere bu öğrenciler kurşun sıktı. Bunu yapanlar ağırlıklı işte Şebbiha dediğimiz gruplar. Tamamen sivil, ama devletin desteği altındalar.
- Ordunun içinde, sizin bölüğünüzde ya da arkadaşlarınız arasında bu rastgele sivillerin öldürülmesine tepki yok muydu?
Sünni askerlerden tabii ki bir tepki var. Onların hepsi zaten muhalif durumda ama ellerinden gelen bir şey yok. Onlar emir altında. Bırakıp kaçamıyorlar.
- Neden?
Elinde resmi bir izin kâğıdı olmayan bir askerin Şam’ın dışına çıkması mümkün değil. Şam’ın giriş ve çıkışlarında hep kontrol noktası var. Elinde izin kâğıdı olmayan bir asker, kaçmış bir askerdir. Onu hemen alıp tutukluyorlar zaten. O yüzden askerlerin kaçma, ayrılma ya da muhaliflere katılma durumu çok sıkıntılı bir durum.
- Siz bu gibi konuları Sünni askerlerle kendi aranızda konuşabiliyor muydunuz?
Elbette tabii ki konuşuyorduk.
- Arkadaşların da bu olan bitene tepkili mi?
Tabii ki tüm Sünni askerler tepkili. Zaten askerler arasında gruplaşmalar oldu. Sünniler ve Aleviler ayrı grup. Artık kimse kimseyi sevmiyor. Kimse kimseye selam vermez duruma geldi.
YARIN: Esad'ın ordusu ile Özgür Suriye Ordusu'nun idamları ve Suriye'deki Kürtlerin durumu