Değerli okurlar, Kredi Garanti Fonu (KGF), bir kefalet kuruluşu olarak teminat yetersizliği nedeniyle çeşitli kredi ve destek imkânlarından yeterince yararlanamayan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) ve KOBİ dışı işletmelere “müteselsil kefil” olmak suretiyle krediye erişimlerini sağlayan önemli bir kuruluş.
Kredi vermemekle birlikte işletmeler lehine kefil olmak suretiyle bankalardan kredi kullanımını kolaylaştırıyor. Kefil olduğu kredilerin ödenememesi halinde devreye giriyor. KGF, aynı zamanda bankaların kredi riskini paylaşıyor ve daha sağlıklı bir teminat yapısına ulaşmalarını sağlıyor. Bu yolla son yıllarda çok sayıda şirket krediye ulaşım sağlayabildi. Ancak bu kredilerin çoğunun geri ödenemeyeceği söyleniyor.
KGF, özel hukuk kurallarına göre kurulmuş bir anonim şirket. İki ana ortak yüzde 28,3 payları ile TOBB ve KOSGEB. Diğer ortaklar ise esas itibariyle bankalar ve her bir bankanın payı eşit olup, yaklaşık yüzde 1,5 seviyesinde.
Yakın zamana kadar KGF tek “kefalet kurumu” idi, şimdi kendisine kardeş geldi!
Ticaret Bakanlığının öncülüğünde, 14 Ekim 2021 tarihinde, sadece ihracatçıların erişimine açık, ihracatçıların finansmana erişiminde teminat sorununu ortadan kaldırmayı amaçlayan bir fon olarak İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi (İGE) kuruldu. Hayırlı olsun!
İGE ile "İhracata Yönelik Büyüme Modeli" hedefi doğrultusunda ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler ile uğraşan firmalara yönelik ihtisaslaşmış bir "İhracat Kredi Garanti Fonu" oluşması, küçük ölçekli firmaların da ihracat kredisi bağlamında finansmana erişimlerinin kolaylaştırılması ve ihracatın tabana yayılarak ihracat hacminin sürdürülebilir şekilde artırılması amaçlanıyor.
Şirket, öncelikle 10 milyon TL sermaye ile Türkiye İhracatçılar Meclisinin (TİM) yüzde 95 (9 milyon 500 bin lira) Eximbank'ın yüzde 5 (500 bin lira) ortaklığı ile kuruldu, ancak Ticaret Bakanlığı kamuoyuna yaptığı açıklamada, ilerleyen dönemde 61 ihracatçı birliğinin de gerekli sermaye katkısı ile şirkete ortak olması yönünde kanun çalışmalarının devam ettiğini duyurdu.
4 Kasım 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7341 sayılı “Türkiye İhracatçılar Meclisi İle İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” (Kanun) ile İGE sermayesine ihracatçı birliklerinin sermaye desteği sağlandı.
Bu Kanunla yapılan değişiklikleri özetlemek gerekirse;
Gerekçede, yüksek cirolu hizmet ihracatçılarımız dikkate alındığında, nispi aidatların Hizmet İhracatçıları Birliğinin faaliyetlerini gereğince sürdürülebilmesi bakımından yetersiz kaldığı, anılan Birliğin üyesi olan şirketlerin; ulaştırmadan, müteahhitliğe, bilişimden, sağlığa kadar çok farklı alanlarda faaliyet gösterdikleri ve farklı ekonomik büyüklüklere sahip bulundukları ve bu çerçevede söz konusu aidatların, üyelerin gelir düzeyine göre farklılaştırılabilmesini teminen ciro bazlı kademelendirme esasına göre tahsiline olanak sağlayan bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor.
7341 sayılı Kanunla ihracatçı KGF’ye, abisi genel KGF’ye sağlanmış olan tüm vergisel avantajlar aynen sağlandı. Bunları kısaca şöyle ifade edebilirim:
Tüm ihracat işlemlerinden kesilen tutarlar bazı ihracatçıların kredi işlemlerine kefalet vermek amacıyla kurulan bir şirkete aktarılıyor. Tamam bu şirket kredi vermiyor, ancak kefil olunan kredi geri ödenemezse ne olacak? Tabii ki bu kaynaklar kullanılacak…Zaten bu nedenle böyle büyük fonlar bu şirkete tahsis ediliyor. İhracat işlemlerinde ihracatçı birlikleri verdiği hizmetlere karşılık aidat tahsil ediyorlar. Şimdi bunlara ilaveten karşılığı hizmet olarak hiç dönmeyecek ek aidat ödemeleri yapılmak zorunda. Bunun dayanışma amacı taşıdığı, dolayısıyla sorun olmadığı söylenebilir. Bu konuda yorumu okuyuculara bırakıyorum.
Lağvedilen Türkiye Tanıtım Grubu ihracata yönelik tanıtım faaliyetleri için kurulmuştu ve ödenen kesintiler bu amaca matuftu. Şimdi bizim ihracata yönelik tanıtım yapmaya hiç mi ihtiyacımız kalmadı?
Ayrıca özel sektör kaynaklarının bu tür yapılar kurularak, siyasilerin etkisi altında kullanılması da beni bir vatandaş olarak rahatsız ediyor. Benzer eleştirilerimi Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansına aktarılan “turizm payı” ile ilgili yazımda yapmıştım.